Kadı ve Şeyhülislam idam ettiren padişah IV Murad

Kadı ve Şeyhülislam idam ettiren padişah IV Murad

Osmanlı Devleti’nin son cihangiri olarak bilindi.
IV. Murat, çocuk yaşta Osmanlı’nın buhranlı bir döneminde tahta çıktı.
Bu süre içerisinde padişah adına annesi Kösem Sultan devleti yönetti.
Yeniçeriler bir isyanda sarayı basarak, çocuk yaştaki IV. Murat’ın gözleri önünde,
vezir Damat Hafız Ahmet Paşa’yı parçaladılar.
Birçok devlet adamının da evi yağmalandı.
Yeniçeriler, yaptıkları pazarlıklarla genç padişahı zor durumda bırakmışlardı.
Acizliği, yaşı itibarıyla sürekli küçümsenmesi ve
annesinin himayesinde kaldığı düşüncesi onun ilerde
sert, acımasız, gaddar bir mizaca bürünmesine neden oldu…
Yönetimi ele aldığında işler değişecekti…
En bilinen icraatı tütün ve kahveyi yasaklamasıydı.
Yasağın sebebinin 1630''ların başındaki büyük İstanbul yangını olduğu bilinir.
Yangın sonrası çıkabilecek ayaklanmalara karşı tedbir olarak
İstanbul''daki kahvehaneleri yıktırdı ve
tütün içenlerin ise öldürülmelerine dair fetva çıkarttı.
Ayrıca meyhane ve kahvelerin Yeniçeriler ile isyancıların
toplanma mekânı haline gelmesi padişahı düşündürmüştü.
Yasak, kaybolan devlet otoritesinin de bir nevi tekrar tesisinin bir göstergesi olacaktı.
Padişah kendi yasağına ne derece uyulduğuna bağlı olarak otoritesini ölçtü.
Bu nedenle yasak çok katı bir şekilde uygulandı.
IV. Murad, yasağa uymayanların öldürülmesini emretti.
IV. Murad, diğer padişahlarından farklı olarak
“Görevden azli olunur ve nefy(sürgün) olunabilir; ancak katli olunmaz”
kuralını çiğneyerek ulema sınıfından bazı insanları da idam ettirmiştir.
Bunlardan birisi 1633 yılında öldürülen İznik Kadısı Gümüşzâde Mehmet Efendi,
diğeri de Şeyhülislam Ahizâde Mehmed Hüseyin Efendi’dir.
Osmanlı tarih yazarlarından Solakzâde Mehmed Hemdemi (1590-1658),
Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi (1591-1658),
Katip Çelebi (1609-1657),
Mustafa Naima Efendi (1655-1716), ve
Mustakımzâde Süleyman Sadeddin Efendi (1719-1788)
yazdıkları eserlerinde bu olay hakkında bilgi verirler.
Sultan Murad, mevsimin kış ve havanın karlı olmasına aldırmayarak
İznik ve Bursa’ya gitmek üzere 3 Aralık 1633 tarihinde İstanbul’dan yola çıkar.
Padişah avlanarak Kazıklı Derbendi üzerinden İznik’e doğru hareket eder.
Burada atını hızlı sürüp önden giden habercilerden önce İznik’e ulaşır.
Halkın şikayetini gören, yolların temiz olmayışı ve
temiz olmayışından rahatsız olan IV. Murad,
ihmal gösterdiği kanısıyla Kadı’nın asılmasını ferman buyurdu.
İznik’e ulaşan Mehmet Paşa ile Hüseyin Ağa, kadıyı tutuklarlar.
İdam edileceğini anlayan kadı,
“Şevketli padişahımızın buradan geçeceği haberi dün geldi.
Bunun üzerine hemen şehir halkını ve reayayı yollara çıkardım,
fakat padişahımız daha önce buraya ulaştı, benim günahım yoktur”
diye yalvarır.
Fakat bu yalvarmalar fayda etmez.
Zira artık hakkında karar verilmiştir.
Yaka paça İznik’te kale kapısına götürülen kadı, sorgu yapılmadan idam edilir.
Cesedi de ibret-i alem olsun diye üç gün kale kapısında asılı halde bırakılır.
Üçüncü gün cesedi kale kapısından indirilip defnedilmek üzere mezarlığa götürülür.
Yolda cesedin burnundan kan gelmeye devam eder.
