Bu hafta Almanya’dan gelen bir ailenin fertlerinin zehirlenme şüphesiyle ölümü, ardından aynı otelde kalan başka kişilerin rahatsızlanması, hepimizi üzdüğü kadar, “şansa mı yaşıyoruz” diye de düşündürdü.

İstanbul’un orta yeri… En turistik, muhtemelen gıda sirkülasyonun en yüksek olduğu ve bu yüzden yediklerimizin tazeliğinden en az şüphe duyacağımız ve muhtemelen turistik olması nedeniyle en yüksek fiyatları ödeyeceğimiz yerlerinden biri.

“Böyle bir yer de güvenli değilse, neresi güvenli?” diye düşünüyor insan.

Ev mi? Marketten, kasaptan, manavdan aldığımız, oldukça da yüksek fiyatlar ödediğimiz gıdaların da güvenliğinden ve güvenilirliğinden emin olabiliyor muyuz?

Denetim denetim denetim

Sorun sistemsel. Denetim mekanizması ya hiç işlemiyor ya da göstermelik işliyor. Gerçek bir denetim yapılmıyor; ne gıda güvenliği için ne turizm işletmeleri için ne de insanların hayatını doğrudan etkileyen diğer temel alanlar için.

Sorun yaşandıktan sonrainceleme başlatıldı” deniyor. Oysa denetim, bir şeyler ters gittiğinde değil, ters gitmesin diye yapılır.

Geçmişte yaşadığımız otel yangınlarında, asansör kazalarında, kaçak yapı facialarında da aynı senaryo tekrarlandı: Herkes göz göre göre gelen tehlikeyi biliyordu ama kimse harekete geçmedi. Ancak can kaybı olunca hareket geçildi. Ardından gelen açıklamalar, denetimler, cezalar… Hepsi geç. İnsanların hayatı geri gelmiyor.

Kalitesizliğin bedeli

Güvenli olmayan ama pahalı bir yaşamın içindeyiz. Gıdaya erişim zorlaştı, ama eriştiğimiz gıdanın sağlıklı olduğuna dair güvenimiz yok. Bir kafede içtiğimiz su, yediğimiz yemek bile risk barındırıyorsa, insan neye güvenecek?

Kaldığımız otelden, yediğimiz yemeğe, kiraladığımız eve kadar her şey pahalı ama karşılığında aldığımız hizmet, güvenlik ya da yaşam kalitesi çok düşük. Büyük şehirlerde kira fiyatları uçmuş durumda, ama bu fiyatlara sundukları sadece rutubetli, güneş görmeyen, izolasyonsuz, izbe yerler. İnsanlar maaşlarının büyük bölümünü barınma için harcıyor ama ne ısınıyor ne rahat ediyor ne de huzurla uyuyabiliyor.

İnsanlar artık sadece geçim değil, hayatta kalma derdinde. Üstelik bunu şehirlerin en merkezi, en pahalı yerlerinde yaşayanlar da hissediyor.

Bu da gösteriyor ki sorun bireysel önlemle çözülebilecek gibi değil. Sistem değişmedikçe, denetim gerçekten sıkı ve bağımsız yapılmadıkça, herkes “şansa yaşıyor” olmaya devam edecek.