‘İşaretler’ ruh kapısını aralıyor

“İşaretler- İnsan ve Hayat”, S. Burhanettin Kapusuzoğlu’un son eseri. (Diyanet Vakfı Yayınları, 94 s.)

Kitabın epigrafı Nihânî’in şu iki mısrası:

“Hak Çalab’ın adı ile başlayalım kitaba

Kendi güzel Muhammed’e salavatla hitaba”

S. Burhanettin Kapusuzoğlu, Yozgatlı. Özellikle memleketini belirtiyorum. Çalışmaları Yozgat ağırlıklı:

Bozoknağme, Toprağa Can Ektiler, Böyle Dedi Yozgat, Seferberlik Mahşeri, Yozgat’ın Üç Sırlısı, Balkanlar’da İlk Müslüman Türk İskânının Öncüsü Sarı Saltık’ın Makamları, Kuzey Makedonya Osmanlı Vakıfları, Yâdigâr-ı Haremeyn-Mekke, Medine ve Hac Yolunda Yapılan Hizmetler, Mâverâünnehir İlim ve Hikmet Atlası.

S. Burhanettin Kapusuzoğlu’un çok önemli gördüğüm bir çalışmasını hatırlatayım: Birinci Dünya Savaşı’na, İstiklâl Savaşı’na katılan, hayatta kalmış gazileri, ilçe ilçe, köy köy dolaşarak bulmuş ve hatıralarını kaydetmiştir. Toprağa Can Ektiler ve Seferberlik Mahşeri kitaplarında topladığı bu kayıtlar Türk insanının hangi şartlarda, korkusuzca nasıl mücadele verdiğinin delilleridir.

S. Burhanettin Kapusuzoğlu, TİKA’da önemli vazifeler yüklendi. Çalıştığı ülkelerde “Türk ruhunda İslâmın anadamarı”nı aradı.

Son kitabı “İşaretler - İnsan ve Hayat”da ruhlara İslâmı üflüyor, desem yeridir.

İçindekiler:

Önsöz: Âkıle Kelâm Âtiye Selâm

Varlık ve Oluş

Serâpâ İnsâniyet: İslâmiyet

Kemâl Yolunda Bir Marifet Yolcusu: Müslüman

Işık, Perde ve Aydınlık

Mağfiret Ummanında Bir İhsan Hukuku: İbadet

Hazreti İnsana Ait Bir Marifet Dili: Tasavvuf

Bir Yâr Ediş Sırrı: Edeb

Anmak, Yanmak ve Uyanmak: Zikir

Pür-Nazlı Niyaz: Dua

Bir Civanmertlik Beyannâmesi: Fütüvvet

Kıymet Hükümleri İle Değerlenip Medenî Olmak

Son Söz

Muhtasar Kaynakça ve İleri Okuma Tavsiyesi

***

S. Burhanettin Kapusuzoğlu “İşaretler - İnsan ve Hayat”ta “Önsöz: Âkıle Kelâm Âtiye Selâm” başlığı altında yazdıkları “deneme” okuyacağımızı işaret ediyor:

“Varlık âlemi sürekli bir oluş halindedir. Bu âlemin akleden kalp sahibi, sorumlu ve şuurlu güzide varlığı ise insan olmanın şeref tacını taşımaktadır. İnsan, idraki açık olarak muhabbet, ilim, fikir ve güzel ahlâkı sayesinde gönül evini saray eyleyince, faziletin bereketi ile bir aşk eri olarak saadet mülküne sultan olabilenin imkânına mâliktir. Olmak için, en güzel şekilde terbiye eden Yüce Rabb’i ve kendini tanımak, evreni okumak, bilmek, siretini de suretini de güzel kılmak ve mükellefiyetlerini muhabbetle tatlandırarak yaşamakla mükelleftir. Süresi belirli olarak çıktığı hayat yolculuğunda, sırtındaki hırkası muhabbet, kılavuzu kitap, azığı ilim ve hikmettir. Nefes sayılı olunca, israf edilecek bir an dahi olmamak icap eder...”

“Deneme” dedik. Nedir deneme?

Prof. Dr. Sadık Kemal Tural ve Prof. Dr. İnci Enginün’ün değerlendirmeleri bize bir fikir verecektir:

Prof. Dr. Sadık Kemal Tural: Deneme Türünün Sınırları başlıklı yazısında denemeyi şöyle tarif etmiştir:

“Deneme, bizdeki musahabe ile fıkranın bazı özelliklerinin birleştirilmesi ile tarif edi­­lebilecek bir türdür… Deneme iyi sınır­lan­dı­rılmış bir konunun özleşmiş bir üs­lû­p­la, şah­sî zevk, takdir ve bilgi süzgecin­den geçiril­me­­si, felsefî bir zeminde mura­kabe edilmesi­dir.”

Prof. Dr. İnci Enginün’ün, Ahmed Haşim’in ne­sir­leri üzerinde yaptığı şu değerlendirme, de­ne­menin hususiyeti hakkında bize bir fi­kir verecek niteliktedir:

Haşim’in nesirleri son derece açık ve se­çiktir. Onun şiirlerinde okuyucunun his­set­ti­ği müphemlik nesirlerinde yoktur. Fa­kat Ha­şim hiç akla gelmeyecek bir şahsı veya nes­neyi ele aldığı yazılarında bile ona öyle­sine değişik bir açıdan veya farklı bir ışık altında bakar ki, çok net sandığımız o nes­nenin hiç bilmediğimiz bir tarafıyla kar­şıla­şıveririz.” (Bkz. Arslan Tekin, “Deneme”, Edebiyatımızda Terimler)

“İşaretler - İnsan ve Hayat”ın “Önsöz”ünden aktardığımız şu satırlar insanın sadece öğrenmek için değil; kendisini ifade etmenin yollarını aramak için de okunması gerektiğini ortaya koyuyor:

“Semere-i hayat, kâinat dergâhında kurulu irfanın meclisinde bulunmak, sessiz, sözsüz ve harfsiz bir sükût ile dinlemek, düşünce hisarının burcuna çıkıp muhabbetle seyretmek, insanlığa hizmetle hayra nail olmak ve can gözünü açmaktır. Vakıa, bu bir kısmettir. O da arayana yakışan bir haslettir. Çünkü bulanlar sadece arayanlardır. Dost kapısı bâb-ı âlîdir, çalana açılır, gelen boş çevrilmez.

İşte irfan kapısında beklerken, insanı merkeze bir idrakin kırık dökük şerhi olan, ‘İşaretler’ serlevası altında, bu konuları ele almaya çalıştık.

İrfan, ihsan ve insana dair maârifin mehabet ve muhabbet mevziinde, hayata denk anlam arayışına düşülen bir şerh olan işbu kitap, bütün çağlarda hüküm-fermâ bir reçete olan ilim, marifet ve hakikate dair meselelerden min gayri-haddin bahseden bir sohbettir sadece.”

***

“İşaretler - İnsan ve Hayat” ruh kapısını aralıyor.

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları