Beyazıt Meydanı’nda neler olmuştu?

Önceki akşam İstanbul Beyazıt Meydanı tıklım tıklımdı. CHP’liler “diploma” toplantısı için bir araya gelmişlerdi. 160 bin kişi diyorlar ama o rakam çok fazla. Sayıları abartmayalım.

Hapse atılan Ekrem İmamoğlu’nun diploması, sırf cumhurbaşkanı adayı olamasın diye kayıtlardan silindi. Dönemin şartları içinde o diploma geçerliydi. Üstelik, geçiş imkânlarından istifa eden de tek o mu?! Herhâlde hepsi bir “numara” yapacak, örgütlü hareket edecek, kayıran isimler bulacak değiller.

Geçersiz diplomada 28 kişiden bahsediliyor. Biri de “Prof. Dr.” Ona “Geçersiz diploma üzerinden yükseldin, dön geriye!” mi denilecek?!

CHP’lilerin diploma mitinginde meydan karanlıktı. Meğer ışıklandırmaya izin verilmemiş. Çok tehlikeli... Bir şey olmadı ama, ya olsaydı? Hesabını kim verecekti?!

Beyazıt Meydanı deriz, ismi öyle biliriz ama resmî adı “Hürriyet Meydanı”dır. Bu adın verilişi, 27 Mayıs 1960 Darbesi’yle bağlantılı.

1453’te İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından sonra meydanın bir tarafına saray dikilmiş. Sonra Topkapı Sarayı yapılarak yönetim oraya geçmiş. Beyazıt Meydanı adı, dönemin padişahı II. Bayezid’dan kalma. II. Bayezid, Fatih Sultan Mehmed'in Gülbahar Hatun'dan doğan büyük oğlu. Padişahların dinen caiz görülen dört resmî hanımı, birçok da cariyesi olduğu için bir padişahtan bahsedilirken çoklukla doğuran hanımın adı da verilir.

II. Bayezıd’ın Şehzade Cem’le padişah olma mücadelesini tarihler geniş geniş yazar. Cem’in annesi başka; Çiçek Hatun.

II. Bayezıd’la Cem arasındaki taht kavgasında ikisi de babaları Fatih Sultan Mehmed’in kanunnamesinin “Her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola karındaşlarını nizam-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulemâ dahi bunu tecviz etmişlerdir..." maddesine dayanarak kendilerince “sevap” işleme ameliyesine girişmişler, galip çıkan II. Bayezıd olmuş, Cem’i, kaçtığı Avrupa’da, zehirleterek babasının koyduğu kanunu uygulamıştı!

II. Bayezid’e Yahudiler duacıdır. Ne kadar dua ederler bilmiyorum. Zulüm gördükleri, katliama uğradıkları İspanya’dan Osmanlı sahasına kapıyı açan II. Bayezıd olmuştur. Yahudiler, 1492’de Türk sahasına göçürtüldüler.

***

Özgür Özel özellikle iki hâdiseden bahsetti. 27 Mayıs 1960 darbesinden 9 gün önce 28 Nisan’da Turan Emeksiz’in Beyazıt Meydanı’nda polis kurşunuyla öldürülmüştü.

Özgür Bey, Turan Emeksiz’den bahsederken Nâzım Hikmet’i anma fırsatını da kaçırdı. Nâzım Hikmet Ran, Turan Emeksiz için “bir ölü yatıyor / on dokuz yaşında bir delikanlı / gündüzleri güneşte / geceleri yıldızların altında / istanbul'da, beyazıt meydanı'nda” mısralarıyla başlayan şiiri yazmıştı.

Beyazıt’ta öldürülen ikinci isim Taylan Özgür. Taylan, ODTÜ’de Sosyalist Fikir Kulübü kurucularındandı. 23 Eylül 1969'da İstanbul Üniversitesi’nde katıldığı Öğrenci Birliği Kongresi sırasında polisler üzerinde silah bulunduğu için yakalanmak istiyor, kaçarken Beyazıt’ta vuruluyor.

Hayret! Özgür Özel, Taylan Özgür’den de bahsetmedi. Deniz Gezmiş’i huşu içinde anan, her ölüm yıldönümünde hiç sektirmeden onun kabrini ziyaret ederek mezarı başında heyecanlı nutuklar atan Özgür Beyimiz Deniz Gezmiş’in yol arkadaşını nasıl hatırlamadı? Hatırladı da konuşmasının o bölümünü ben mi kaçırdım!

Özgür Özel, 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde patlatılan bombayla, sıkılan kurşunlarla 7 öğrenci hayatını yitirmesinden, 41 öğrencinin de yaralanmasından bahsetti. Hayatlarını yitirilenlerin isimlerini tek tek söyledi.

Beyazıt Meydanı ve İstanbul Üniversitesi Ülkücülerin kontrolündeydi. Sol-komünist grup hâlinde üniversiteye gidip gelebiliyordu.

