Kurlar nereye kadar?

Haziran ayında Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksi 69,32 oldu. Bu demektir ki, bir Euro ve bir dolardan oluşan döviz sepeti karşısında TL yüzde 30,68 oranında daha düşük değerdedir. 

Dolar da son iki ayda Euro'ya karşı değer kaybetti. Mayıs ayında Euro/Dolar paritesi 1,0852 iken, Dün 1,1713'e yükseldi.

Bu hesaplara göre, denge kur olarak; bu gün doların 5,5 lira dolayında olması gerekirdi. 

Kurlar reel ekonomi ve reel piyasaların daha çok etkisinde kalıyor. Psikolojik faktörler ve  spekülasyonun da etkisi var, fakat bu etki borsa da olduğu kadar yüksek değildir.

Aslında cevaplanması gereken soru; dünyada dolar düşerken Türkiye de neden artıyor? Nereye kadar artar? sorusudur.

Dolar dünyada düştü; dün itibariyle dolar endeksi 93.848 idi. Aslına bakarsak dolar da kırılgan bir paradır. 2020 Son altı ay içinde dolar endeksinde sert iniş-çıkışlar oldu.

 

                         Dolar Endeksi

                         ----------------

20 Şubat       :       99,776

9 Mart          :       94,870

19 Mart        :      103,605

28 Temmuz  :        93,848

 

Dolar endeksinde sepete giren paralar; Japon Yeni, Euro, Kanada Doları, İngiliz Sterlini, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı'dır.

Bu şartlarda Türkiye de, kur konusunda bir sonuca gidebilmek için kur artışını frenleyen ve tetikleyen faktörlere bakmak gerekir.

1. Kur artışını (TL'nin değer kaybını) engelleyen faktörler:

TL'nin yüzde 30 daha düşük değerde olması, daha da düşmesini engelliyor.

Durgunluk, ithalat artışını frenliyor. İthalat için Döviz talebi düşük kalıyor.

Merkez Bankası Swap işlemleri ile döviz tutuyor. Kambiyo işlemlerine yüzde 1 vergi getirildi. Kamu bankaları pahalı alıp ucuza döviz satıyor. Özel sektör ve bankalar dış borçlarının bir kısmını (14 milyar dolar) kendi imkanları ile ödediler. Bunlar döviz talebi baskısını düşürdü.

 

2. Kur artışını körükleyen gelişmeler;

Eksi reel faiz, eğer yatırım ortamı varsa yatırım artışı, ekonomik canlanma ve istihdam artışı yaratır. Ancak bu günkü koşullar olarak yatırım ortamı ve güven olmadığı için, kur istikrarını ve fiyat istikrarını bozuyor.

Merkez Bankası'nın yayınladığı ortalama mevduat faiz oranlarına göre; bir yıla kadar mevduat faiz oranı yüzde 7,53'tür. Yüzde 12 stopajı düşersek ele geçen net reel faiz oranı yüzde 6,6 dır. Bu günkü enflasyonun devam edeceği varsayımı ile reel faiz oranı eksi yüzde 5,34 demektir. Kimse de parasını enflasyona yedirmek istemiyor. Herkes dövize, altına ve gayrimenkule yöneliyor.

Türkiye, dış borç riski yüksek olan ülkeler içindedir. Bu riskin göstergesi, Türk tahvillerinin uluslar arası piyasalarda oluşan risk primidir. İflas halinde olan iki ekonomiyi Venezuela ve Arjantin'i saymazsak, Türkiye'nin CDS oranı 488 baz puan ile dünyanın en yüksek oranıdır. Dış borçların pahalı olması ve çevrilmesindeki zorluk dövize olan talebi artırıyor.

Merkez Bankası rezervlerinin yetersiz olması, dövize yönelmenin bir diğer önemli sebebidir.

Yabancı yatırım sermayesi girmiyor. Mevcut olanda çıkıyor. Dahası güven sorunu nedeniyle kimse parasını Türkiye de tutmak istemiyor. Döviz arzı daralıyor, döviz talebi artıyor.

Nihayet kur istikrarı önünde en büyük sorun; radikal İslam eylemleridir. Bu eylemler Hilafet isteklerine, Diyanet İşleri Başkanı'nın kılıçla hutbe vermesine kadar gitti. Bu radikal eylemler yerli ve yabancı sermayeyi ürkütüyor. Piyasa düzenini ve istikrarı bozuyor. Hükümetin akıllı olması gerekir.  Zira ekonominin çıkmaza girmesi, militan eylemlerin getireceği oydan daha fazlasını götürecektir.

Sonuç;

1. Altında, geçmişte aşırı iniş çıkış yaşandı. Her zaman altın üreten ülkelerin manipülasyon yapma riski var. Dünya da tekrar dövize yönelme olacaktır.

2. Kur artışı kaçınılmazdır. Ancak hükümetin ne yapacağı da belirsizdir. Bankalardaki döviz mevduatını bozdurma gibi bir zorunluluk getirirse, ekonomide derin göçük oluşur.

3. Birleşmiş Milletler'in gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarında yapılanmaya gidilmesi önerisi gerçekleşirse, Türkiye kur sorununu daha hafif yaralarla atlatabilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları