Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'a "kişisel vesayet " suçlaması!

Saadet Partisi Büyük Kongresi'ni takip etmek üzere sabah beşte evden çıktım. Davete icabet etmek gerekir... Taksim civarından iki gazeteci daha biz katılacaktı. Taksim'de gece kanun, kural olmadığı için bu saatte trafik keşmekeşi yaşanıyordu. Bir arkadaş, "15 Temmuz Boğaziçi Köprüsü de Avrasya Maratonu sebebiyle kapalı, bu da trafiği etkiliyor" dedi. Adnan Öksüz, "Avrasya Maratonu'nu da İstanbul Büyükşehir Belediyesi düzenliyor. Onu da Cumhurbaşkanlığı'na bağlamasınlar" diye günün haberini yani Boğaziçi Yasası çıkarılmak istenmesini hatırlattı. Veysi Dündar, "Hayır, orada rant yok ki" dedi. Ben de "Rantı bir tarafa bırakın maraton için para harcanıyor. Kimse buna talip olmaz" diye konuşmaya katkıda bulundum.

***

Saadet Partisi Büyük Kongresi için Ankara Spor Salonu'na saat on bir sularında girdik. Diğer partilerin kongrelerinde yaşanan izdiham yoktu. Polis de çok rahat görev yapıyordu. Salonda tam bir nizam intizam vardı. 1200 delege yerini almıştı. Az sonra genel başkanlık için tek aday olan Temel Karamollaoğlu da salona girdi. Seçim heyecanı yoktu ama katılanlar yine de coşkuluydu.

Karamollaoğlu, "İstikrar görmek isteyen bu salona baksın, bu salonda ilk virajda veda edenler değil vefa gösterenler var" derken, Necmettin Erbakan'ın milli görüş hareketini başlattığı günlere atıfta bulundu.

Karamollaoğlu, "MNP'yi, MSP'yi, Refah'ı Fazilet'i hangi ruh ve heyecanla kurmuşsak Saadet'i de aynı düşüncelerle kurduk" dedi ve bu partilere hizmet vermiş önemli isimleri tek tek andı.

Saadet Partisi'nin yeni parti programında da yeni siyaset anlayışı "kutuplaştırıcı değil kucaklayıcı", "ayrıştırıcı değil birleştirici", "kuvveti değil hakkı üstün tutan", "siyasi rantı değil halka hizmeti esas alan" sloganlarıyla ifade ediliyor. Bilindiği gibi bu söylemleri rahmetli Erbakan dilinden düşürmezdi. Yani Saadet çizgisinde değişen bir şey yok.

Saadet Partisi, ayrıca "iktidara hazırlık kadroları" olarak nitelendirdiği 20 farklı politika kurulu oluşturuyor. Özal döneminden itibaren iktidarlar tarafından kurulan bu tür kurulların mevcut iktidar döneminde bir işlevi kalmadı. Boğazların imar durumu bile Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmak isteniyorsa, kurulların ne önemi olabilir. Karamollaoğlu, bu duruma karşı "AK Parti'nin miadı dolmuştur. Yorgundur, milleti de yormuştur. Yeni iktidarı sizler kuracaksınız. Bu kadro kimseye kumpas kurmaz! Biz, milletin inancını istismar edenlere, halkın değil rantın yanında duranlara karşı çıkıyoruz, vesayeti kaldıracağız diye iktidara gelip kendi kişisel vesayetlerini kuranlara karşı çıkıyoruz" derken "yeni bir toplumsal sözleşme" önerdi.

Bu sözleşmenin ilkeleri de Erbakan'ın savunduğu ilkeler.

Peki, Saadet Partisi'nin aynı çizgide devam etmesi, kadrosunda da önemli sayılabilecek bir değişiklik yapmaması, bu hareketi iktidar adayı haline getirir mi?  İktidara hazırlık için bunların yetmeyeceği belli.

***

Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ise Kongre'den önce ki son yazısında "değişim"in yönetilen, yönlendirilen, biçimlendirilen, dayatılan ve kodlanan bir şey olduğunu belirterek, insanlığın bu küresel emri dinlememesi gerektiğini yazdı

Kurdaş, "Milli Görüş, değişmez değerlerden oluşur. Milli Görüş'ün en büyük başarısı değişim değil, gelişim içerisinde olmasıdır." diyerek, Saadet Partisi'nin duruşunu özetledi.

Karamollaoğlu ise "Kürt'ün Türk diye Türk'ün Kürt diye bir sorunu yoktur. Sorun ırkçı politikalarda ve emperyal projelerde aranmalıdır. Çözüm ise güçlü reformlarda aranmalıdır. Bugünkü Cumhurbaşkanlığı sistemi de sorunların kaynağıdır. Kuvvetler ayrılığı bizim vazgeçilmezimizdir" dedi. Takdir, milletindir.

 

Yazarın Diğer Yazıları