Daha nasıl kopsun kıyamet?..

Daha nasıl kopsun kıyamet?..

Memleketin her köşesinden, toplumu esaret altına alan sinsi ve yıkıcı çarpıklıklar fışkırıyor...

Sosyal, siyasal, ekonomik çelişkiler hiç durmadan birbirine çarpıyor, zengin daha zenginleşiyor, yoksul daha yoksullaşıyor ve ortalıktaki enkaz giderek büyüyor...

Meselenin en vahim tarafı ise bir yandan toplumun büyük bölümü, diğer yandan da bu kitleleri adeta hipnoz eden AKP hiçbir şey olmamış gibi vurdumduymaz davranmaya devam ediyor...

Ve ülkenin üzerine son 20 yılda kapkara bir bulut gibi çöken siyasal atmosferin ağır sonuçları sıradanmış gibi bir algı yaratılıyor ki, eyvah eyvah!!!.

İşte iktidarın medyası ile o medyadan beslenen kiralık kalemler de tüm bu karanlık tabloyu bembeyaz göstermek için son yıllarda içine düştükleri hayal aleminin yalanlarıyla toplumu uyutmaya devam ediyor...

Oysa dünyanın herhangi bir ülkesinde olsaydı, iktidarı değiştirecek olan bu siyasi-ekonomik ve toplumsal kaosun ağır sonuçları giderek büyüyor...

Kimse "kıyamet kopacak mı" diye tartışmasın... Çünkü ortalıkta zaten kıyameti andıran öyle yıkım manzaraları var ki, sonu belirsiz bir gidişat, bu kışın çok ama çok zor geçeceğini yüzlerce kez gözler önüne seriyor...

Baksanıza; "faiz düşürülsün mü-yükseltilsin mi" tartışmalarının aylardır ekonomiyi oyaladığı ve gidişatı çıkmazda tuttuğu bir ülkede dolar sonunda 9 lirayı geçti...

Devalüasyon olmuş da, kimsenin umurunda değilmiş gibi bir manzara var ki, vahim ekonomik tabloların yıkıcı etkilerini yavaş yavaş toplumun önüne getiriyor...

Yakıta ardı ardına zamlar yapılıyor, elektriğe yüzde 40 oranındaki zammın pusuda olduğu söyleniyor...

Doğal gazın kışın tam ortasında insanları donduracak bir vaziyete geleceğinden ise kuşku duyulmuyor...

 

ZAM, AÇLIK, PERVASIZLIK...

Döviz, elektrik, doğal gaz fiyatları artınca, bu suni kazıkçılığın piyasaya nasıl yansıyacağını artık tüm Türkiye biliyor;

Üreticiden aldıklarını 10 katı fiyatla halka satan piyasa vurguncularının pervasızlığı zaten zirve yapmışken, Erdoğan''ın market fiyatlarını makul saymasının ardından gıda fiyatları bir kez daha zıvanadan çıktı...

Yani Erdoğan''ın fiyatlarla ilgili iddiasından cesaret alan vurguncular iyice pervasızlaştı ve denetimsiz piyasanın gidişatı çok yıkıcı bir döneme sürüklendi. Artık kazıklayan kazıklayana!..

Üretim alanlarında elmadan armuda kadar meyve çeşitleri tarlada kalmışken ve birçok bölgede yol kenarlarına dökülmüşken, çarşıda pazarda 15 liraya elma, 19 liraya domates, 8 liraya salatalık satılan bir memleketin artık bir tarım ülkesi olduğunu iddia etmek utanç verici bir yalandan öteye gidemiyor...

Zamlar almış başını gitmiş, ucuz diye yutturulan marketlerde artık yoğun kalabalıklar yok, insanlar fiyat anarşisi yüzünden mahalle aralarındaki pazarlara bile gidemiyor...

