Biz Türkler, biz Yahudiler!
İsrail’in Netanyahu’su ve çetesi, Ortadoğu’yu kana bularken ister istemez tarihe uzanıyoruz.
Biz daha çok Yahudilerin II. Bayezıd zamanında 1492’de İberik yarımadasından (İspanya-Portekiz’den) göçlerini biliriz. Nasıl hamiyetsever olduğumuz da her defasında gösteririz.
Yahudiler, II. Abdülhamid’in zamanında, 1890’lı yıllarda da Türklere sığınmışlardır. Rusya’da ve Romanya’da zulüm görüyorlardı. Abdülhamid kapıları açmış, buyurun gelin demiş, nerelerde oturacaklarını da bir bir saymış ve üstelik kıt bütçeden yerleşme masraflarını karşılamış, ama, sakın Filistin’e gidip bir şeyler yapmaya kalmayın, huzursuzluk çıkarmayın diye de ihtarda bulunmuştu.
Yine Abdülhamid, İsrail’in asıl kurucu lideri gösterilen Theodor Herzl’in (1860-1904) “Kulun kölen olayım. Avrupa ülkelerinden aldığınız bütün borçlarınızı ödeyelim. Ne olur Yahudiler Filistin’de toplansınlar.” yalvarışına kulak tıkamıştı.
***
Aklıma başka bir şey geliyor. Üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Fethullah Gülen’in Türkiye’de darbeye kalkışmasında Siyonist parmağı olabilir mi?
ABD, Siyonistlerin ve Siyonist uşağı Evangelistlerin hâkimiyetinde. Siyonist-Evangelistler ne derse o olur. Fethullah Gülen gibi, bilinen, kurduğu mektepler yoluyla pek çok ülkede yer tutan biri, ABD’ye elini kolunu sallayarak, ben geldim, verin bana bir oturma izni, diyebilir mi? İzin veren önce böyle bilinen bir isimden ne alacağına bakmaz mı?
Kimsenin günahını almayayım. Yine de 15 Temmuz 1916 Darbe Teşebbüsü’nde ABD parmağı araştırılmalı, derim ve Özgen Acar’ın “Gülen ve Yahudilik!” (Cumhuriyet, 25.02.2020) başlıklı yazısını okumanızı isterim.
1992’de Yahudiler 500. göç yılını tantanalı kutlamışlardı ve bu kutlamalara Alparslan Türkeş de katılmıştı.
Alparslan Türkeş ve Liderlik kitabımızda verdiğim birinci elden bilgiler dikkatinizi çekecektir:
Yahudiler, 1992’de Osmanlı topraklarına kabul edilişlerinin 500’üncü yıldönümünü kutluyorlardı. Bunun için de bir vakıf kurmuşlardı: 500’üncü Yıl Vakfı. Kutlama programı çerçevesinde bir sinagog açılışı da vardı. İsrail’den misafirler gelmişti. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ve Ulaştırma Bakanı Moşe Katzel de İstanbul’daydılar.
18 Kasım 1992... Türkeş, Rıza Müftüoğlu’na:
-Biletini aldırdım, yarın İstanbul’a gidiyoruz, sinagogu ziyaret edeceğiz, der.
-Hayırdır Başbuğum?
-Gideceğiz, geleceğiz...
Türkeş ve Müftüoğlu 19 Kasım’da İstanbul’a uçarlar ve sinagogdaki törene katılırlar. Bir yere otururlar. Yahudiler ileride ayin yapıyorlar.
Misafirlere törenlerle ilgili bir broşür dağıtılmıştır. Osmanlı zamanında sinagog açıldığında Veziriazam, Bahriye Nazırı, devlet erkânı törenlere katılırlarmış. Türkeş de Rıza Müftüoğlu da ilk defa bir sinagoga giriyorlar.
Müftüoğlu, Yahudilerin mabedine girince sanki dinine halel gelmiştir. “Neme lâzım” der, içinden Fatiha’yı ve İhlâs’ı okur... Sonra Türkeş’in kulağına eğilir:
-Başbuğum, ben bir Fatiha, üç İhlâs okudum... Ne olur ne olmaz, siz de okuyun isterseniz!
O da Müftüoğlu’nun kulağına eğilir:
-Oğlum ben hepsini okudum!
Yahudi cemaati Türkeş’in gelişinden çok memnun olmuştu. Törenden ayrılmak üzere dışarı çıkarlar. Sinagogun etrafı duvarla örülü... Duvarın üstünde yirmi otuz genç dizilmiş. Duvarın dibinde de kırk elli genç dikiliyor. Türkeş ve Müftüoğlu arabaya binerlerken slogan atmaya başlarlar: Başbuğ Türkeş!... Başbuğ Türkeş!...
Hâlbuki onlar İstanbul’a giderken kimseye haber vermemişlerdi. Ülkücü gençlere de benzemiyorlar. Müftüoğlu Türkeş’e sorar:
-Ülkücülere benzemiyorlar. Bunlar kim Başbuğum?
-Oğlum bunlar Musa’nın Bozkurtları!
***
Ortadoğu’da savaş, nerede duracak? Akılda Türkiye var. İran’dan sonra sıra Türkiye’de denilecektir ve bu kesindir. İlla bombalı, silahlı saldırı değil tabiî. Türkiye’yi zayıflatmak için dünya piyasasına hâkim unsurlar, mutlaka harekete geçirtilecektir.
29 Ocak 2009’u hatırlayayım. Davos’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e karşı konuşurken ikide bir durdurulmak istenmesine karşı “van minüt” çekmesi, gide gide sinirlerin gerilmesi, Şimon Peres’in oturumu terk etmesi çok konuşulmuştu.
Biz sadece “one minute!” itirazı üzerinde duruyoruz. Erdoğan’ın ikide bir sözünün kesilmek istemesini görmüyoruz. Erdoğan Siyonistlerin katliamını ısrarla hatırlatırken, oturumun yönetici, R. T. Erdoğan’a müdahale ediyordu.
Davos’tan önce ve Davos’tan sonra ekonomik hayatımız bir incelense, ne çıkacak karşımıza?
‘Anayasa ve Milliyetçilik’
Yahudiler, Gagauzlar...
Bir PKK’yı görüyoruz ya diğerleri?
Etnisite adlı partiler faaliyet gösterebilirler mi?
‘Hukuk’ adres sorar mı?
İslâm ülkelerinin tercihleri kölelik mi?
‘Politik ruh hastalıkları’
Biz Türkler, biz Yahudiler!
Vuruşa vuruşa neyi halledecekler?
Asıl tehlike İsrail için mi İslâm ülkeleri için mi?









