15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı neler olurdu diye düşünmek bile istemeyen nesilleriz biz.

Bir insan hem 12 Eylül’ü hem 28 Şubat’ı hem de 15 Temmuz’u görebilmişse, şu soruyu sormaktan kendini alamaz: 15 Temmuz başarılı olsaydı, başımıza ne gelirdi?

Birincisi, hukuk rafa kaldırılırdı. Anayasa askıya alınır, en temel hak ve özgürlükler bir gecede yok sayılırdı.

Ceza Hukuku’nun en kadim ilkeleri – masumiyet karinesi, suçun ve cezanın şahsiliği, kanunsuz ceza olmaz kuralı gibi temel hukuk esasları hiçe sayılır, yerini keyfilik alırdı. Bir kişinin suçu, ailesine, akrabalarına, hatta komşularına kadar yayılırdı. İnsanlar soyadlarını değiştirmeyi bile denerlerdi belki de o soy adlarından dolayı şüphe altında kalmamak adına

Toplum korku imparatorluğuna teslim edilirdi. Sokakta, iş yerinde, okulda, hastanede, adliyede, ya da sosyal hayatın her alanında özetle her yerde insanlar darbeyi destekleyenler ve desteklemeyenler diye etiketlenir, kin ve nefret kampları oluşturulurdu. Sabah tek bir emirle binlerce insan işinden edilir, itibarsızlaştırılır, açlığa mahkum edilirdi. Fişlenir, dışlanır, hayatları karartılırdı.

yargı tek sesli hale getirilirdi. Hakim ve savcılar hizaya sokulur, bağımsız yargı yerini emir eri yargıya bırakırdı. O gün oluşturulacak olan rejime karşı muhalif olan kim varsa , gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler; düşman hukukuyla çalışan özel mahkemelerde, göstermelik yargılamalarla zindanlara atılırdı ve hemen hemen her itiraz noktası bu şekilde engellenirdi.

Savunma hakkı tamamen sınırları belirlenmiş göstermelik bir hak olarak kalırdı. Darbe hukuku işletileceği için itiraz eden hiç kimse güvende olamazdı. Savunma, makamı önce değersizleştirilir, sonra figüranlaştırılır, ardından parçalanırdı. Savunma makamının sesi kesildiğinde, adaletin de sesi kesilmiş olurdu zaten.

Ve tüm bunlar, süslü laflarla pazarlanırdı halka. “Hukukun üstünlüğü”, “demokrasi”, “milletin bekası” gibi içi boşaltılmış kavramlar, dillerden düşmezdi. Zaten biliyoruz ki 15 Temmuzdan önce de o darbenin planlayıcıları bu literatürü kullanarak aynı süslü sözlerle hem idareyi hem de halkı uzun bir süre kandırmayı başarmıştı. Eğer 15 Temmuz başarılı olsa idi, orduya çalınan kara lekeler üzerinden en vasıflı kurmay sınıflar tamamen tasfiye edilir ve Türk ordusu kabiliyetlerine bir daha ulaşamazdı belki de.

Bir yandan da, din soslu bir vatan-millet-bayrak söylemiyle, yapılan her zulüm meşrulaştırılırdı.

Belki gazeteler yine çıkar, televizyonlar yine yayın yapardı ama yapılan haberler yazılan yazılar kesinlikle bir formata dahil olmak zorunda olurdu. Kimse doğru bildikleri üzerine tartışamaz yorum yapamaz hale gelirdi.

Vazedilenlerin dışında ifadelerle eleştiri yapan hiç kimse için meşru bir zemen bırakılmazdı ve kendileri dışındaki herkesi vatana ihanetle suçlayabilirlerdi. Zaten oluşturmaya çalıştıkları hava da öyleydi. Kalıntıları var ama hiç biri şu an ülkemizde etkin değiller hepsi kaçtılar çok şükür ama o darbe başarılı olsaydı ya diye arada bir düşünmek lazım.

Belki mahkemeler yine çalışırdı ama adalet olmazdı. Ya da sadece Onların adil dedikleri ve buldukları şeyler adil sınıfına girerdi. Zaten tersi düşünce ve ifade suç teşkil ederdi. Belki insanlar yine sokakta yürürdü, belki çocuklar yine oynarlardı ama bunları yaparken düşünmelerine müsaade edilirmiydi bilmiyorum.

İşte bu yüzden, 15 Temmuz hain darbe girişiminin başarılı olmaması ile ilgili her sabah doğan güneşe bakıp şükretmeliyiz. O gün bu hain darbe girişimini engellemek adına canlarını veren her insanımızın da ruhlarını şad etmek adına, bunları sık sık kendimize hatırlatmalıyız belki de ki şehadetlerinin anlamı kaybolmasın