İstanbul’un kurtuluşu vesilesi ile akademik unvan da taşıyan bir vatandaş X platformunda Cumhuriyeti ve Türk Devrimlerini aklınca aşağılayan, devrimlerin ve değişimlerin İngilizler’in talebi ve İngilizler ile anlaşılarak yapıldığı algısını içeren aşağıdaki paylaşımı yapmış, noktasına virgülüne dokunmayan bende sizinle paylaşıyorum:
İstanbul, İngiliz işgalinde kalsaydı;
-İngilizler, kendisi gibi giyinmeyeni devlet kademesine getirmez, şapka takmayanı asardı.
-Helenizm’in kalbine saplanmış Ayasofya Camisini, cami olmaktan çıkarırdı.
-1000 yıllık alfabeyi kaldırıp kendi kullandıkları alfabeyi dayatırlardı.
-Cuma’yı tatil olmaktan çıkarıp kendi tatil günlerini dayatırlardı.
- İslam alemi bir daha belini doğrulatmasın diye Halifelik makamını kaldırırlardı.
- Müslümanlık bilinci yeşermesin ve ileride Müslümanlar akıllarını başlarına almasınlar diye anayasadan İslam ibaresini çıkarıp laikliği dayatırlardı.
-Türkler, bir daha cihanşümulluk davası gütmesin diye 3 kıtada hüküm sürmüş Osmanlı’nın izlerini silerler, tatlıya tuzluya karışmadan oturduğunuz yerde oturun düsturunu dayatırlardı.
Neyse ki memleket İngilizlerden kurtarıldı ve bunların hiç biri olmadı!
Göründüğü kadarı ile bu vatandaş ne İngilizlerin düzenini biliyor ve ne de Türk Devrimlerini ve Cumhuriyet’in ilkelerini zerrece anlamış...
Müsaadenizle size önce İngilizlerin rejimini ve savunduğu düzeni anlatayım.
Öncelikle şunu söyleyeyim: İngiltere bir Cumhuriyet ya da demokrasi değildir!
İngiltere’nin rejimi teokratik meşruti monarşidir, buradaki meşruti kısmı da fevkalade tartışmalıdır çünkü monarşiye “meşruti” sıfatını kazandırabilecek yazılı bir anayasası falan yoktur.
Benim siyaset bilimi ve anayasa hukuku bilgime göre ise İngiliz rejimi; teokratik mutlaki monarşidir.
Teokratiktir çünkü Kral ya da Kraliçe aynı zamanda Anglikan kilisesinin de başıdır, din ve devlet ayrımı yoktur.
Tamam şimdi meclis var, seçimler yapılıyor ve kral sembolik falan diye itiraz edeceksiniz ama bu itirazınız tamamı ile ezber bilgilere dayanıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse kralın sembolik olduğu iddiası tamamen bir vehimdir, bunu gösteren yazılı bir kanun ya da anayasa maddesi falan da yoktur.
Dahası malum İngiliz Parlamentosu Avam ve Lordlar kamarası olarak adlandırılan iki kanattan oluşur. Lordlar kamarası tamamı ile kral ve Anglikan kilisesi tarafından atanmış kişilerden oluşur, Anglikan kilisesinin başının da kral olduğu hatırlanırsa Lordlar kamarası tamamen kral tarafından atanıyor demek yanlış olmayacaktır. Seçimler ise sadece Avam kamarasının üyelerini belirlemek üzere yapılır burada kralın ve İngiliz soylularının ne kadar etkin olduğu da ayrıca tartışılmalıdır ama neticede Avam Kamarasında alınan her karar, yapılan her kanun ancak ve ancak Lordlar Kamarası ve Kralın onayından sonra geçerli olur.
Sonuç olarak İngilizler dünyada teokratik hanedan düzenlerinin baş savunucusudur ve bu noktada 1900’lü yılların başında hem Rusya’da ve hem de Osmanlı’da hanedan düzenlerinin sürmesi için Romanov ve Osmanlı hanedanlarına destek vermiştir.
İngilizler hanedan egemenliklerini savunur ve en çok halk egemenliğine dayanan Cumhuriyet rejiminin yayılmasından korkar.
İngilizler bu çerçevede en çok aşağıdaki isimlerden nefret ederler:
1- George Washington
2- Maximilien de Robespierre
3- Vladimir İlyiç Ulyanov ya da bilinen adıyla Lenin
4- Mustafa Kemal Atatürk
5- Mohandas Karamçand Gandi ya da kısaca Gandi
Bu beş lider de hanedan rejimlerini yıkarak birer Cumhuriyet kurmuştur.
Peki emperyal bir güç olan İngilizler işgal ettikleri topraklarda insanların giyimine kuşamına, diline alfabesine ya da inancına hiç karışmış mı?
Hindistan ve Mısır gibi iki örnek üzerinden yürüyelim, malum bu ülkeler birer İngiliz sömürgesiydi ve bu ülkelerde İngilizler halkın ne diline, ne dinine, ne alfabesine ve nede giyim kuşamına hiç karışmamıştır.
Karışmamıştır çünkü İngilizlerin derdi halkı uyandırıp, aydınlanmalarını ve çağdaş uygarlık seviyesini yakalamalarını, geri kalmışlıktan kurtulmalarını sağlamak değil onları uyutup, rahatça sömürmektir.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyet rejiminin ve yapılan Türk Devrimlerinin temel amacı ise geri kalmış Türk Milletini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak, onları eşit, güçlü ve özgür vatandaş haline getirmektir.
Sonuç olarak İngilizler Atatürk’ün yaptığı hiçbir şeyi yapmazdı çünkü dertleri Türk Milletinin uyanmasını engelleyip, geri kalmasını sağlayarak rahatça sömürmekti. Mustafa Kemal ise Türk Milletini aydın, özgür ve egemen kılma amacını taşıyordu.
Hilafet meselesine gelince İngilizler hilafeti elbette kaldırmazdı hatta tam tersine halifeyi kullanarak Müslüman sömürgelerini kolayca yönetmek isterdi bunun için de zaten elinden gelen her şeyi yaptı.
Peki, Hilafet Osmanlıya ya da başka bir topluma bir fayda sağlamış mıdır?
Halifelik sürse İslam Alemi geri kalmışlıktan kurtulup, belini doğrultabilir miydi?
Elbette hayır!
Unutmayın Osmanlı’nın tüm toprakları ve hatta payitahtı bile Osmanlı Halife Padişahları iktidardayken işgal edildi önemli bir kısmı Cumhuriyet sayesinde kurtarıldı.
Şunu da hatırlatmak isterim İslam Alemi geri kalmışlık batağına Halife varken sürüklendi.
Çok konuşulan Ayasofya meselesine gelince emin olun İstanbul İngiliz işgalinden kurtarılmasa Ayasofya’nın minareleri yıkılır ve Hristiyanların ilk kilisesi olarak yeniden kullanılırdı.
Gelelim Laiklik meselesine: Laiklik halka karar alma, kanun yapma hak ve özgürlüğünü kazandıran egemenlik hak ve özgürlüklerinin en önemli parçasıdır.
Demedi demeyin; laikliğe karşı çıkan Milletin egemenlik hak ve özgürlüklerine düşmanlık güdüyor demektir.