İnatlaşma siyaseti

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Kanal İstanbul Çalıştayı yapıldı ve alanında uzman pek çok bilim insanı, proje hakkındaki bilimsel ve hukuki temele dayanan görüşlerini açıkladı.

Kanal İstanbul Projesinin neden hayata geçirilmemesi gerektiği, şu sekiz başlık altında sıralandı:

1. Kanal İstanbul'un Ekonomi Politiği

2. Mekânsal Planlama, Şehircilik ve Ulaşım

3. Çevresel Boyut, Su ve Ekoloji

4. Toplumsal Boyut ve Katılım

5. Hukuki Çerçeve ve Güvenlik

6. Afet Riski ve Depremsellik

7. Mekânsal Planlama, Şehircilik ve Kültürel Miras

8. Çevresel Boyut, İklim ve Ekoloji

Öncelikle şunu söylemek isterim: Hepimiz projenin olası etkileri hakkında az az bir şeyler biliyoruz ancak uzman kişilerin tartışma programlarındaki gibi sözleri kesilmeden rahatça ve açıklayıcı bir şekilde yaptıkları bu konuşmaları (YouTube'ta bulabilirsiniz) mutlaka dinlemelisiniz.

Bu sayede, Türkiye açısından oldukça önemli sonuçları olacak bu proje hakkında kulaktan duyma bilgilerden çok daha fazlasını öğrenecek ve eğer kafanızda soru işaretleri varsa, eminim sorularınızın tümüne cevap bulabileceksiniz.

***

40 konuşmacı tarafından birbirinden farklı alanlarda yapılan konuşmaların hepsine burada değinmek mümkün değil ancak bir hukukçu olarak; Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ceren Zeynep Pirim'in de konuşmasının başında belirttiği gibi projenin ülke ekonomisine, çevreye olan zararlarının yanında geri planda kalan 'uluslararası hukuk boyutuna' dair açıklamalarına değinme gereği duyuyorum.

Sayın Pirim'in açıklamalarına göre; Kanal İstanbul'un yapılmasıyla birlikte sona erdirilme ihtimali bulunan Montrö Antlaşması, barış zamanında Türkiye lehine pek çok hüküm içermesinin yanı sıra, savaş zamanında Türkiye'nin tarafsız olması halinde, savaşan devletlerin Boğazlardan geçişini yasaklıyor; Türkiye'nin savaşan durumunda olduğu veya ciddi bir savaş tehdidi altında bulunduğu hallerde ise yabancı savaş gemilerinin geçişini Türkiye'nin takdirine bırakıyor.

Pirim, bu hususun önemini ise şöyle vurguluyor: "Yalnızca bu madde bile Montrö Rejimini doğrudan veya dolaylı olarak tehlikeye düşürecek bir adım atmamamız için yeterli. Çünkü bugün, uluslararası deniz hukukunun genel ilkeleri uyarınca, barış ve savaş zamanında uluslararası boğazlardan geçiş yasaklanamazken; Montrö, Türkiye'ye savaş zamanında boğazları kapatma yetkisi veriyor."

Kanal Projesinin ticaret gemileri bakımından da bir takım soru işaretlerini beraberinde getirdiğini belirten Pirim, projenin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin sona erdirilmesini tetikleyebilecek nitelikte olduğu hususunda uyarıyor.

***

Bu, projenin hayata geçirilmesiyle oluşabilecek sorunların hukuki boyutlarından biri. Bunun dışında çalıştay boyunca uzmanlar, geri dönüşü olmayan bu projenin İstanbul'un tarım alanlarını ve su kaynaklarını tehlikeye atacağı, afet riski oluşturacağı, ekonomiyi daha kötü bir duruma getireceği, nüfus ve yapılanma açısından sebep olabileceği sorunları hakkında uyarılarda bulundular.

Ancak onların saatler süren konuşmalarıyla dikkat çekmeye çalıştıkları tüm bu tehlikelere rağmen, Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ihtilaflı ÇED Raporu, bu hafta Çevre Şehircilik Bakanlığı'nca onaylandı.

Ama belirtmek isterim: Bu proje üzerinde yapılacak "isteseniz de istemeseniz de yapacağız" şeklindeki ısrarcılık, inatlaşma siyaseti, kimseye fayda sağlamaz.

Hepimiz bu ülkeyi seviyoruz ve hepimiz ülkemizin gelişmesini, ilerlemesini, her açıdan dünyayı imrendirecek seviyelere ulaşmasını diliyoruz. Ancak tüm bu ilerleme ancak birliktelikte, sağduyuyla, uzlaşma ile sağlanır. Ülkemizin geleceği için yaptığımız uyarılar veya tavsiyeler, kıymet görmediği sürece, hatta sırf farklı görüşte olduğumuz için hainmiş gibi suçlandığımız sürece gelişmemiz ve ilerlememiz mümkün değil.

İnatlaşma siyasetini bırakın da birliktelik siyaseti yapalım. Belki Batı, işte o zaman bizi gerçekten kıskanır.

 

Yazarın Diğer Yazıları