Gece çöktüğünde karanlık, sadece lambaların sönmesiyle başlamaz. Kimi zaman bir elektrik kesintisi, yalnızca evin içinde değil, insanın içinde de bir boşluk yaratır. Fiilen kesilen enerjiden ziyade, medeniyetin incelikli konforlarının bir anda silinip gitmesi, insanı hayrete düşürür. İşte böyle bir dünyada, Almanya’da sergilenen bir konteyner, karanlığa karşı verilen bu varoluş savaşında bir kıvılcım gibi parladı...
3 yıl boyunca elektrik sağlayabilen bir kutu.
Evet, yanlış duymadınız. Ne bir şarj cihazı, ne bir jeneratör. Bu, adeta bir çağın anahtarı. İçine mühendisliğin, çeliğin ve hayalin sinmiş haliyle, 9 megavat saatlik devasa bir batarya konteyneri... İnsan ister istemez soruyor. Bu kutu, sadece enerji mi sağlıyor; yoksa geleceği mi yeniden yazıyor?
***
Çocukken oyuncaklarımızın içine taktığımız kalem pillerin bugünkü torunları, artık kıtaları aydınlatmak için yola çıkıyor. Varta’nın, BYD’nin, CATL’nin Intersolar Fuarı’nda sergilediği bataryalar; yalnızca enerji depolamıyor, aynı zamanda bir dönemin ruhunu da saklıyor. Artık mesele, prizden elektrik çekmek değil. Mesele, elektriğin ne zaman, nerede ve kimin kontrolünde olduğudur.
Bir evin 3 yıllık enerjisini tek başına karşılayabilen bir konteyner, artık bireyleri ve toplumları devlete veya şebekeye bağımlı olmaktan çıkarıyor. Enerji, merkezi sistemlerin değil, bireylerin kontrolüne geçiyor. Bu sadece bir teknolojik gelişme değil; bu bir iktidar kaymasıdır.
***
Çin, ABD, Almanya... Dünya devi ülkeler, artık savaş uçaklarını değil, batarya hücrelerini yarıştırıyor. Silahların yerini kilowattlar aldı. Enerji bağımsızlığı, yeni soğuk savaşın parolası oldu. Her ülke, kendi elektrik ordusunu kuruyor.
O nedenle BYD'nin ince ama yüksek yoğunluklu batarya sistemleri sadece mühendislik başarısı değil; aynı zamanda bir stratejik üstünlük göstergesidir. CATL’nin konteyner bataryası bir prototip değil, bir meydan okumadır. Ve fuarda sergilenen her yeni teknoloji, sanki “Geleceği ben yazacağım” diyen birer manifestodur.
***
İşte bu noktada dönüp kendimize bakmalıyız. Türkiye bu sahnede nerede duruyor?
Vestel'in 418 kWh kapasiteli CNI Konsept bataryası, belki bir 9 MWh değil, ama bu yarışta varım diyen bir ses. AR-GE’si, tasarımı ve üretimi tamamen yerli. Bu, bir başlangıcın işaretidir. Tıpkı 100 yıl önce Anadolu'da bir avuç insanın, “kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” demesi gibi... Bugün de enerji sahnesinde aynı irade yankılanıyor.
SM Grup'un alüminyum taşıyıcıları, MegaWorks’un mobil trafoları, Solar Çatı’nın şehirlerarası güneş yolculuğu... Bunlar yalnızca ürün değil. Bunlar birer karakter oyuncusu. Dünya sahnesine “biz de varız” diyen her küçük detay, aslında koca bir hikâyenin kilit cümlesi.
***
Bir düşünün... Elektriklerin kesildiği bir gece. Çocuk ağlıyor, buzdolabı susmuş, sokak lambaları karanlık. Ama sonra, konteynerin içinden bir ışık yanıyor. Sıcaklık geliyor. İnternet geri geliyor. Hayat normale dönüyor. İşte bu noktada, teknoloji artık mühendislik değil, büyüdür.
Fuar alanında yürürken, sessiz sedasız duran o batarya konteynerine bakarken insanın içinden şu geçiyor: “Acaba bu, yalnızca bir teknoloji değil de, bir medeniyetin son şansına dönüşebilir mi?”
Çünkü elektrik olmadan yapay zekâ çalışmaz. Elektrik olmadan araçlar gitmez. Elektrik olmadan, gelecek yazılamaz.
Ve bu yüzden sormak gerekiyor:
Elektriğin kesildiği bir dünyada, biz ne kadar hazırlıklıyız?
Ve daha da önemlisi...
Kendi ışığımızı yakmaya ne kadar cesaretimiz var?
***
Bir konteynerle gelen aydınlığa, yalnızca teknik değil; vicdanla da bakmamız gereken bir zamandayız. Çünkü bu savaş, wattlarla değil; vizyonla kazanılacak.
Hazır olduğunda, o ışık hep yanacak.
Ve belki bir gün, hiç sönmeyecek...