Çocuk evliliklerinin önüne geçmek için…

Çocuk evliliklerinin önüne geçmek için…

Bir tarikat içerisinde 6 yaşında bir kızın gelin olduğunun "duyulması" toplumda büyük bir infial yarattı. Günlerdir vicdanımız sızlıyor. Ancak ne yazık ki, söz konusu mağdur ne ilk ne de son… Bu çürümüşlüğe, bu ahlaksızlığa dair veriler duyulduğu kadarıyla bile korkutucu boyutlarda.

Türkiye''nin onayladığı Çocuk Hakları Sözleşmesi''ne (CRC) göre de Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme''ye (CEDAW) göre de 18 yaşının altındaki herkes çocuktur.

Belki bu olayda 6 yaş kulağa daha çarpıcı geliyor ancak kurtarılacak çok çocuk var. Zira 10 yaşında, 12 yaşında, 15 yaşında nice "çocuklar" "gelin" oluyor bu ülkede.

Oysa, Medeni Kanunumuza göre, 17 yaşını doldurmayan çocuk evlendirilemez.

Evlenen çocuk;

Eğitim hayatından mahrum kalır (eğitim hakkı).

Çalışma yaşamından (çalışma hakkı) mahrum kalır, ekonomik özgürlüğü olmaz.

Evlenmek istediği kişiye karar verme hürriyetinden, kaç çocuk sahibi olmak istediğine dair karar alma hürriyetinden mahrum kalır.

Özetle, hürriyetinden mahrum kalır, kendi geleceğini belirleme şansını yitirir.

Dolayısıyla insan haklarını kullanmaktan yoksun bırakılır.

Çocuğun çocukluğunu yaşama hakkı elinden alınır.

Sorunun çözümü ne olabilir?

Bu sorunun tek bir nedeni yok. Aile içi şiddetten kaçma çabası, ataerkil zihniyet, eğitimsizlik, cinsiyet eşitsizliği, kadının birey olarak değer görmemesi ve çoğu zaman tüm bunların yoksullukla birleşmesi gibi pek çok neden yatıyor sorunun kaynağında.

Burada başlıca yapılacak olan bu sorunla mücadelede samimi ve kararlı bir devlet iradesi ortaya konulmasıdır. Dini pratiklerin önemli bir rolünün bulunduğu bu hususta, Diyanet İşleri Başkanlığı''na dahi önemli görev düşmektedir.

Zira, bu konuda en büyük tehlike, bu tarz evliliklerin "normal" kabul edilmesinde yatmaktadır. Bu suçları salt pedofili üzerinden psikoseksüel bir hastalık olarak görmek dahi yeterli değildir. Toplumsal ve kültürel bir sorun olan bu evliliklere katı bir psikolojik saptamayla yaklaşmak ne sosyal ne de kültürel anlamda sorunun esas sebeplerine ışık tutar. Bu açıdan, çocuğun evlendirilmesi, başta insan hakları ihlali ve suç olarak görülmelidir.

Kanunlara ortak bir "çocuk" tanımı getirmek, yaşla ilgili uyumsuzlukları gidermek gereklidir.

Resmî nikah öncesi yapılan ve esasında suç olan dini nikah merasimleri tespit edilerek, caydırıcı cezalar uygulanmalı ve kamuoyunun bu suçun bilincine varması sağlanmalıdır.

Uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükler eksiksiz yerine getirilmeli ve kanunlar eksiksiz uygulanmalıdır.

Toplumsal bilincin çocuk yaşta oluşmasını sağlamak adına, okullarda çocuk hakları, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan haklarına dair eğitimler verilmelidir.

Her alanda kapsamlı ve kararlı bir devlet politikasıyla bu sorun eğitimden, istihdama katılımlarının desteklenmesine kadar toplumsal cinsiyet eşitliğine dair bilgi ve bilincin herkeste oluşması sağlanmalıdır.

Genellikle çocuğa en yakın kimselerin ortak olduğu bu suçun tespitinin zorluğunun, Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 278 gereği, suça tanık herkese bildirim yükümlülüğü yüklediği unutulmamalıdır.

Sağlık kurumlarındaki çalışanların tespit ettikleri bu türden evlilikleri bildirme zorunluluklarına aykırı davranmaları halinde, TCK madde 279 ve 280 uyarınca, en ağır cezai yaptırımlarla karşılaşacaklarının farkında olmaları sağlanmalıdır.

Erken yaşta evliliklerde görülen başlık parası gibi uygulamaların "insan ticareti" ile ilgili TCK 80''inci maddesi kapsamına sokularak ele alınması sağlanmalıdır. Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali olarak, TCK madde 232 kapsamında aile fertleri için kötü muamele suçu üzerinden yargılama yapılması, suça ortak olan herkesin ceza alması suçun tekrarlanmaması için büyük önem taşımaktadır.

Mahkemelerde suçluya en az ceza aldırmaya yönelik yaklaşımın değişmesi gerekmektedir.

Çocukların ve kadınların bir "mal" gibi görülmesine "dur" demenin ötesinde bu türden olayları "durduracak somut adımlar" atılmalıdır. Özlü, etkileyici sözlerin yerinin icraata bırakılmasının zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları