Enflasyondan kaçma çabası

Enflasyondan kaçma çabası

Türkiye tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Öyle bir kriz ki Türk lirası neredeyse tüm zamanların en büyük değer kaybına uğramış durumda.

Daha 2016 yılında 3 lira olan dolar 8.800''ü gören dolar, 8.600''e gerileyince insanlar "dolar düştü" diye seviniyor. Dünyanın hangi ülkesinin para birimi yabancı bir paranın karşısında bu kadar eridi?

Bankalara bakıyorsun vatandaşın tasarrufu kendi parasından çok Amerikan doları.

Türkiye buraya son 7 yılda geldi. 2014 yılından sonra AKP ülkeyi bırakın yönetmeyi ekonomik olarak tam bir felakete sürükledi.

Devletin ulusal kasası yani Merkez Bankası rezervi eksi 40 milyar dolarda. Üstelik dünyada bir eşi benzeri olmayan faizi vermemize rağmen.

Türkiye daha geçen hafta 1,5 milyar Euro''luk tahvil ihracı yaptı. Bu haber gazetelerde başarı olarak nitelendirildi.

Bunun neresi başarı?

Devletin Londra''daki tefecilerden 1,5 milyar Euro bulması mı yoksa dünyada bir eşi benzeri olmayan yüzde 4,5 faiz vermesi mi? Bu gerçekten geleceğimizi ipotek altına alan bir faiz. Bu tahvilin vadesi 2027 yılında bitiyor. Ve 3 aylık kupon ödemeli. Yani adamlar ülkelerinde yüzde 1 ile satamadıkları parayı Türkiye''ye yüzde 4,5 faiz ile satıyorlar.

Bu ülkeye bu ülkenin çocuklarına yazıktır günahtır.

İnsanların bunu sorgulamaması ise apayrı bir vebaldir.

Emin olun o 40 milyar dolar eksi rezervin bedelini çocuklarımız ödeyecek. Bir yandan çocuklarımıza ev araba bırakalım diye yırtınırken, diğer yandan onların ödeyeceği milyar dolarlık borç bırakılmasına izin veriyoruz, sesiz kalıyoruz!

Son günlerde sık sık karşılaştığım iki soruya yanıt vermek istiyorum.

Birincisi dolar ne olacak?

Artık doların 9 lira veya 10 lira olmasının bir anlamı var mı? Zaten alım gücünüz dibe vurmuş fakirlik virüs gibi hızla yayılıyor. Bu şartlarda kendini korumak, üç kuruşunu enflasyon karşısında korumak isteyen insanların çabasından başka bir şey değil bu

Diğer soru ise madem kriz var ise neden halen piyasa kıpır kıpır. Marketlerden araba dolusu alışveriş yapan insanlar, yok satan otomobiller ve 1 milyon liraya satılan evler kriz olan bir ülkede olur mu?

Öncelikle bu ülke 80 milyon ve 20 yıllık AKP iktidarı ayrı bir tabaka yarattı. Rant ile mücadele ettiğini iddia eden bir iktidar gerçek anlamda rantiyeciler yarattı. Üretime değil de tamamen inşaata dayalı bir ekonomik model belirli bir kesimi zenginleştirdi. Unutmayın o marketlerde gördüğünüz insan sayısı 100 ise pazarlarda yerlerden sebze toplayan 10 bin hatta 100 bin!

Olayın bir başka boyutu ise enflasyon. İnsanlar kendini enflasyona karşı korumaya çalışıyor. Parasını dövize yatıramayan, faizle değerlendiremeyen vatandaşlar parasının değerini korumak için araba alıyor, ev alıyor arsa alıyor.

Bir başka psikoloji ise her gün artan fiyatlara karşı korumu.

Geçen bir süpermarkette alışveriş yaparken, karı kocanın kasiyerle tartışmasına şahit oldum. 6 tane ayçiçeği yağı alan vatandaşa kasiyer sadece 2 tane alabileceğini söylüyordu.

Adama sordum, market mi işletiyorsunuz?

Adam öfkeyle konuştu: Ne marketi? Geçen sene 19 liraya aldığım yağ, bu sene 65 lira oldu. Emin olun bir ay sonra 70 lira olacak. Şimdiden satın alarak kendimizi korumaya çalışıyoruz.

Demek ki, insanlar alışverişi yüksek enflasyon beklentisiyle de yapıyor.

Bunu da kredi kartı harcamalarındaki patlamadan görüyoruz.

Siz hiç bugün aldığınız bir ürünün fiyatını, yarın gördünüz mü?

Kesinlikle hayır!

O halde alınmış alınmıştır düşüncesi bile Türkiye''yi kısır enflasyon döngüsünü sokuyor.

Bir yandan bu enflasyondan kaçan halk, bir yandan enflasyonla mücadele ettiğini sanan bir iktidar!

Dedim ya kısır döngüde dönüp duruyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları