İç tenkit ‘düşmanlık’ mı?!

Ak Parti, kendi içlerinden de yapmayın etmeyin, diye ses çıkaranlar varsa, otoritenin hâkim olduğu bir siyasî harekette mutlaka dikkate alınması gerek.

Bu tenkitler ve dikkate almalar, bütün siyasî hareketler için de gerekli. Dikkate alınmıyorsa, eğer tenkit edenlerin maksatları olduğuna inanılıyorsa o maksatları delilleriyle ortaya koymaları, kendilerinin nasıl “doğru” yolda yürüdüklerini, tenkit ettikleri noktalardan hareketle göstermeleri gerekir.

Genel söylüyorum… Çoklukla en kolay suçlama: O/onlar FETO’cularla içli dışlıydı. Tenkit eden karalanır ve bir kenara atılıver.

FETÖ diyerek karlamaya kalkarsanız, önce Ak Parti’yi kapatmak gerek. Hatta başka partileri de yoklamak, kıyısından, ucundan ne kadar bulaşmış görmek gerek.

Fethullahçıları büyüten, palazlandıran, köşelere yerleştiren, bütün imkânları önlerine seren Ak Parti iktidarıdır. Bu cümleyi bir maksatla, kasıtla kurmuyorum. Siyasî hedefleri olanlar, kimin elinde imkân varsa ona yanaşırlar. Ve diğer siyasîleri de kendilerine karşı yumuşatmak için manevra yaparlar.

Şurada Alparslan Türkeş’in Fethullah Gülen’e yazdığı “övgü” mektubunu açıklasam şaşırır kalırsınız. Bir bölümünü okuyalım isterseniz:

“... Barışı, hoşgörüyü ve kardeşliği esas alan öze dönüşü, uzay çağına yükselişi başlatmış durumdasınız. Kanada’dan Yakutistan’a, Moğolistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar her yerde açılmış bulunan okullar ve üniversiteler millî kültürümüzün ve millî, manevî değerlerimizin bütün insanlığa yöneldiğini göstermektedir. Faziletli hayatınız, hiçbir maddî menfaate tamah göstermeyen karakteriniz size karşı halkımızda büyük bir güven uyandırmıştır. Yalınız Allah rızasını hedef alan gayretleriniz eski dünyamızı yeniden fetih mahiyetindedir. Susurluk Olayı bahane edilerek zatıalinizin temiz isminin gölgelenmek istenmesi çok üzücü olmuştur. Fakat hem milletimiz sizi tanıyor, hem de dünya sizi tanıyor. Kötü niyetlilerin bir şey yapmaları mümkün değildir.”

Bu övgü Alparslan Türkeş ve Liderlik kitabımızda yer alır. Kitabın 12. baskısı yapılacak. Mektubu silmeyeceğim. Art niyetlilerin iyi niyetlileri kullanmak için nasıl sureti haktan göründükleri bilinsin istiyorum. “Kullanma” Recep Tayyip Erdoğan için de Süleyman Demirel için de CHP’nin temel taşlarından, partinin genel sekreterliğini yürütmüş Kasım Gülek için de ve hatta Bülent Ecevit için de... Kasım Külek, “Benim cenaze namazımı Fethullah Gülen kıldırsın” diye vasiyet bile bırakmıştı.

Liderler, Fethullah’ın ve adamlarının faaliyetlerini Türk’e, İslâma hizmet görmüşlerdir. Darbe teşebbüsünden önce yurt dışına çıkanlar, sık sık “Türk” okulunda okumuşlarla karşılaşmışlardır. Kolaylık da görmüşlerdir. Ben çok karşılaştım. Onlar Fethullah Gülen okulları olarak bilmiyorlar, “Türk” okulları biliyorlar.

Meselemiz Fethullah, Fethullahçılar değil...

Bir not daha ekleyeyim. Siyasîlere hiçbir surette siz Fethullahçılara kapı açtınız, diyemeyiz. Kimin Fethullah’ın has adamı olduğunu bilemiyorsunuz ki...

Bir hatırlatma daha... Kaç defa yazdım... “FETÖ” (Fethullahçı Terör Örgütü) diye adlandırmak yanlıştır. Mücadeleyi sulandırmadır, basitleştirmedir. “Terör örgütü” nereden çıkıyor? Adamlar, kendi önlerine serilen meşru zeminde, evet meşru zeminde, ellerinde silah darbe yapmaya kalktılar.

***

Bu hatırlatmalardan sonra bildiriye geçelim.

Ak Partili olanların da yer aldığı 19 isim “Adalet Çağrısı” başlıklı bildiri yayınladı; “Türkiye’de hukuk devleti askıdadır” denildi.

İfadeler çok ağır:

“Türkiye'de hukuk devleti askıdadır. Özellikle 2017 Anayasa değişikliğiyle 'Yürütme Erki' kişiselleşmiş, “Yasama ve Yargı” fiili olarak yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına girmiştir. Demokrasinin temeli olan 'kuvvetler ayrılığı', kuvvetler birliğine dönüşmüştür. Anayasa'nın açık hükümlerine karşın AYM (Anayasa Mahkemesi) ve AİHM (Avrupa insan Hakları Mahkemesi) kararlarına çoklukla uyulmamaktadır. Yasaların uygulanmasında siyasi tercihler ve keyfilik egemen olmuştur.”

Yazarın Diğer Yazıları