Erol Güngör’ü ne kadar biliyoruz?
Türkiye’nin önde gelen fikir adamlarından Prof. Dr. Erol Güngör’ü 42 yıl önce 24 Nisan 1983’te kaybettik. Daha 45 yaşında idi. Bıraktığı her bir eser, mekteplerinde okutulsa, millî birliğimize sağlam bir harç konmuş olur. Ama “milliyetçi” deyince hele “ülkücü teorisyen” deyince, kulaklar tıkanıyor, gözler kapanıyor, sırtlar dönülüyor.
Hiçbir fikir adamımızı reddedemeyiz. En makul nokta da olsa, en sapkın nokta da olsa, ilmî temeli varsa, muhakkak o temelin harçlarını bilmemiz, neden o çizgiye geldiklerini anlamaya çalışmamız ve neticede, her kimse, bize verdiklerinin fayda ve zararlarını düşünmemiz gerekir.
Açın Prof. Dr. Erol Güngör’ü, okuyun... Geçmişi göz önüne getirin, geleceği tahayyül edin. Erol Güngör’ün nerede durduğunu görecek, çok şaşıracak, evet, okumalıyız diyeceksiniz.
Daha lise yıllarında Töre dergisinde gördüm Erol Güngör’ü... Tahlilleri hemen dikkatimi çekmişti.
Erol Güngör’ün milliyetçi çizgisini, Alparslan Türkeş’le ilk görüşmesini merhum Yücel Hacaoğlu’ndan dinledim ve “Alparslan Türkeş ve Liderlik” kitabımda verdim:
“Türk Ocağı Genel Sekreteri Yücel Hacaloğlu eski bir gazetecidir. 1962’nin başında, Yeni İstanbul gazetesi Habip Törehan’dan Hami Tezkan ve Gökhan Evliyaoğlu’na geçmişti. Gazetenin yazı işleri müdürü ise Yücel Hacaloğlu idi. Hacaloğlu, Türkeş’i önceden tanıyordu. 1959’da İstanbul’da ünlü dava adamı Nihal Atsız’ın evinde görmüştü. İhtilalden sonra Türkeş, başbakanlık müsteşarı oldu. Yücel Hacaloğlu ile Erol Güngör, Türkeş’i 1960’ta makamında ziyaret ettiler. Erol Güngör o sıra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde son sınıfta okuyordu. Kültür Değişmeleri’nin yazarı ünlü ilim adamı Prof. Dr. Mümtaz Turhan (1908-1969), Güngör’ü kendisine asistan yapmak için İÜ Hukuk Fakültesi’nde okurken vazgeçirtip Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne kaydettirmişti. Güngör daha sonra sosyal psikoloji dalında en yetkin isimlerden biri olacaktır. Erol Güngör, Kırşehir’de henüz lise öğrencisi iken Türkçü-milliyetçi çevrenin içinde idi. İstanbul’da da Nihal Atsız’ın sohbet toplantılarına katılıyordu. Hacaloğlu ile Güngör’ün arkadaşlığı buradan ileri geliyordu. Prof. Dr. Erol Güngör bir Ülkücü ideologdu. 1983’te, Selçuk Üniversitesi Rektörü iken 45 yaşında kalp sektesinden vefat etti. (...) Yücel Hacaloğlu ile Erol Güngör bu görüşmelerinde Türkeş’le kültür faaliyetleri üzerinde konuşmuşlardır.”
***
Prof. Dr. Erol Güngör’ün önce milliyetçilik anlayışı üzerinde duracağım, sonraki yazımda çok ihtiyaç duyduğumuz bir meseleye dil ve edebiyatımıza dair yazdıklarına geleceğim.
Erol Güngör: “Bugünkü Batı dünyası, bilhassa Amerikalıların tesirinde olmak üzere milliyetçilik denince daha çok faşizm ve Nazizmi anlamaktadır. Hakikatte milliyetçilik bir kültür hareketi olmak dolayısıyla ırkçılığı, halka dayanan bir siyasi hareket olarak da otoriter idare sistemlerini reddeder.” der. Milliyetçiliği ileri millet olmanın başka bir hâli olarak görür:
“Kitlelerin millet olma çabalarında rehber edindikleri prensiplerin kuvvetli bir birleştirici güç kaynağı durumundadır. Siyasi ve sosyal birliğin temeli her yerde millî birliğe dayanmakta, mevcut siyasi birlikler de ayakta kalabilmek için bir an önce millet denilen sosyal bünyeyi gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Milliyetçiliğin çeşitli memleketlerde birbirinden farklı manzaralar göstermesi de onun ideolojik bir dünya görüşünden ziyade sosyal gerçeklere dayanan bir siyasi sosyal değişme cereyanı olduğunu gösteriyor. Her memleket kendine mahsus tarihi gelişme seyrine uygun olan ve mevcut şartlarda en iyi bağdaşabilen bir sosyal ve kültürel bünyeye kavuşma gayreti içindedir. Bu bakımdan milliyetçilik âdeta modernleşmenin, modern ve ileri millet olma çabasının başka bir adı hâline gelmiştir.” (E. Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, 2. bs., İstanbul 1976, s. 109)
Erol Güngör, her kalkınmaya ve modernleşmeye de milliyetçilik denemeyeceğini belirtir:
“Milliyetçilik ve modernleşme birbirinden ayrılmamakla beraber her modernleşme veya kalkınma hareketlerine milliyetçilik denemez. Millet, sosyolojik bir birlik olmak itibarıyla muayyen bir tarihi gelişmenin mahsûlüdür ve bu gelişme içinde ortaya çıkan manevi kültür unsurları (dil, ortak tarih şuuru, din ilh.) onun kuruluşunda başlıca rol oynar. Bu bakımdan mesela bir taraftan sınıf şuuruna, diğer taraftan beynelmilelciliğe dayanan Marksist kalkınma hamleleri milliyetçi değildir. Mamafih, millî kültürlerin kuvveti bazen bu ideolojik hareketlerin de karakterini değiştirecek kadar büyük rol oynamaktadır. Marksizm’in, Sovyetler Birliği’nde Rus hâkimiyetine dayanan bir emperyalizme, Çin’de ise millî birliği kurma yolunda bir vasıta hâline dönmesi bunu gösteriyor.” (E. Güngör, “Önsöz”, Elia Kedourie, Avrupa’da Milliyetçilik (Çev. M. Haluk Demirtaş), 1971, s. XV.)
***
Fikirlerini kabul ediniz veya etmeyiniz; okumak sizi aydınlığa götürecektir.
Öcalan, Diyarbakır’da MHP’nin mitingine katılır mı?!
‘Moskof’la İttifak’
Beyazıt Meydanı’nda neler olmuştu?
Dr. Devlet Bahçeli: ‘Sağda Birleşme: Niçin ve Nasıl?’
Öldüre öldüre kadınları bitirecekler!
‘Soykırım’ diye diye nereye varabiliriz?
Bir ‘Ermeni’nin gönderdiği not
‘Özgürlük Felsefesi ve Din Devrimi’
İtalya-Öcalan bağlantısı nasıldı?
İtalya’da ne olmuştu?









