CHP’nin erken aday belirleme telaşı boşa düştü

Özgür Özel ve yârânı CHP’yi yönetebiliyorlar mı hakikaten?

“İleriyi göremeyen nasıl lider olur?” diyeyim, daha ileri lâf etmeyeyim!

Biliyorsunuz, Ö. Özel’in Esad’la görüşülsün, ısrarı, muhalifler Şam’a yürüyene kadar devam etti. Hâlbuki, muhaliflerin hareketini Ankara’nın sürekli takip ettiğini ve hatta muhaliflere arka çıktığını anlaması lâzımdı.

Özgür Özel ileriyi göremedi; “illâ Esad” dedi ve kaybetti.

Ak Parti kanadı, Özgür Özel’in tahlil yetersizliğini her seferinde yüzüne vuruyor.

Başından beri Esad’la görüşülmesinin bir fayda getirmeyeceğini, bir netice alınmayacağını yazageldim. “İllâ Esad” diyenlere karşı ağır ifadeler de kullandım. Savaşları yerinde takip etmiş bir gazeteciyim. İşin nereye varacağını kestirebiliyoruz.

Her şey bir tarafa Suriye halkı neden dağıldı? Neden Türkiye’ye Lübnan’a başka ülkelere sığındı? Sayı üç beş bin değil, milyonlarca... Bu insanlar topraklarını niye terk ettiklerini, Baas-Beşşâr Esad rejimini silah gücüyle destekleyen ülkelerin nereye varmak istediklerini bir siyasî parti lideri nasıl kestiremez, nasıl “İllâ Esad!” der?!

Recep T. Erdoğan “Esad’la görüşülsün!” avazları yükseldikçe “Esad’la görüşürüz.” dedi ama oyalamak için dedi. Görüşemeyeceğini, görüşse bile bir netice alınamayacağını biliyordu. Esad da zaten görüşmeye hazırım, demedi. Türkiye’nin, PKK işgalinden kurtardığı Kuzey Suriye’nin belli bölgelerini terk etmesini bile istedi.

Çok önemli olmakla beraber, Özgür Özel’in Beşşâr Esad yanılgısını bir tarafa bırakalım.

***

Özgür Özel bunca yıl politikanın içinde... TBMM’de grup başkanvekilliği yaptı. 15 Temmuz 2016’da ABD/Fethullahçılar darbeye kalkıştıklarında TBMM’ye koştu, millî iradeye sahip çıktı. Çok ama çok önemli bu tavrını kimse görmemezlikten gelemez.

Ancak...

CHP’ye genel başkan seçildikten sonra, önünü göremiyor mu, diyelim, asıl kimliğini ortaya çıkarıyor mu, diyelim, bilemiyorum.

Aşırı sola yeşil ışık yakıyor. Geçmişte ellerine silah alanları “öncü” görüyor. Bütün halka hitap etmesi gereken bir genel başkan, kendisini nasıl dar alana sıkıştırabilir?

Gencecik yaşta ellerine silah alanların maruz kaldıkları akıbet için üzüntülerini yeri geldikçe bildirir, ama silah alanları “öncü” gösterirse, fikir başkalaşır, kendisini aynı çizgiye getirir. Aynı çizgi, Türkiye’nin rejiminin kökten değişmesine, artık, emsali kalmamış bir yönetimi getirme hevesine dönüşür.

Deniz Gezmiş onun idolü. Cumhurbaşkanı adayının CHP üyeleri tarafından seçileceği kararının kesinleştiğini açıkladığı geçen salı günkü partisinin grup toplantısında yine bu “idol”ünün adını andı. Kendisini dinleyeneler uzun uzun alkışladılar. O sözleri:

“Biz neredeyiz? Biz Bülent Ecevit nerede duruyorsa oradayız. Yaser Arafat’ın dostu Bülent Ecevit’in durduğu yerdeyiz. Biz neredeyiz? Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşları nerede duruyorsa oradayız. Biz, biz bu tip bir alkışı, bu Meclis, grup toplantıları, böyle alkışlar tarihi alkışlardır.”

Hadi diyelim, Filistin için adı geçti. Geçen yıl D. Gezmiş ve asılan arkadaşlarının mezarını ziyarette sarf ettiği şu sözleri halkımızın kabul edebilir mi?

“Denizleri asanlar, mahkeme kararına anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak yazdılar. Kardeşlerimizi, evlatlarımızı bu bahaneyle astılar. Oysa Deniz anayasal düzeni, anayasayı savunuyordu. Anayasanın özgürlüklerini savunuyordu. Anayasaya sahip çıkmayı savunuyordu. Karşısındakiler yasakladılar.” (6 Mayıs 2024)

Şu cümleler İngilizce Wikipedia’dan:

“27 Şubat 1947 - 6 Mayıs 1972), 1960'ların sonlarında Türkiye'de yaşayan bir Türk Marksist-Leninist devrimci, öğrenci lideri ve siyasi aktivistti. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) kurucu üyelerinden biriydi.”

Kastı aşan konuşmalar çok tehlikeli. D. Gezmiş’in örgütü ve diğer benzer örgütler Türkiye’de komünist rejim kurmak için silah kullandılar. Bunun başka izahı yok.

Yeri geldikçe yazarım. Kesinlikle idam cezası verilmemeliydi. Dönemin kanunlarına göre ister istemez, savundukları fikirleri ve eylemleri dolayısıyla idam cezası veriliyor ama bu cezayı onaylayan TBMM. Keşke onaylamasaydı. Gencecik insanlar. Şartlar değiştiğinde uyanabilirler, hapis cezasını bitirdikten sonra siyasî hayata atılırlar, demokratik hak olarak halkın desteğini almak isterler. Bu çok normal. Zaten, “komünist” adını kullanmak serbest. “Komünist” sol partiler var ve istedikleri gibi faaliyet gösteriyorlar. O faaliyet içinde olanlar arasında geçmişte silah kullananlar da yer alıyor. CHP’nin aşırı sol ısrarını arada yazarım. Şu yazıma girebilirsiniz:

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/topugunuza-kursun-sikmayin-396146h.htm)

***

CHP yönetimi, cumhurbaşkanı için yelpazeyi geniş tutmalıydı. Ne yazık ki, dar alanda aday belirliyor. O adayın kim olacağı beli. Hâlbuki Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş, kamuoyu yoklamalarında önde çıkıyor. Nasıl yok sayılabilir?

Cumhurbaşkanı adaylığına kesin gözüyle bakılan Ekrem İmamoğlu’nun üzerine geliyorlar şimdi.

23 Mart 2025’te CHP’li üyeler aday seçecekler. Bu seçilecek aday belli: Ekrem İmamoğlu.

E. İmamoğlu, 11 Nisan 2025’te hâkim karşısına çıkacak. Neden 23 Mart sonrası? Maksat CHP adayını pasifize etmek mi? Allah bilir, ceza verilmeyecekse bile ceza vereceklerdir.

Demek istediğim, CHP yönetimi boşa düştü. 23 Mart’ta aday belirleme oylamasının bir manası yok.

CHP yönetimi, nereden baksanız, yanlış yol takip ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları