GÜRÜLTÜCÜLÜK
Sorunların gerçek sahiplerinin yüzleri görünmezdir. Ortada bir problem varsa, gözler suçlu arar. Lakin hayat, suçlu ve suçsuzun kolayca ayrıldığı bir film değil. Anlayabilmek için, eğer varsa! hislerimizi kullanmalıyız.
Genelde olayları başlatan kişiler suçlu algılanır. Oysaki sorundan fayda sağlayanlar suçludur. Çünkü akıllı insanlar, sonunda zararlı çıkacağını bildiği bir sıkıntıya kolay kolay dahil olmaz, mahal vermezler. Romalı düşünür Lucius Annaeus Seneca;“İnsanlar sonuçlarını bilmeden karar vermez.” der. O halde bir durumun oluşmasında kimin avantajlı çıktığına bakmak, gerçek suçluyu anlamakta önemli bir adımdır diyebiliriz.
Asıl sorumlu, yıkımın içinden kar elde edendir. Sağduyulu, tecrübeli kimseler kaybetmeyi göze almadan kavgaya girmez. Bazı çatışmalar geçici kazanımlar getirirken, kimi zaman zafer uğruna hakikat kaybolur. Ama bir şekilde herkesin gerçek yüzü ortaya çıkar.
Genelde en çok konuşan insanlar söyledikleri sözlerin içeriğine hakim olmayanlar. Duyduklarını sorgulamayan, başkasının fikrini kendi sözüymüş gibi dillendiren tekrarcılar. Sert, saldırgan, kavgacı bir üslupla, yoklukla dövüşüyorlar. Fikirden çok slogan bağırıyorlar. Papağanlar da konuşur, ama düşündükleri için değil.
Çoğu insan, fikir savunurken neye inandığını bilmiyor. ‘’Derinine in.’’ desen, on kelimeyi bir araya getiremez. Pilli bebek gibi… Dır dır vır vır… İçeceğe meze sohbetler. Ne kaydedildiyse onu tekrar eden bir cihaz gibi. Oysa düşünce dediğimiz şey; sorgulamayla, acıyla, tecrübeyle ve cesaretle yoğrulur. Esaretten de cesaret alınmaz!
Farklı düşüncelere saygım var. İnanırım ki insan sayısı kadar fikir vardır. Herkesin doğrusu kendi gerçeğidir. Ancak başka birinin sana dayattığı fikirleri sahiplenip, o fikirler üzerinden birilerini ikna etmeye çalışmak manipülasyon zincirinin bir halkası olmaktır. Düşünmeyen insan, başkasının fikrinde sürüklenir. Orada da boğulur.
Kendine ait fikrin yoksa, fikrin yok demektir. Kendini doğru sananın yanlışının doğurduğu yanlışlar, domino etkisiyle yayılır. Çoğalır. Başkasının sözleriyle savaşanlar trajıkomiktir. Komiktir. Ama maalesef aklı olanın değil, en çok bağıranın kazandığı bir dünyada yaşıyoruz.
İnsan kendi aklıyla düşünmeyi unuttuğunda, başkalarının senaryosunda figüran olur.
Herkesin sustuğu yerde, çok konuşanların içiboşluğu daha net görünmeye başlar. Anlaşılır..
“Az laf, çok iş.” diyor, bunu tavsiye ediyor ve bitiriyorum. (Bu arada kendime inat amma çok laf ettim. Al işte:)
HERMES Mİ, KERMES Mİ?
PARİS SEN
ALIN TERİ
AHH LAK!
GÜRÜLTÜCÜLÜK
BEDAVA SEVAP
YORULDUM
Ezra
ABRA KADABRA
ÇİFTE STANDART









