Anayasa değişsin diyorlar başka bir şey demiyorlar ama Türkiye’nin vaziyeti ortada. Neye çare olacak? Milletin cebi para mı görecek? Halk adaletli yönetime mi kavuşacak? “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”nin aksayan yanları mı düzelecek? Yoksa, tekrar parlamenter hükûmet sistemine geçilerek, ülke istikrara mı kavuşturulacak?

Böyle bir işareti kurban bayramının birinci günü MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli vermişti. Bilmiyorum, Recep Tayyip Erdoğan, itibar ettiği Bahçeli’nin güçlendirilmiş parlamenter sistemi talebini ve altını çizdiği Atatürk çizgisini dikkate alacak mı?

Asıl önemlisi, Devlet Bahçeli, parlamentonun güçlendirilmesinde ve Atatürk çizgisinde ısrarcı olacak mı? Meselâ; uzun süre ara verdiği partisinin ilk grup toplantısında, PKK’nın silah bırakmasında ve Abdullah Öcalan’ın önünün açılmasında ısrar ettiği gibi ısrarcı olacak mı?

İstikrarlı politikacılar, temel fikirleri üzerinden siyasette bir denge kurarlar. Bunu en iyi bilecek tecrübeli isim Dr. Devlet Bahçeli’dir. Göreceğiz.

Türkiye’nin hâline bakınca, öncelik anayasa değişikliği mi, diye insan ister istemez soruyor. Herkes biliyor ki, öncelik anayasa değişikliği değil. Darbe anayasası dedikleri 1982 Anayasası’nın gerekli duyulan maddeleri zaten değiştirildi, istenmeyenler atıldı.

Yeni anayasada maksat belli. Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü defa cumhurbaşkanı seçilmesi yol açılması.

Mevcut Anayasa’yla ilgili ne biliyoruz? 1982 Anayasası’nın yürürlükteki 154 maddesinin üçte biri değişti.

1982 Anayasası ilk defa 1987 yılında, son defa 2017 yılında değişiklik oylandı.

51 maddede esaslı değişiklik oldu. Bunlardan 31’i yeniden yazılarak tamamen değiştirildi. 20’sinde önemli değişiklikler yapıldı. 23 madde yürürlükten kaldırıldı.

İlk dört maddeye, Başlangıç’a, 66. maddeye dokunmadıktan sonra, kim ikna edilip de Anayasa değiştirilecek?

Anayasa değişikliği teklifi pazarlığı da beraberinde getirir. Kiminle pazarlık yapılacak? Ya CHP ile ya DEM ile... CHP’li belediye başkanları, belediye çalışanları hapse atıldıktan sonra yeni anayasa için nasıl masaya oturulacak?

DEM’ciler, Devlet Bahçeli, “PKK silahı bıraksın, PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’a umut hakkı tanınsın, TBMM’de, işte benim konuştuğum bu kürsüde, bu kürsü aynı zamanda DEM’in de kürsüsü, gelsin konuşsun” dedikten sonra, arada sözlerine dikkat etseler de yer yer cıvıtmadan duramıyorlar.

PKK/DEM’ciler, Abdullah Öcalan bırakılmadan asla Anayasa değişikliğine yanaşmaz. Hadi daha rahat hapishaneye geçirildi... Bu defa Anayasa’nın ilk dört maddesi arasına mahallî dili, etnisiteyi sokuşturmak isteyeceklerdir. Her defasında buna işaret ediyorlar.

PKK/DEM’ciler eğitim dili üzerinde bile oynanmak istiyorlar. Daha neler neler var. Bir bölünelim demedikleri kalıyor. Zaten istedikleri olduktan sonra, kendiliğinden ayrışıyoruz. Millî ruh 40 parça olursa, millî birlikten bahsedebilir miyiz?

Her zaman hatırlatırım... Osmanlı’nın son dönemini, Cumhuriyet’e geçişi ilmî zeminde, art niyetsiz araştırmadan, bugünü planlayamazsınız.

O dönemin fikir adamları, askerleri hakikaten iyi yetişmiş, ne dediğini ve neye varmak istediklerini bilen zevat... Düşman yanı başımızda silahı üzerimize doğrulttuğunda, tavizsiz birlikten bahsedebiliniyorsa, Misak-ı Millî’nin çerçevesi çizilebiliniyorsa, geçmiş fikir adamlarımızı, askerlerimizi çok iyi tahlil etmek gerekmez mi? Nasıl direnendiler ve niçin direndiler?

Belli ki, Recep Tayyip Erdoğan, bir daha seçime girmekte ısrarlı. Biliyor ki, Türkiye’de hâkimiyetini gösteremezse, mahkemeler onu bekliyor.

Kamplaşmanın doruk noktaya vardığı şu zamanda Anayasa’yı değiştirme ısrarı manasız.

Anayasa asıl ne için değiştirilir? Millî birlik için değiştirilir, refah için değiştirilir, adalet için değiştirilir.

Anayasa değişikliğiyle bu neticeler elde edilebilecek mi?

En önemlisi Anayasa’nın değiştirilmesiyle kararlar “tek adam”ın iradesiyle mi, yoksa TBMM’nin iradesiyle alınacak?

Hiçbirinin cevabını bilmiyoruz.

İllâ Anayasa değişsin diye oyalanmayalım.