Karaçelebizâde Abdülâziz Efendi, Ravzat-ül-ebrar adlı eserinde
Kadı’nın cübbe ve sarığıyla idam edildiği bilgisini verir.
Bu hareketi ilmiye mesleğine ve hukuka ağır bir darbe olarak gören
Ahizade Hüseyin Efendi, Valide Kösem Sultan''a bir tezkire göndererek
ulemaya riayet edilmesini,
kendisinin bu yolda oğluna nasihatte bulunmasını istemişti.
Diğer taraftan ise Hüseyin Efendi''nin padişahı hal için
gizli toplantılar yaptığı yolunda haberler de yayılmıştı…
Bunun üzerine Valide Sultan da Bursa''da bulunan IV. Murad''a
şeyhülislâmın tezkiresi ile birlikte bir mektup göndererek
İstanbul''da durumun karışık olduğunu ve acele gelmesini bildirdi.
Zira annesi Kösem Sultan, gönderdiği mektubunda:
“Benim aslanım, acele üzere gelesiz,
cülûs tedbiri için sözler ve cem’iyetler olmaktadır”
diyerek;
tahtın tehlikede olduğu, birtakım toplantıların yapıldığı ve
padişah aleyhinde sözler söylendiği bilgisini verir.
Haberi alan hükümdar hemen İstanbul''a gelerek şeyhülislâmın ve
oğlu İstanbul kadısı Seyyid Mehmed Efendi''nin Kıbrıs''a sürülmesini emretti.
Ahizade ve oğlu ayrı ayrı gemilere bindirilerek yola çıkarıldı.
Fakat hiddetini yenemeyen padişah ölüm fermanı vererek
Bostancıbaşı Duçe Mehmed’i arkalarından gönderdi.
Gemiden alınan Hüseyin Efendi, Büyükçekmece civarında idam edildi.
Cesedinin bulunmaması için de kumsala gömüldü.
Böylece Osmanlı tarihinde ilk kez bir şeyhülislam,
padişaha isyan hazırlığı suçundan 7 Ocak 1634 tarihinde boğdurularak idam edilmiş oldu.
Oğlu ise bindiği gemi denize açılmış olduğundan kurtuldu.
Osmanlı geleneğinde ilmiye sınıfında en ağır ceza sürgün iken
IV. Murad''ın ilk defa bu kuralı çiğneyerek önce bir kadıyı,
sonra da bir şeyhülislâmı idam ettirmesi çeşitli huzursuzluklara sebep oldu.
İdam kararında, şeyhülislâmın askerin ayaklanması sırasındaki tutumunun ve
özellikle IV. Murad''ın kardeşlerini öldürmeyeceğine dair verdiği söze
asker adına kefil olmasının da etkili olduğu söylenmiştir.
Tarihçi Solakzâde, Şeyhülislam Hüseyin Efendi’nin
padişahtan korktuğundan temayüle uygun fetvalar verdiğini,
birçok insanın suçsuz yere onun verdiği fetvalar yüzünden öldürüldüğünü,
sonunda kendisinin de öldürülerek cezasını bulduğunu yazmış ve
şeyhülislamı tenkit etmiştir.
IV. Murad Osmanlı sultanları arasında fiziksel kuvvetiyle ünlü bir kişilik.
Kaynaklarda geniş omuzlu, heybetli bir kimse olarak anlatılan
Silahtar Mûsâ Paşa''yı kuşağından tutup kaldırarak
Has Oda''yı birkaç kez dolaştırdıktan sonra yere indirdiği söylenir.
Devrin tanınmış pehlivanlarıyla güreştiği,
200 okkalık gürz kullandığı, kılıç, ok gibi silâhları kullandığı belirtilir.
Ata binmeyi seven IV. Murad''ın cirit oyununa merakı vardı.
Padişahın tek kolla 60 kilogramlık gürzleri ve
50 kilogramlık yayları ustalıkla kullandığı,
Revan Seferi’nde top güllelerini tek başına topa sürdüğü söylenir.
IV. Murad''ın gürzü ve yayı şu an Topkapı Sarayı''nda sergilenmektedir.;
Osmanlı tarihinin en genç mareşallerinden olan IV. Murad
üç erkek kardeşini katlettirmişti.
Onun 28 yaşında erken ölümüyle
Osmanlı tahtı boşalınca Şehzade İbrahim,
Babüssaade’ye çıkarılan tahta oturması için
saray görevlileri tarafından davet aldı.

Yazarın Diğer Yazıları