Üniversitenin etrafındaki kafelerde de ülkücüler yer tutmuştu. Marmara Kıraathanesi, Küllük, Kafe Mola bu mekânlardandı.

Kafe Mola, Kumkapı’ya inen yolun başındaki binanın en üst katıydı. Orada bomba patlatılmış, Beş kişi hayatını yitirmişti. Biz arkadaşlarla çoklukla orada bir araya gelirdik. Kafeye gitmek için yönelmiştim ki, bir kalabalık gördüm. Baktım, üst kat uçmuş.

“Türkiye”nin partisinin genel başkanı Özgür Özel bu olaydan da habersiz.

Bir olaydan daha habersiz. İsmail Tığlı’nın katledilmesinden. İsmail Tığlı ülkücüydü.

İnternete girerseniz, karşınıza çıkar. Şöyle yazılı: “İsmail Tığlı 21 Kasım 1975 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı’nda üstünde “Türkiye Bölünmez Bir Bütündür” yazılı bir afişi asarken, komünist militanlar tarafından kurşunlanarak şehit edilen...”

Özgür Bey, CHP’nin kurucusu M. Kemal Atatürk, emperyalistlerin işgalinden kurtarabildiği toprakların bütünlüğü için mücadele vermedi mi? İsyancılara dünyayı dar etmedi mi?

Anılacak bir isim de “Türkiye Bölünmez Bir Bütündür” diyen İsmail Tığlı değil mi?

***

Özgür Özel, Beyazıt’ta nutuk atarken asıl neden bahsetmeliydi, biliyor musun? Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’den.

Nemrut Mustafa Mahkemesi, Ermeni tehciri yüzünden onu asmıştı.

Sadece Mehmet Kemal Bey’den değil; İşgal Kuvvetleri’nin Beyazıt’ta, Bekirağa Bölüğü’nde vatanseverleri toplamalarından, sonra Malta’ya sürmelerinden de bahsetmeliydi.

“Ziya Gökalp - Bilinmeyen Yazıları, Hakkında Yazılanlar, Tartışmalar, Malta Günleri” kitabımızdan aktarayım da bilgisi olsun bari...

“Ziya Gökalp ve arkadaşlarının Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulundukları sırada, buradaki tutuklulardan bi­ri olan Boğazlıyan eski kaymakamı Mehmet Kemal Bey (1884-1919) idam cezasına çarptırıldı ve hemen onay­landı. 10 Nisan 1919 günü Beyazıt Meydanı’nda idam edildi.

Kendisi de tutuklu olan Ahmet Ağaoğlu 12 Nisan 1919 tarihli günlüğünde Kemal Bey’in idamına dair şöyle yazar:

“Bugün saat yedi buçuğa doğru bizi derinden sarsan bir hâdise oldu; birdenbire zavallı Kemal Bey’i muhafızlığa aldılar ve orada idam hükmünün padişah tarafından tas­dik olunduğunu kendisine tebliğ ettiler ve derhâl müthiş ameliye icra olundu.

Ameliye Beyazıt Meydanı’nda icra edildi; hemen bi­zim gözümüz önünde oldu. Pencerelerden bakıyorduk, darağacının uçlarını görüyorduk. Herkes ağlıyor, hapisha­ne memurları, zabitler ve biz ağlıyoruz. Neferler küfürler savuruyorlar; padişaha, hükûmete lanet ediyorlar. Ben de derinden sarsıldım; gözümün önünde zekâsı, terbiyesi, aklı ve metaneti ile herkesin dikkat ve alâkasını celbetmiş olan bir Türk gencinin birdenbire yarım saat içinde imha edilmesi, bana idam cezasına karşı beyanı güç olan bir nefret ve haşyet hissi verdi! Birçok memleketlerden bu ce­zanın kalkmış olmasının sebebini bu dakikada anladım!

Müslümanlar böyle bir hükmün verileceğine intizar etmediklerinden [beklemediklerinden] ceza mahalline gelmemişlerdi. Ermeniler anlaşılıyor ki dünden haber almışlar ve kısas meydanına bir cemi gafir [alelade topluluk] hâlinde toplanmışlardı. Kemal Bey’i ip üzerinde müstehziyane [alaycı] alkışladılar. Seyrek Müslüman seyircilerden birisi ‘Kemal Bey metanet!’ diye bağırdı; ve hakikaten bedbaht genç emsali ender metanet göstermiş, Müslümanlara hi­taben: ‘Yazıklar olsun’ diye bağırmıştır ve masum olduğu­nu yeminlerle teyit etmiştir.” (Ahmet Ağaoğlu, Mütareke ve Sürgün Hatıraları (Hazl. Ertan Eğribel - Ufuk Özcan), 2. bs., Doğu Kitabevi, İstanbul 2013, s. 62-63)

***

Özgür Özel, ayırmaksızın “Türkiye”ye hitap ediyorsa sınırlarını ona göre belirlemeli.

Yazarın Diğer Yazıları