Gezmek kolay, yazmak zor

b1118b34-36bc-4663-aa76-90556949f871.jpeg

İki hafta önce Zeynep Uluant’ın kitabı ulaştı… Ancak yoğunluktan dolayı “Gezi Hikâyeleri” adlı kitabı sizlere tanıtmakta geciktim. Kısmet bugüneymiş. Zeynep Hanım, “Baba dostum Ahmet Yabuloğlu Beyefendi’ye zevkle okuması temennisiyle mütevazı gezi hatıralarım…” diyerek imzalamış kitabı. Bu ibareyi görünce çok sevdiğim merhum gazeteci ağabeyim Ergun Göze’ye rahmet okumadan edemedim. Zeynep Hanım, öğrencilik yıllarımda okuyucusu olduğum, meslek hayatıma başladığımda da aynı gazetede çalışıp tanışma bahtiyarlığına kavuştuğum Ergun Göze ağabeyimin kızı… Ergun Ağabeyin vefatından sonra telefon görüşmeleriyle başlayan tanışıklığımıza rağmen dünya telaşı sebebiyle Zeynep Hanım ve değerli eşi Kubbealtı Vakfı Başkanı Sinan Uluant Bey ile yüz yüze bir araya gelmeye imkan bulamadık. İnşallah ilk fırsatta bu eksikliği de giderip Ergun ağabeyi yad etme, kültür sanat ve ülke gündemi üzerinde fikir alışverişinde bulunma imkanına kavuşuruz.

aba0b2bc-d1ca-41ad-a8af-dfda9192ce0a.jpeg

Buraya kadar anlattıklarımdan da anlaşılacağı gibi Zeynep Hanım kendi eğitiminin yanı sıra ailesi ve bulunduğu kültürel çevre bakımından da birikimli bir insan. Bu bakımdan onun seyahat izlenim ve notlarından yola çıkarak hazırladığı “Gezi Hikâyeleri” kitabını değerli buluyorum.

1996'dan beri toparladığı ancak daha önce çeşitli sebeplerle bir araya getiremediği seyahat notlarını kitaplaştırmak düşüncesiyle böyle bir çalışmaya yöneldiğini belirten Zeynep Uluant bu süreci şöyle özetliyor:

“Çocukluğumda insanlar, nakil vâsıtaları pek gelişmediğinden, bu kadar rahat gezemiyorlardı. Yazları Kumbaba ve Ağlayan Kaya'nın sembol köşeler olduğu Şile'ye giderdik. O zamanın dalgalı ve tehlikeli deniziyle ünlü bu şirin sahil kasabasında konaklama yerleri son derece basitti. Sonraları Uludağ bizi cezbetti. Yurtdışına ilk çıkışım ise 1975 yılının Eylül ayına rastlar. Henüz üç aylık evliydik ve babamın Murat 124 marka arabasıyla eşim, annem ve babamla birlikte ramazanın son günü yola çıkmış, iftarımızı Edirne’de açtıktan sonra sabah Kapıkule'den Bulgaristan'a girmiştik. Komünizm devriydi. Sefalet manzaralarının içindeki tek iç açıcı görüntü, yolların ortasındaki gül ağaçlarıydı. Pencereler perde yerine gazete kâğıtlarıyla kaplanmıştı. Gezi intialarımı yazıya dökmem 1995 yılında Batı Trakya Türklerinin kahramanı Dr. Sâdık Ahmed’in birinci vefat yıldönümü mevlidine katılmak üzere Gümülcine'ye gidişimizle başladı ve devam etmekte... Şunu da belirtmeliyim ki hayatımın bana en çok tesir eden seyahatlerimden biri yaklaşık kırk sene önce Mekke ve Medine'ye yaptığımız umre ziyaretidir. Pek azı hayal mahsulü olmak üzere hikâye şekline soktuğum bu gezinin intibalarını da kitapta bulacaksınız. İnşallah bütün bu emeklerden maksat hâsıl olmuştur diye umuyor, yaklaşık elli senelik bir zaman zarfına yayılan gezi yazılarımla sizleri baş başa bırakıyorum. “

Kitaptaki bölüm başlıklarından bazıları şöyle:

*Portekiz'deki Türkiye

*Işık Ahmet ' in Gözyaşları

*Üsküp, Ohri, Kalkandelen'den Selâm

*Ohri'de Bayram

*Gene Rumeli Ellerinde

* Mukaddes Topraklarda Türk Gibi

*Havaya Uçurulan Köprü

*Prag Günleri

*Allah Emânet Mostar

*St. Petersburg Notları

*Londra'da Kandil

*Güney Rüzgârı Eserken

*Bir Karadeniz Macerası

*Ben Giderim Batum'a

*Selanik Dedikleri

*Rodosnâme

*New York, New York

*Paris Kokusu

*İngiltere'de Bir Hayalet Şehir

*Sabiha Gökçen'den Bodrum'a

*Yine Yeniden Amerika

*Şahin Bey'in Gazianteb'i mi, Halil Usta'nın mı?

*Değişen Sâdece Londra ve Sokakları mı?

*Stockholm Sendromu

*Cenap Sahabettin'in Viyanası'ndan Bugüne

*Canım Yalva, Şirin Yalva

Kubbealtı Neşriyat

Tel:(0212) 516 23 56

İlk psikolojik Türk romanı

49136c8e-9081-457c-9a8c-55181f1500df.jpeg

Ötüken Neşriyat Nabizade Nâzım’ın ilk ve tek romanı “Zehra”yı yeniden okurlarla buluşturdu. Sena Bedir’in yayına hazırladığı “Zehra” modern Türk edebiyatının öncü eserlerinden biridir. Roman, bünyesinde barındırdığı özelliklerle Tanzimat Dönemi’nin olduğu kadar Türk roman tarihinin de en önemli eserlerinden biri olarak belirir. Yazarının ölümünden iki yıl sonra yazarın yakın arkadaşı Mahmut Sadık tarafından Servet-i Fünun’da tefrika edilen, ardından da 1896’da kitap halinde yayınlanan Zehra, realizm ve natüralizm akımlarının etkisiyle yazılmış bir eserdir. Yazar, kıskançlık temasına eğilen bu eserinde girift tahliller yaparak edebiyat tarihimizin ilk psikolojik roman örneklerinden birine imza atar.

Zehra’yı edebiyat tarihimizde önemli kılan bir diğer özellik, yazıldığı dönemin sosyal yaşamına ve İstanbul’una dair ayrıntıları içermesidir. Dönemin eğlence hayatı, tulumbacıların çalışma sistemi ile adalet ve polis teşkilatına dair ayrıntılar romanın satır aralarında işlenmiştir. Aynı zamanda bir asker olan yazar, bugün bir klasik olan romanında çeşitli araştırmalarını ve gözlemlerini romanında ele alıp değerlendirmiştir. Ele aldığı tema ve bu temanın işlenişindeki derinlikle ön plana çıkan Zehra, edebiyat tarihimizde “klasik” vasfını kazanan eserlerin başında gelmektedir.

Ötüken Neşriyat

Tel: (0212) 251 03 50

Yazarın Diğer Yazıları