HAMAS’ın vebali, Netanyahu’nun vebali
Aklın öne çıkması gereken bir çağda, heyecana yeniliyoruz. Benliğe yeniliyoruz. İnsanlığı öldürüyoruz.
Orta Doğu ateş çemberinden geçiyor. 9 milyonluk İsrail 90 milyonluk İran’a saldırdı.
Şunu açık söyleyeyim...
HAMAS’ın İzzeddin el-Kassam Tugayları dedikleri silahlı grubunun 7 Ekim 2023’te İsrail içlerine dalarak, katliama girişmesine çok öfkeliyim.
Elbette bu saldırıya sebep olan İsrail’in sistematik saldırıları... Ne kadar çok Filistinli öldürürlerse, ne kadar çok Filistinliyi topraklarından ederlerse kâr gören Siyonistler, bir an düşündüğünüzde, HAMAS’ın saldırılarını hak ettiğini düşünüyorsunuz.
Ama diyorsunuz, duruyorsunuz ve soruyorsunuz: Sonucu ne olur?
İşte görüyoruz sonucun ne olduğunu... 2 milyon 300 bin kişinin yaşadığı Gazze’de yıkılmadık bina kaldı mı? Yakınlarını kaybetmemiş, bütün fertleriyle katledilmemiş bir aile var mı?
İsrail’in nüfusu Yahudiler olarak 7 milyon dolayında. 2 milyondan fazla Müslümanın da İsrail sınırları içinde yaşadıklarını bilelim.
HAMAS, katliam ustası Binyamin Netanyahu’nun başbakanlığı döneminde saldırdı. Netanyahu, katletmekten başka şey düşünemeyen bir fikir fukarası. Yolsuzluktan mahkemeye çıkacaktı. Belki ceza alacak, hükûmet düşecekti. İsrail içinde güçlü rakipleri vardı.
Ama HAMAS’ın saldırısı ister istemez, İsrail’i birbirine kenetledi. Halkı Netanyahu’ya muhtaç etti.
Bu katil Netanhyahu’nun ilk başbakanlığı değil. 1996-1999 döneminde de başbakandı. Ben de o dönem İsrail’deydim ve gazeteci olarak siyasî havayı da yokluyordum.
Birkaç defa bu köşede İsrail’de, Batı Şeria’da, Gazze’de gördüklerimi, HAMAS tarafından da İsrail tarafından da konuştuğum kişilerin sözlerini verdim. (İnsanın gönlü ister istemez masum Müslümanlardan yana ama akıl, iki tarafın da dinlenilmesi gerektiğini gösteriyor. Sırplarla Arnavutlar savaş arifesindeyken ve savaştayken “düşmanların" önde gelen politikacılarıyla konuştum. Konuştuklarımdan biri de o dönem Radikal Partisi’nin genel sekreteri olan Sırbistan’ın şimdiki cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’di. Çeçenistan’da Çeçenler bağımsızlıklarını ilân ettikleri sıra iç savaşa girmişlerdi. Bir tarafta cumhurbaşkanlığı makamında oturan Cehar Dudayev, bir tarafta eski Rusya Parlamento Başkanı Ruslan Hasbulatov ve başka muhalifler vardı. Hepsini hâkim oldukları sahalarda buldum, konuştum. Bir PKK için bunu yapmadım. Bizde gazeteciler, maalesef Abdullah Öcalan’la röportaj için yalvar yakardılar. Belki ben de konuşacaktım. Hatta Yunanistan’da bir kapı da aralanmıştı. İtalya’dayken de zemini yoklayabilirdim. “Asla!” dedim!)
***
Akıl yürütebilmek için iki tarafı tanımak gerek.
O sıra, Filistin’le anlaşan İsrail İşçi Partisi Genel Sekreteri Nissim Zvilli ile konuşmuştum birkaç defa bu köşede hatırlattım. Bir daha hatırlatacağım. Önemli sözler etmişti. Yâsir Arafat’la karşılıklı masaya oturup anlaşmayı imzalayan bu partinin genel başkanı İzak Rabin’di. İzak Rabin başbakan iken İgal Amir adlı biri tarafından 4 Kasım 1995'te öldürülmüş, yerine Şimon Peres partinin genel başkanı olmuştu. Genel seçimi de az oyla Binyamin Netenyahu’nun başında olduğu Likud Partisi kazanmıştı.
İsrail-Filistin antlaşmasına dair sorum üzerine Nissim Zvilli’nin verdiği şu cevabı tekrar veriyorum. Bugün de geçerli olup olmadığını düşüneceğiz:
"...Her iki taraf da birbirlerine karşı aşırı güvensiz. Orta Doğu arenasında kaba kuvvetle ayakta kalmak imkânsızdır. Bir politikacı olarak hükûmetin ne yapmak istediğini hâlâ kestirebilmiş değilim. Tarafların görüşmelerinde mesafe alınamazsa sokaklar teröre teslim edilir. Ordumuz âcilen El-Halil'den çekilerek imzaladığımız anlaşmanın gereklerine uyması lâzım. Filistin tarafı burada bize göre biraz daha haklı gibi görünüyor. Çünkü verilmiş sözlere uymadık. HAMAS hareketi barışın önemini kavrayacak çapta değil. İşçi Partisi seçimleri neden kaybetti? HAMAS'ın sorumsuz eylemleri yüzünden... HAMAS eylemleri yapmamış olsaydı biz hükûmette olurduk ve güven bunalımı önemli ölçüde atlatılırdı. İktidarı Netanyahu'ya teslim eden onlardır.”
Aklın durduğu yerde heyecan öne çıkıyor ve insan ister istemez sapa yollara sürükleniyor.
Akıl durdu. Netanyahu ve iflah olmaz koalisyon ortakları öyle sapa yola girdiler ki, demir kubbelerine güvenerek İran’a saldırdılar. “Baş düşman”ı bertaraf ederek puan toplayacaklarını sandılar. Ama bu defa baltayı taşa vurdular. Hiç beklemedikleri karşılık geldi.
Netanyahu ve adamları Gazze’yi yıktılar, çocuk, kadın demeden herkesi öldürdüler. Şimdi İran’ın koruyucu kubbeyi delen bombalarıyla kendi şehirleri yıkıma uğruyor. İnsanları ölüyor.
Bu vebal Netanyahu’yu yerinde bırakır mı?!
‘Anayasa ve Milliyetçilik’
Yahudiler, Gagauzlar...
Bir PKK’yı görüyoruz ya diğerleri?
Etnisite adlı partiler faaliyet gösterebilirler mi?
‘Hukuk’ adres sorar mı?
İslâm ülkelerinin tercihleri kölelik mi?
‘Politik ruh hastalıkları’
Biz Türkler, biz Yahudiler!
Vuruşa vuruşa neyi halledecekler?
Asıl tehlike İsrail için mi İslâm ülkeleri için mi?









