Ergenekon'da gözden kaçan bir ayrıntı!

Tuncay Güney’in 2001 yılında alınan ifadesi avukatlar üzerinden medyaya verilince bazı televizyonlar tamamını bazıları işine gelen bölümleri yayınladı, kendileri ile ilgili bölümlere sıra gelince yayını kesti. Bazıları da kasetler hiç verilmemiş gibi davrandı.
TRT-2’de de “Tuncay Güney’in ulusa seslenişi” canlı olarak yayınlandı.
Yine bazı televizyonlar ve gazeteler, Güney’in Deniz Baykal ile ilgili yorumunu öne çıkardı ama kasetlerde Tayyip Erdoğan hakkındaki sözlerini gözden kaçırdı! Bu ayrıntı gözden mi kaçtı, yoksa kasıtlı olarak mı yayınlanmadı bu da pek net değil.
Tuncay Güney, Veli Küçük ile nasıl tanıştığını anlatıyor:
 “-Necabettin Ergenekon, ‘bir albay öğrencim var, İzmit’te görev yapıyor, seni tanıştıracağım’ dedi. ‘Benim de askerlik işim var, karakoldan kağıt geliyor ama şimdi değil sonra söyleriz’ dedim. Necabettin Ergenekon Tayyip Erdoğan ile görüşürdü. Bir gün Tayyip Erdoğan’ın yakasından tuttu, çok iyi biliyorum; Tepebaşı’ndaki İstanbul İl Başkanlığı’nda.. Komutanım, ‘Bırak ümmetçiliği’ dedi. O da dedi ki, ‘Muhammetçi olalım. 1400 yıldır, 1.5 milyar inananı var’ dedi. Recep Tayyip Erdoğan dedi.
O da Tayyip Erdoğan’ın yakasından tuttu, ‘Bırak bu işleri’ dedi, ‘Türkçülük olmazsa Muhammetçilik yürümez’ dedi.
Necabettin Ergenekon, beni İzmit’te albay ile (Veli Küçük ile) tanıştırdı. 3-4 defa Samanyolu’nun arabaları ile gittik.”

* * *

Bu ifadenin verildiği zaman Tayyip Erdoğan, siyasi yasaklıydı. Yani başında bin türlü sıkıntı vardı. Fakat, “artık muhtar bile olamazsın” diyenlere karşı yumruğunu masaya vuruyor ve “Başbakan olacağım” diyordu. Peki O sırada Veli Küçük’ün hocası ile İstanbul İl Başkanlığı’nda niçin görüşüyordu acaba? Ve niçin  “Türkçülük mü İslamcılık mı yapalım?” tartışması yapıyordu?
Bu konuda kendisinin bir açıklama yapmasını beklemek gerekir değil mi?
Milletvekili ve Başbakan olmasaydı, evi aranabilir, başına bastırılarak götürülmek gibi bir muamele ile de karşılaşabilirdi.

* * *


Tuncay Güney, TRT 2’de de  “Mahir Kaynak MİT’çi olarak deşifre edilmeseydi sol partinin genel başkanı olacaktı. O olmadı Baykal oldu”  diye bir ifade de kullandı. Bu iddia bir tarafa, Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, Hürriyet’e yaptığı açıklamada Özel Harp Dairesi’nde her meslek ve siyasi gruptan insan olduğunu söylemişti. Teşkilatta çok sayıda Kürt, Laz ve Çerkez’in görev yaptığını belirten Yirmibeşoğlu “Doğu ve Güneydoğuluların buraya alınmalarında asla tereddüt edilmemiştir. Onlarla iftihar ediyoruz” demişti.
Özel Harp Dairesi Başkanlığı’nda 3 yıl süreyle Orgeneral Kemal Yamak’ın Kurmay Başkanlığı’nda bulunan, ardından da 2 yıl bu dairenin başında görev yapan Sabri Yirmibeşoğlu,  “Bu teşkilât sonuçta Türkiye’nin mozaiğini oluşturuyor. İçinde Türk’ü de, Kürt’ü de, Lazı, Çerkezi de var” diye konuşmuştu.
Sahi, o siyasetçiler sonra ne oldu?

* * *


Tuncay Güney, ifadesinin bir yerinde de Amerikan Büyükelçisi’nin haberlerinden rahatsız olduğunu, Akşam gazetesine gelip, Mehmet Ali Ilıcak ile görüştüğünü, “Bu haberleri bu çocuk yapamaz. Bu haberler bir örgüt işi” dediğini, Behiç Kılıç ve Arslan Bulut’un da orada bulunduğunu söyledi.
Herhalde yanlış hatırlamış. Zira kesinlikle ben böyle bir görüşmede bulunmadım. Amerikan Büyükelçisi’nin değil ama Basın ve Kültür Müsteşarı Dr. David L. Arnett’in gazeteye gelerek, Tuncay Güney’in bir haberinden dolayı rahatsızlıklarını Mehmet Ali Ilıcak’a ifade ettikleri, bana bildirilmişti. Hatta bir defa da başka bir yetkili, bizzat bana açıklama göndermiş ve Amerikalıların PKK’ya yardım ettiği iddiasının doğru olmadığını bildirmişti. Ben de bu iddiaya yer verdiğim için açıklamayı da köşemde yayınlamıştım. Arşive bakılabilir. Fakat bir Amerikalı diplomatla hiçbir görüşmede bulunmadım.

Yazarın Diğer Yazıları