Satrançta mat oyunun nihai gerçeğidir.

Hayatta ise mat edilmek çoğu zaman ayın son haftasında sessizce gerçekleşen bir olaydır. Bir bakmışsın daha maaşının kokusu üstündeyken elektrik faturası vezir gibi üstüne çökmüş, doğalgaz ise kale misali köşeden yaklaşmış ve sen çok geç fark etmişsin. İşte bu tam bir mat tehdidi.

Ama önce satrançtaki matı anlatalım.

Sonra dönüp hayatın nasıl ustaca mat attığını birlikte hayretle izleyelim.

1. Mat bir anda değil, adım adım gelir.

Satrançta mat hiçbir zaman tek hamlede oluşmaz.

Önce küçük tehditler başlar. Bir piyon ilerler, bir fil çaprazdan sıkıştırır, at tepene biner, vezir birden ufukta belirir.

Ve sen çok geç kalmadan fark edersen savunabilirsin.

Hayatta da mat böyle gelir.

Zamlar peşi sıra...

Sonra “sessiz sedasız” denilen o ünlü güncellemeler...

Derken kasadaki toplamı görünce içinden bir ses fısıldar:
“Şahın tehdit altında yerini değiştir.”

Ama nafile...

Bu matın provası yoktur ve öylece yaşanır.

2. Mat etmek bir zeka işidir, mat edilmek ise bir anlık dalgınlığa bakar.

Satrançta mat atmak ciddi bir hesaplamaların ürünüdür.

Rakibinin son nefesini nerede vereceğini iyi bilmen gerekir.

Mat eden oyuncu, rakip şahın kaçabileceği tüm kareleri kapatır.

Bazı oyuncular bunu o kadar zarif yapar ki rakip mat olduğunu bile geç fark eder.

Hayatta da mat eden hep taktikseldir.

Ama mat edilen...

İşte o genelde “alışveriş listesini güncellemeyi unutan”dır.

Mesela markete girersin, sadece iki şey alacaksındır.

Ama raflarda sana pusu kurmuş çikolatalar, süslü paketli atıştırmalıkları görürsün. “Bunlar da lazım olabilir” dersin.

Marketler neden labirent gibidir hiç düşündün mü?! Bu da bir strateji. Sen kasaya gelene kadar aklında olmayanlara da baka baka ilerlersin.

Kasaya yaklaşırken sepete atılan bazı ürünler bazen başarısız hamlelerdir.

Ve kasiyer fiyatı söylediğinde mat olduğunu anlarsın.

Satrançta mat eden oyuncu gururla tahtadan kalkar.

Hayatta mat eden sistem ise hiçbir şey olmamış gibi “İyi günler” der.

3. Mat kombinasyonları hayatın kombinasyonlarıyla birebir örtüşür.

Satrançta meşhur matlar vardır.
Çoban matı, Aptal matı, Köşe matı, Kanca matı...

Hayatta ise...
Kredi kartı matı,
Doğalgaz faturası matı,
Market zammı matı,
Kira artış oranı matı...

Çoban matı nasıl hızlı ve hazırlıksız yakalıyorsa, bizim de bazen bankadan gelen o narin mesaj öyle bir yakalar ki:
“Hesabınız yetersizdir.”
İşte bu da gerçek dünyanın çoban matıdır.

4. Mat olmak kader değildir ama dikkat eksikliğinin bedelidir.

Bir satranç ustası mat olmamak için tahtanın her köşesini tarar.

Her hamlede en az üç ihtimali düşünür.

Hayatta biz?

Biz ise bazen sadece fiyat etiketiyle kasadaki gerçek toplam arasındaki farkı düşünürüz.

Zaten başka da bir şey düşünemeyiz, çünkü düşünmeye fırsat bırakmazlar.

Ama yine de hayatta mat olmamak için bazı taktikler vardır.
İndirim kovalamak, market tercihini değiştirmek, üç farklı uygulamayı karşılaştırmak, fırsatları takip etmek, bazen de zincirlerini kırmak...

Bunların hepsi hayat satrancında birer savunma planıdır.

Yine de mat kaçınılmazdır çoğu zaman.

Çünkü rakip güçlüdür: Enflasyon.

Bizim taşlar ise eskimiş, kenarları aşınmış piyonlar misali ilerler.

5. Mat etmekten korkmamalı, mat edilmekten ders çıkarmalı.

Satrançta kaybetmek öğreticidir.

Hayatta kaybetmek ise...

Eh, öğretir ama biraz acıtarak öğretir.

Bazen mat edildiğimizde oyuna yeniden başlamak için sadece sabır gerekir.

Bazen de “Bu sefer daha dikkatli oynayacağım” demek.

Ama en önemlisi:
Mat olmayı kişisel başarısızlık sanmamak.

Çünkü ekonomik satrançta hepimiz aynı tahtadayız, hepimiz aynı fırtınaya maruz kalıyoruz.

Tek fark, kimin hangi taşla oynadığı.

***

Bu bölümde matın hem satrançtaki hem hayattaki anlamını değindim.

Aslında hepimizin ortak kaderi, kimse kimseyi mat etmek zorunda değil ama sistem herkese sırayla mat atmayı çok seviyor.

Sıradaki bölüm çok daha vurucu olacak:

“Satranç Dalgınlığa Gelmez”

Hayatta yapılan en ufak dikkatsizliğin nasıl büyük bedellere dönüşebileceğini, hem tahtada hem geçim savaşında ele alacağım.