Böceklenen zihniyet

Başbakan’ın çalışma ofisinde çıkan böcek, telekulak iddialarını yeniden gündeme taşıdı. Acaba dünyada dinlenmeyen başbakan var mıdır? Dinlenemeyen liderler olabilir fakat bir başbakan zaten dinlemeye ve takibe alınmaya değer görülmüyorsa esas o zaman sorun var demektir.
Güç dengeleri bağlamında ve müttefik-düşman kavramlarıyla kurulan uluslararası sistemde kim kimi dinlemiyor ki? Birinin dostu, diğerinin hasmı oluyor. Herkese gülücük gönderip mavi boncuk dağıtmakla güvenlik sağlanamaz, sorunlar sıfırlanamaz. Çevresinde sözü dinlenen ve komşuları ile sağlıklı ilişkiler kuran bir devletin her icraatı, kâr pastasından uzaklaştırılan üçüncü devlet veya çıkar odaklarının
hedefidir.
BM, NATO, AB vs.. uluslar üstü kurumlar kanalıyla hemen her ülke diğer ülkelerle ’kağıt üzerinde’ de olsa bir anlaşma imzalamıştır veya ortak bir zeminde buluşmaktadır. Diplomatik ilişkinin süregeldiği fakat menfaat kavgalarının da bitmediği bir ortamda devletler bir diğerini nasıl izleyecek, kontrol edecek ve yönlendirecektir?
Tam bu noktada, örtülü ödeneklerle finanse edilen gizli operasyonlar devreye girer. Hukuk bu noktada kısmen de olsa devre dışıdır. Yakalanma ihtimaline karşı da saha ajanları çoğu kez dokunulmazlık kalkanı sağladığı için ataşe, müşavir, konsolos, müsteşar ve büyükelçi gibi diplomatik misyon kimlikleri taşır. Bir de özellikle Kuzey Irak tecrübesinde 90’lı yıllarda yaşadığımız gibi özel kuvvetlerimize peşmerge kıyafeti giydirerek, askeri operasyonlar düzenlenir. Bu noktadan itibaren diplomasi devreden çıkar, ilkel çağlardan kalma kurallara geri dönülür: Güçlü olan haklıdır! Eğer haddinizi aşarsanız başınıza türlü türlü çorap örülür yahut çuval geçirilir!
Başbakan Erdoğan’ın “beni de dinliyorlar” sözü, 10 yıldır iktidarda bulunan bir lider için ciddi bir siyasi yanlıştır. Devletin geleneksel erkleri birer birer sarsılırken ve gücü elinde tutan tek adam konumuna yükselmişken, hâlâ mağduriyet edebiyatı ile tribünlere seslenmek, taktik yanılgıdır. Millet şikayet değil sonuç ve çözüm beklemektedir. Alternatifsizlik üzerinden üretilen siyaset, iktidar partisi için şans gibi görünse de millet ve devlet açısından önemli bir kısır döngüdür. Sonuçta bu boşluktan doğacak girdap iktidarı da silip süpürebilir.
Hükümetler iç siyaseti oyalayacak suni gündemler oluşturabilir. Bunun kamuoyunda bir karşılığı da vardır. Fakat milleti bu şekilde oyalamayı sürdüreceğinizi sanıyorsanız, aldanırsınız. Belki de kurt gövdeye girmiş ve böcekler esas içeride, en yakınınızda güvelenmiştir. Kim bilir oyalanma sırası size gelmiştir!
Başbakan’ın asıl görmesi gereken, kendisine taktik ve stratejik hata üzerine hata yaptıran kadrolardır. Libya’da ve Suriye’de gelişmeleri öngöremeyerek dış politikada Türkiye’nin itibarını sarsacak, hatta yoldan çıkaracak kadar sert viraj aldıranlar, hesaba çekilmelidir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun izlediği komşularla sıfır sorun politikası elbette ki birçok devleti rahatsız edecekti ve etti de. Peki bunun altyapısını oluşturacak kadrolar yetiştirildi mi? Türkçenin Özbek, Kazak, Kırgız lehçelerini akıcı konuşabilen yahut Arapçayı fasih kullanabilen kaç diplomatınız, istihbaratçınız ve uzmanınız var?
Yüksek sesle konuşup,  “Avâzeyi şu âleme Davut gibi sal / Bâki kalan bu kubbede bir hoş sâda imiş” diyorsanız, kulaklarınızın da pasını silmeli gözlerini dört açmalısınız. Sadece üst perdeden davudi bir sesle dünyaya nizam veremeyeceğiniz gibi tek fidanla çevrenizi ağaçlandıramaz, yeşertemezsiniz. Karşı tarafın hamlelerini zamanında sezebilmeli ve karşı tedbirleri alabilmelisiniz.
Habur skandalının, Uludere faciasının sorumlularını ortaya çıkaramadan dış dünyaya nasıl meydan okuyabilirsiniz? Soruları artırabiliriz. Oslo müzakereleri devam ediyor mu, KCK operasyonları sürecek mi? Sözün özü; dışarıda attığınız her adıma karşılık karşı taraftan gelen salvoları savuşturamadığınızı göremiyor musunuz?
Dinlenmek devlet adamlarını önemli kılmaz, dinlenmeyi önleyebiliyor yahut en azından dinleyeni bulup cezalandırabiliyorsanız şahsınızla birlikte makamınızı da yüceltirsiniz. Yoksa bu gündem değiştirme taktikleri de bir müddet sonra kabak tadı vermeye başlar. İçeride desteğinizi yitirdiğiniz takdirde dışarıya karşı da hem kendinizi hem devleti savunmasız bırakırsınız.

Yazarın Diğer Yazıları