İtalya-Öcalan bağlantısı nasıldı?
Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan İtalya’dan döndü. Ak Parti’nin grup toplantısında konuştu.
Şaşırdım doğrusu. İletişim Başkanlığı R. T. Erdoğan’ın yazılı uçak muhabbetini devreye sokmamıştı. Belli ki aksilik grup toplantısı yüzünden. Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan Ak Partisi Genel Başkanı sıfatıyla grup toplantısında konuşacak, bu haber olacak. Tayyare muhabbeti devreye girerse, geride kalacak, belki hiç bahsedilmeyecek. Grup toplantısı konuşması, basın yayın organlarında yer aldıktan sonra -tabiî çoklukla kendi taraflarında- İtalya dönüşü muhabbeti açıklayalım, demiş olmalılar.
Recep T. Erdoğan, 26 Nisan 2025’te Kamışlı’da PKK uzantılarının Suriye’den nasıl ayrılacakları hesabı yaptıkları toplantıya dair şu sözleri gerçekçi:
“Federatif yapı konusu ise ham hayalden öteye gitmeyen bir husustur. Suriye gerçekliğinde de yeri yoktur. Suriye'de federal yönetim hayalleri kurarak, bölgeyi tehdit edecek kararlar değil, bölgenin istikrarına hizmet edecek kararlar almalarını tavsiye ederim. Bölgemizde oldubittilere müsaade etmeyecek, Suriye ve bölgenin kalıcı istikrarını tehdit edecek, tehlikeye sokacak hiçbir girişime izin vermeyeceğiz. Suriye'de Şam yönetimi dışında bir otoritenin de Suriye Ordusu dışında silahlı yapılanmanın da kabul edilmeyeceği, Suriyeli yetkililerce ilan edildi. Çalışmalarını da bu yönde sürdürüyorlar. Bizim de sınır güvenliği konusunda yaklaşımımız benzer.”
Recep T. Erdoğan’ın PKK’ya karşı tavrı net. Bir ara Abdullah Öcalan-DEM üflemelerine kapılıp 10 Nisan 2025’te DEM’in adamlarını Saray’ında ağırlamıştı. Bu ağırlama insanlarımızı 2013-2015 çözüm=çözülme dönemi gibi, yine bir kapı mı aralanıyor, tereddüdüne düşürse de sonra sözlerini toparladı ve tavizsiz tavrını ara ara dile getirdi. Uçakta da söyledikleri bu yöndeydi.
***
İtalya dedik, Öcalan dedik, ben de oradaydım, dedik dün...
Abdullah Öcalan 1998’de bir süre İtalya’da ağırlanmış, sonra ABD, gittiği Kenya’da yakalayıp bize teslim etmişti.
Recep T. Erdoğan’ın Roma ziyareti, beni o döneme götürdü. Türkiye’den gazeteciler oradaydı. Ben de oradaydım. Ayrıntı bizde. A. Öcalan’ın İtalya’da kalışını İtalyanlar nasıl karşılıyordu? Politikacılar, gazeteciler ne diyordu? Türkiye’nin tavrını nasıl anlıyorlardı? Bunların hepsini bir dizi hâlinde o dönemdeki gazetemde “İtalya’nın Öcalan Batağı” başlığı altında yayınladım.
Dizimizin “Sunuş” yazımızdan birkaç satır aktaracağım önce...
“İtalya halkı ne diyor? Politikacılar ne diyor? Gazeteciler ne diyor? En önemlisi... PKK ‘PeKeKe”yi anlatırken, Türkiye “PKK”yı anlatabilmiş miydi? (...) Çok acı gerçeklerle karşılaştım... İtalya’nın önde gelen politikacılarından ve gazetecilerinden Millî Birlik (AN) Genel Başkanı Salvo bana şunu soruyordu: ‘Her gün PKK’dan faks alıyorum. Türk devletinden bir açıklayıcı bilgi gelmedi. Neredesiniz?!’ (...) İtalya’ya, dolayısıyla Batıya kendimizi asla anlatamamışız. Türkiye’nin 14 yıldır uğraştığı bir meselede İtalya bilgisiz. Onları peşin fikirli olmakla suçlamaya hakkımız yoktur. İtalyan halkı, Türk halkına düşman değildir. Biz, onlara neyi anlatabildiğimizi düşünmeliyiz.”
***
İtalya’daki Abdullah Öcalan takibimde yazdıklarım uzun. Sadece gazetecilikten gelme bir politikacıdan ve bir gazetenin genel yayın müdürüyle görüşmelerimden kesitler vereceğim. Böylece Avrupa’nın bir yönünü göreceğiz.
