Kolejliler vicdanlarda mezun, peki...

77 yıllık Polis Koleji'nin kapısına kilit vuruldu. Mezuniyetine 2 aydan az bir zaman kalan son sınıf öğrencileri apar topar sokağa bırakıldı. Komiser olmak üzere yetiştirilen öğrenciler kandırılarak mağdur edildi. Oysa emsalleri üniversiteye hazırlanırken onlar hepimizin emniyetini sağlamaya hayatlarını adamıştı. Zaten YGS'ye, okul kapandı kapanacak dedikoduları arasında girmişlerdi. Şimdi bir liseye nakledilecekler, oraya uyum sağlayacaklar ve LYS'de iyi bir yer kazanacaklar... 
Kendimden biliyorum, başkentin göbeğinde Anadolu Lisesi son sınıftaki kızımın okulunda bu yıl tek bir gün dahi ders işlenmedi. Öğrenciler üniversite sınavlarıyla ilgisiz lise müfredatı yerine dershane programını takip ediyor. Ders dinlemek istemedikleri için de öğretmenleri onları sınıfta serbest bırakıyor. Yani alan da memnun satan da! Ancak Polis Kolejindeki öğrenciler yatılı kaldıklarından dershane fırsatından da yararlanamadılar. 
İnternet sitesindeki tanıtım filminde, 1938 yılında, Atatürk'ün direktifleriyle açıldığı belirtilen Kolej'de zaten silahlı eğitim verilmiyordu. Şartlar, ergenlik dönemindeki gençler açısından biraz daha esnetilebilirdi ama ille de kapatacaksanız, yeni kayıt almazsınız, ki zaten 2 yıldır alınmıyor, kendiliğinden kapanırdı. İktidarın paralel paranoyasını anlayacak çağda olmayan, günahsız çocukları sokağa atması nasıl bir panik halidir! 18 yaşından küçük gençleri, eğitim öğretim yılı bitmeden ve ailelerine haber vermeden, bir anda kapı dışarı etmek ayıptır, günahtır, suçtur. Eğitim öğretim hakkının fiilen ellerinden alınması anayasal suçtur. Devlete emanet edilen çocukların akşam vakti ailelerine teslim edilmeden sokağa atılması ayıptır, vicdansızlıktır. İyi kötü ayırmadan, muhtemel şüphe yüzünden mutlak zulüm işlemek günahtır, lakin duymazlar ve görmezler!
Polis Akademisi'ne bağlı Güvenlik Bilimleri Fakültesi de kapatıldı. Siyasal ve hukuk fakültelerini bırakarak polisliği tercih eden öğrenciler şimdi iktisadi ve idari bilimler fakültelerine yönlendirildi. Bu haksızlık, delikanlılık dönemindeki gençlerin devleti yakından tanımaları bakımından acı bir hayat tecrübesi sayılabilir! Fakat lise çağındaki çocuklara yapılanlara hiçbir vicdan dayanamaz!
1987 yılında, 12 Eylül fırtınası henüz dinmemişken, omuzlarıma henüz taktığım tek yıldızı gururla taşırken, ben de devletin karanlık yüzüyle tanışmıştım. Yaklaşık 30 sene sonra devlet aklı hâlâ aynı çalışıyor. Üstelik 5-10 öğrenci de atmıyor aksine bir okulu toptan kapatıyor. 28 Şubat sürecinde Işıklar Askeri Lisesi'nin de yine abartılı istihbarat raporları yüzünden kapatılması gündeme gelmişti. Ancak ailelerle görüşüldü, öğrenciler uyarıldı, okul yönetimi inisiyatif kullandı ve tarihi lise bugün başarılarıyla adını duyuruyor.
Firavun ve Nemrut kahinlerin kehanetlerine dayanarak, istikbalde tehdit oluşturur korkusuyla, o zamanki Müslümanların erkek evlatlarını topluca öldürüyordu. Yine de Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın kendi saraylarında yetişmesini engelleyemediler. Saltanatları yıkılırken bugün yalnızca zalimlikleriyle anılıyorlar. Ne hazindir ki İslam topraklarında da Zalim Haccaclar ve Yezitler boy gösterebiliyor. 
"İktidar iştirak kabul etmez" yani iktidar kavgası her dönemde olur ve taraflar birbirlerini hainlik, sapıklık ve fitnecilikle suçlar. Ancak savaşta bile temel bir ilke vardır: Kadın ve çocuklara ilişilmez. Burada, "suç ve cezanın şahsiliği" ve "kimse kimsenin suçundan dolayı yargılanamaz" hükümlerinden bahsederek konuyu uzatmak gereksiz. Hükümetin hukukçuları ve resmi ulemaları da bilir! Korkunun ecele faydası dokunmadığı gibi susmak da suça ortak olmaktır. İdareciler saltanat tutkusu, güç zehirlenmesi, öfke, haset vb.. nedenlerle kontrolden çıkabilir ancak asgari düzeyde de olsa devlet aklı dumura uğrarsa şimdi susanlar yarın, ya kendileri de enkaz altında kalır ya da bozuk düzen onların da çocuklarını mağdur eder. 
Yazıyı Kolej önünde müdür ve amirlerinden daha vakur durarak basın açıklaması yapan gençlerin ifadesiyle bitirelim: "İnsana doğruyu yapmaktan daha fazla özgüven verebilecek bir şey yoktur. Bizim kendimize güvenimiz tam. Tıpkı bir Elif gibi dosdoğru ve dimdiğiz. Haklarımızı, bizi yüzüstü bırakmayacağına inandığımız yüce Türk milletine emanet ediyoruz. Bize bunları reva görenleri vicdanlarına mahkûm ederek tüm vicdanlardan mezun oluyoruz." 

 

Yazarın Diğer Yazıları