Çünkü gıda maddelerinde son bir yılda bazen yüzde 400''e varan insafsız zamların yarattığı ağır tahribat yüzünden toplum zaten burnundan solurken, dövizin yükselişini bahane edenlerin utanç verici tuzağını önlemek için de kimse kılını kıpırdatmıyor...

Yani piyasadaki ateş yüzünden kıyamet zaten kopmuş da kimse umursamıyor!..

Peki; ülkenin yarısından fazlasının asgari ücrete mahkûm olduğu bir dönemde, bir yandan en yaşamsal gıda maddelerini, diğer yandan da elektrikten doğal gaza ve yakıta yansıyan zamları körükleyen suni döviz enflasyonu sadece ekonomiyi mi sarsıyor?.. Ne yazık ki değil...

 

FUHUŞ, İFLAS, SUİKAST!..

Zam-vurgun-pervasızlık üçgeninde Türk Ulusu''nu esaret altında tutan ekonomik kaos yetmezmiş gibi bir de yıkıcı bir siyasetin ağır travmaları var ki, onlar da adeta kıyametin habercisi gibi!..

İşte 2021 yılının ilk 5 ayında 1,5 milyonu aşkın kişinin elektriği, 700 bine yakın kişinin doğal gazı kesilmiş bu ülkede... Yani milleti aç bırakmakla da yetinmemiş rantiye siyaseti...

İşte bankalardaki batık kredi dosyaları milyonlara ulaşmış, mahkemelerdeki icra iflas dosyaları 30 milyonu aşmış...

Her gün yüzlerce esnaf kepenk indiriyor bu ülkede ve derinleşen çıkmaz yüzünden her gün binlerce kişi de işsiz kalıyor...

Peki; toplumun en hassas mecralarında utanç verici bir yaraya dönüşen sarsıcı travmalara ne demeli?..

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ bir TV programında, "Türkiye''de fuhuşa sürüklenen Suriyeli kadınlar ile ilgili rapor"dan söz ederken, eski Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş ise bir canlı yayında "Taksim''e cami yapılmış... Ama o caminin arka sokağında yüzlerce genç erkek ve kız çocuğumuz etini satıyor. Şimdi cennet nerede? Camiyi yaptırınca cennet olmuyor ki... Etini satanın elinden tutmadığınız müddetçe nereye varacaksınız" diye sormuş...

Evet; Türkiye''de artık kıyametin habercisi sayılabilecek vakalar giderek artarken, olaylar sadece sosyo-politik ya da ekonomik tahribatlardan ve bunların yol açtığı kaostan ibaret değil...

Türkiye''nin Korona salgınının tahribatı açısından dünyadaki ilk üç ülkeden bir olmasını kimse umursamazken, neredeyse muhalefetin tamamı Türkiye''yi kaosa sürükleyebilecek bir "suikast" tehdidinden söz ediyor...

AKP iktidarı tüm bu konularda sessizliğini korumaya devam ederken, bir yandan da devleti tamamen kuşatma stratejisinin halen egemen olduğu anlaşılıyor!..

İşte son skandal günlerdir tartışılıyor;

Çünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan''ın oğlu Bilal Erdoğan''ın kurucuları arasında olduğu TÜGVA Vakfı''nın "ordu, emniyet ve yargıdaki kadrolaşmasına ait belgeler" basına sızdırıldı, iddialar çok vahim...

O halde yazının başından itibaren sıralanan kaos örneklerini, yine yazının başındaki soruyla bitirelim...

Söyler misiniz; Tüm sosyal-siyasal-ekonomik kaosa, toplumun sürüklendiği çaresiz girdaba, utanç verici yolsuzluklar, yandaşcılık vurgunları, hırsızlık zincirine dönüşen fahiş zamlar, intihara sürükleyen işsizlik-açlık-iflaslar ve derinleşen çıkmazlara rağmen, kıyamet kopmamış da ne olmuş bu ülkede?..

Yazarın Diğer Yazıları