Bu özgürce düşünme ve düşüncelerini ifade etme bahsi ne zaman açılsa aklıma hep İdi Amin gelir...
Kırk yaş altı gençler bilmez, bizim gençliğimizde bir İdi Amin vardı. Bu arkadaş Uganda diktatörüydü, onun sarf ettiği “İfade özgürlüğü var elbette ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem.” Sözü tarihe mal olmuştur.
Bu arada adam şaka falan da yapmıyordu, zat-ı alileri düşünce ve ifadelerini beğenmediği kişileri timsahlara yem etmesi ile bilinir.
Aslında İdi Amin bu tavırda yalnız da değildir, örneğin günümüz diktatörlerinden Putin’e muhalif olanların da sık sık pencereden uçmayı denediklerini görüyoruz...
Zamanında Hitler, Stalin, Mussolini, Franko, Kaddafi, Esat ve Saddam gibi diktatörlerin muhaliflerine neler yaptığını, muhalif düşünce ve sesleri nasıl susturduklarını da tarih yazıyor, lütfen açın okuyun...
Bakınız diktatörler asla muhalefete ve muhalif düşüncelere tahammül edemez, zaten etseler diktatör olmazlar değil mi?
Demokrasilerin en büyük özelliği ise sadece iktidarın değil muhalefetin de özgürce konuşup düşüncelerini ifade edebilmesidir. Ancak bu sayede toplum farklı görüşler hakkında bilgi sahibi olup, doğru kararlar verebilir.
Allahtan Türkiye halihazırda bir demokrasi ya da en azından kağıt üzerinde bir demokrasi fakat:
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ konuştu, konuşursa saçılım sürecine taş koyar korkusu ile sudan sabundan bahaneler ile tutuklanıp hapse atıldı, susturulmaya çalışılıyor.
Konuşanlardan Hatay’ın seçilmiş milletvekili Can Atalay Anayasa Mahkemesi kararına rağmen içeride esir tutuluyor, seçme seçilme hakkı elinden alınıyor.
İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve en güçlü Cumhurbaşkanı adaylarından olan Ekrem İmamoğlu konuşuyor, konuşmalarından dolayı susturulmaya çalışılıyor, hakkında siyasi yasak isteniyor.
TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras konuştu, koluna polisi taktılar mahkemeyi boyladı, göz dağı verilip susturulmaya çalışılıyor.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan Ömer Aras’ın konuşmasına destek veren bir açıklama yaptı onunda koluna polisi takıp kameralar önünde “bak biz böyle güçlüyüz” şovu eşliğinde mahkemeye gönderdiler.
HalkTv Gazetecileri konuştu; Gözaltına alındılar Suat Toktaş, Seda Selek ve Serhan Asker hakkında 9 yıla kadar hapis istendi. Barış Pehlivan ve Kürşad Oğuz'un da 14 yıl hapsi talep edildi. Suat Toktaş günlerdir hapiste...
Akademisyen Çiğdem Bayraktar Ör bir X paylaşımı yaptı tutuklandı şimdi hapiste.
Astrolog Hilal Saraç konuştu o bile hapiste...
Yani iktidar kimse konuşmasın istiyor...
Fakat işin tuhaf yanı aynı zamanda terör örgütü kurup, yıllarca yönetmiş, 40 – 50 bin insanın canına mal olmuş Abdullah Öcalan gelsin konuşsun, sonra da umut hakkı kapsamında affedelim, evine gitsin diyen de aynı iktidar.
Şimdi adama bu ne lahana turşusu bu ne perhiz diye sormazlar mı?
Herkes sussun bi Öcalan konuşsun demek akla, mantığa, izana sığar mı?
Sonuç olarak konuşanı konuştuğuna pişman etmeye çalışan bir iktidar ve iktidarın sopaya dönüştürmeye çalıştığı bir yargı aygıtı var.
Bakın şef ya da büyücünün suçluları uçurumdan attığı kabile toplumları hariç her ülkede mahkemeler vardır ama ve lakin her mahkemede adalet yoktur!
Bir ülkenin mahkemelerinde adaletin olabilmesi için iki temel koşul vardır:
1- Yürütme ve yasamanın vesayetinden ari, bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin olması, hakimlerin kararlarını kanunlar dahilinde hür vicdanları ile vermesi.
2- Kanunların adaletli olması.
Ancak bu iki temel koşul bir arada olursa o memlekette adalet tesis edilebilir.
Unutmayın Hitler’in, Stalin’in, Saddam’ın, Esat’ın ve hatta Katoliklerin meşhur Engizisyon mahkemeleri, bu mahkemelerde geçerli kanunları ve görev yapan yargıçları vardı peki bu mahkemelerde adalet var mıydı?
Diktatörlerin ya da otokrat liderlerin adaletsiz hükümlerini mahkemeler kanalıyla meşrulaştırmaya çalışması sık görülen ama beyhude olan bir gayrettir, adaletsizlik her daim adaletsizliktir ve bu somut gerçeği de kimse değiştiremez.
Neticeten bir memlekette sürdürülebilir güç, refah ve kalkınmanın anahtarı demokrasi ile bu kapsamda fikir ve ifade özgürlüğüdür! Bu özgürlükleri kısıtlayan toplumların iflah olması hiçbir şekilde mümkün değildir.