Ezan câiz mi?

Diyanet İşleri Başkanlığı fırsatı kaçırmadı. İBB'nin "şeb-i arûs" töreni düzenlenmesinde "Türkçe ezan okunduğu" iddiası üzerine "Türkçe ezan câiz değildir." fetvasını veriverdi. "Câiz" meselesine geleceğiz.

"Şeb" gece, "arûs" düğün demektir. Terkip ise "düğün gecesi" manasına gelir. Mevlâna Celâleddin-i Rumî'nin ölümü "İlahî sevgiye kavuşma" olarak adlandırıldığı için "düğün gecesi" diye anılır.

1925'te tarikatlar kapandı. 1926'da, çıkarılan bir kanunla Hacı Bektaş-ı Velî ve Mevlâna türbeleri müze olarak ziyarete açıldı. 1954'ten sonra semâ törenleri/meclisleri yaygınlaşmaya başladı.

 İBB'nin töreni için; salgının kol gezdiği, aman birbirinize yanaşmayın, ağzınızı burnunuzu kapatın dendiği bir zamanda bile kültür faaliyetini aksatmıyor mu desem, yoksa birtakım işgüzarların lüzumsuzluğu mu desem, bilemedim!

"Şeb-i arûs" gecesinde, semâ meclisinde kadın erkek dönmüş. Araştırıcılar, Abdülbaki Gölpınarlı'nın "Mevlânâ'dan Sonra Mevlevîlik" kitabına atıfla, kadınların ve erkeklerin bir arada semâ yapmadığını, ayrı meclisler kurduğunu kaydederler. Mevlâna'yı anma törenleri folklorik özelliğe dönüştüğü için kadın-erkek karışıyor.

Törende Itrî'nin bestelediği teşrik tekbirinin Türkçesi okununca, ezan Türkçeleştirilmiş, diye feryat figan ettiler. "Teşrik"in kurbanla bağlantısı vardır. Ayrıntıya girmeyeceğim.

Teşrik kebiri: "Allahu ekber Allahu ekber, lailahe illallahu Allahu ekber, Allahu ekber ve lillahi'l-hamd"  ("Allah en büyüktür Allah en büyüktür / Ondan Başka İlâh yoktur, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, hamd Allah'adır")

Tekbir neyse onu okursun, sonra istersen Türkçesini verirsin.

Gecede Kur'ân-ı Kerîm de okunmuş. Ama Türkçe meali.

Kur'ân okumanın bir âdâbı var. Aslını okur, sonra açıklamasını yaparsın.

İBB bünyesinde tören düzenlendiği için, iktidar kanadı hemen hücuma geçti. Tenkidin çok ötesinde, bir din-iman ölçüsü koydu. İktidarın siyasî fetva bürosu Diyanet anında hükmünü verdi: 

 "Sözleri bizzat Hz. Peygamber'in (s.a.s.) sünneti ile sabit olan ezan İslâm dininin şiarı ve Müslüman varlığının/kimliğinin bir göstergesidir. İslâm inancının temel esaslarını içeren ve İslâm toplumunun ortak değeri olan ezan, aynı zamanda, İslâm birliğinin ve tevhîdin sembolüdür."

Bunu kaç defa yazdık... Ezan ihtiyaçtan doğmuştur. Halkın talebidir. Bütün ilmî çalışmalarda bu açıklanır. 

Diyanet ezanın hangi dilde okunursa "câiz" olduğundan bahsediyor:

"Ezan, İslâm'ın şiarı ve namaza davet olduğundan değişik dilleri konuşan Müslümanların hepsine bu davetin ulaştırılması, ancak yine hepsinin ortak bilincine hitap etmekle olur ki, bu da ezanın bilinen asli lafızlarıyla yani Arapça olarak okunmasıyla gerçekleşir... Bu itibarla ezanın asli şekli dışında başka bir dille okunması caiz değildir."

"Câiz" kavramı kullanılınca ister istemez "günah" aklınıza gelir.  Kur'ân'da da namaza davet vardır. Bir nidâcı çıksın, anlamında değil tabiî. İllâ Arapça okunacaktır da buyurulmamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi'nde "câiz" maddesini yazan eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'dur. "Câiz"e yüklenen manalar ile "ezan" örtüşmez. Zaten değişik kaynaklarda ezan için "meşrû" kavramı kullanılmıştır.

Bana, "Ezan Türkçe okunsun mu?" diye sorarsanız, "Hayır." derim. Burada Diyanet'in "tevhîd" açıklamasına katılırım.

Yazarın Diğer Yazıları