Gustavo Selva, Millî Birlik Gurup Başkanı... Burada parti kelimesi bulunmuyor. Onlar, “millî birlik” olarak bahsediyorlar. İtalyan parlamentosuna gittim. Gustavo Selva ile görüştüm. O tarihte 72 yaşında olan Gustavo Selva ile uzun mülâkatımdan kısa alıntılar vereceğim:
- Avrupa Birliği Öcalan gibi bir teröristten kurtulması lâzım...
- Benim milletvekillerimin Türkiye’deki hapishaneler hakkında olumsuz görüşleri vardır. Yalnız Öcalan meselesinde sizinle aynı düşünüyoruz. “Kürt meselesi” 1919 Versay anlaşmasıyla doğar. Yalnız Türkiye’de değil, Irak, İran ve Suriye’de de bulunmaktadır.
Bu sıra, Salva yerinden kalkıyor, odasından bir faks alıp geliyor... Faksı PKK göndermiş.
Burada son derece önemli bir meseleye giriyor:
- PKK’dan her gün bize faks geliyor. Türk yetkililerinden bir tane bile açıklayıcı bilgi gelmedi. İtalyan halkı da PKK’yı tanımıyor. Elçiliğiniz olsun, hükûmetiniz olsun, hiçbir açıklayıcı bilgi göndermedi. Ben daha önce Avrupa Parlamentosunda bulunduğum içim Türk milletvekilleriyle görüşürdüm. Onun için sizin problemlerinizi biliyorum. Bizim parti gurubumuzda da “Kürt meselesi”ni ön plana çıkaran milletvekilleri var. Fakat bunlar PKK’nın ne olduğunu bilmeyen milletvekillerimiz. Çok samimî bir fikir vermek isterim... Türk parlamentosu en kısa zamanda idam cezasını kaldırsın. Zaten kaç senedir idam uygulamıyorsunuz. Türkiye ile iş yapan iş adamlarıyla görüştüm... Problemin büyüklüğünü anladım.
İtalya Parlamentosu’nun hemen önünde Il Tempo gazetesinin bürosu var. Tercümanım Edda Hanım’a buraya girelim dedim. İkiletmeden bizi kabul ettiler.
Gazetenin genel yayın müdürü Gian Paolo Crasci idi. O tarihte 65 yaşındaydı. “Il Tempo gazetesinin bütün okurları bu teröriste (Öcalan’a) karşıdır. Memleketimizin hoşlanmadığı bir kişi olarak buradan geri yollanmasını istiyoruz.” dedi.
Sordum: “Gazete olarak ‘Öcalan gitsin’ diye bir kampanya açacak mısınız?”
Crasci: “Makalemde de belirttiğim gibi, daha önce yapılan bir ankette, İtalyanların yüzde 86’sı Öcalan’ın geri yollanmasını istiyor. Şimdi de 3 bin kişi üzerinde bir anket yaptırdık. Bu anketin sonuçlarını yarın yayınlayacağız.
(Bu anketin sonuçları yayınlandı: Öcalan’ın gitmesini isteyenler oranı koruyorlardı.)
Sordum: “Komünistler neden Öcalan’ı buraya davet ettiler ve burada kalmasını istiyorlar?”
Crasci: “Kendi düşüncemi söylemek istiyorum. Bu hükûmetin bir kazasıdır! Öcalan’ın gelişi aslında Rus gizli servislerinin bir oyunudur. Bugün yanlışlıkla İtalyan hükûmeti bu işe karıştı. D’Alema çok dikkatli bir politikacıdır. Böyle bir yanlışlık yapması imkânsızdır. Bir pusuya düştü resmen! D’alema hükûmeti bir ay önce kurdu! Böyle bir yanlış yapması imkânsız bir şey!”
***
Crasci benden PKK’ya dair bir yazı istedi. Yer gösterdiler. Tercümanım Edda Hanım’la o odaya geçtik. Hemen kısa sürede yazıyı yazdım. Edda Hanım İtalyancaya tercüme etti. Yazı ertesi günü Il Tempo’nun ikinci sayfasında fotoğrafımla birlikte yayınlandı.
Diğer gazetecilerimiz ise, Abdullah Öcalan’ı “yağlama” derdindeydiler. Onunla röportaj yapmak için kuyruğa girmişlerdi.
‘Politik ruh hastalıkları’
Biz Türkler, biz Yahudiler!
Vuruşa vuruşa neyi halledecekler?
Asıl tehlike İsrail için mi İslâm ülkeleri için mi?
HAMAS’ın vebali, Netanyahu’nun vebali
‘Amerika katil katil’
‘Ermeni Kilisesi ve Türkler’
İç tenkit ‘düşmanlık’ mı?!
‘Bildiriler’le nereye varılır?
İllâ Anayasa değişsin diye oyalanmayalım









