İmtiyazlı Endişeliler!

Kimilerinin “Kısa Türkiye Tarihi”  sürecindeki tavırları Cemal Süreya’nın “Şelaleye düşmüştür zeytinin dalı/celaliyim/ celalisin/celali.” şiiri ile özetlenebilir. Bir  “kağıttan kaplana” bel bağladıklarını anladıkları günden beri şiirin son dizelerini artık “endişeliyim, endişelisin, endişeli” şeklinde okumaktadırlar.
Ankara’da Keçiören’de oturduğum evin yakınlarında içki satan büyük market yok, ancak 100 metre çapındaki bir daire içinde alanda vitrinleri içki reklamları ile donatılmış 6 tane büfe ve küçük bakkal var. İşyerimin bulunduğu Çankaya’da ise durum tam tersine.İçkisiz market arayanların bir kilometre yürümesi gerekebiliyor. Fakat oturduğum ve yaşadığım muhitten rahatsızlık duyduğumu söyleyemem.
Ancak beni asıl Keçiören ve Çankaya semtlerinin ortasındaki Kızılay kaygılandırıyor. İstanbul’da yaşayanlar Keçiören’i Fatih ve Çankaya’yı Taksim olarak okuyabilir. Yahut Keçiören’i Erzurum ve Çankaya’yı İzmir biçiminde de algılayabilirsiniz. Çevre(leri)mden biliyorum ki yaşam tarzları farklı da olsa ebeveynlerin ekseriyeti benim kaygılarımı paylaşıyor.
Her üç binadan birisinin dershane olduğu Kızılay’da, dershanenin hemen yanında barlar sokağı var. Kontrolsüz eğlence mekânları ve internet kafe olarak bilinen oyun salonlarında, sigara dumanları ve kesif içki kokuları arasında çocuklarını tanıyabilene aşk olsun. İlköğretimde veya lisede okuyan çocukları için “gönlünce gezsin, içsin, eğlensin” diyenlere sözüm yok! Yaşam tarzlarına karışmamak lazım, değil mi? Lakin ’onların’ çocukları ’bizim’çocukları, damarlarından girip eğlenceye davet etmese inanın, yutkunup köşeme çekileceğim. Bu kadar sitemimizi de herhalde komşuluk hukukuna verirsiniz!
Osmanlı döneminde ’Dersaadet’denilen İstanbul’un orta yerinde, Beyoğlu’nda içkili eğlence merkezleri rahatlıkla varlıklarını sürdürdü. Gayrimüslimler kendilerini azınlıkta hissedecek muameleye tâbi tutulmadı. 7 tepeli şehir 72 milleti bağrında barındırabilecek kadar civanmert ve misafirperverdi.
KONDA araştırma kuruluşu “endişeli modernler” kavramını siyasi hayata hediye etti. Endişe nedenlerini ise MetroPoll şirketi araştırdı. Referandumda ‘hayır’ oylarının fazla çıktığı il ve ilçelerde gerçekleştirilen ankete katılanların yaklaşık üçte biri  “Türkiye’de laik yaşam biçiminin tehlike altında olduğunu düşünüyor musunuz?’ şeklindeki soruya ‘evet’ cevabı vermiş. Fakat endişelilerin de sadece 7’de 1’i yaşam biçimlerine müdahale edildiğini belirtmiş. Yani endişeler büyük bir oranda sadece algıdan kaynaklanıyor. Bu kesimin üçte biri iktidarın zor kullanılarak düşürülmesini, yarısından fazlası da (yüzde 58) gerekirse ordunun yönetime el koymasını savunuyor...
Konu ’laiklik’bağlamında tartışılsa ve endişelilerin yüzde 52’si CHP’ye oy verdiğini açıklasa da, Kürtçe eğitime (yüzde 76) ve yabancıların toprak satın almalarına (yüzde 80) ’hayır’ diyenlerin oranındaki yükseklik, aslında gerçek endişelerin milli konularda yoğunlaştığını gösteriyor. Endişeler bir algı sorunundan beslendiğine göre, birilerinin bundan nemalandığını da düşünebiliriz. Bugüne dek keyfini sürdükleri ayrıcalıkların ellerinden kaçtığını düşünen “imtiyazlı endişeliler” varlıklarını koruyabilmek ve eski güçlerine kavuşabilmek arzusuyla toplumun kaygılarıyla oynuyor.
Fakat süreci iyi yönetemedikleri için özellikle ‘derin endişeliler’in demokrasiyle bağdaşmayan tepkileri, sonuçta iktidarın ekmeğine yağ sürüyor. Bu söylem, gençlerin milli değerlerden uzaklaştığı, eğitimdeki gerçek sorunların tartışılmadığı ve terörün kirli yüzünün bile örtüldüğü gerçek ortamın üstünü örtüyor.

Yazarın Diğer Yazıları