2018 yazı, IO ya da Macarca'da IH diye bilinen Macar Dış İstihbarat Teşkilatı Enformasyon Ofisi'nin tarihinde dramatik bir yıl oldu.

IH daha önce yıllar boyunca Başbakanlık Ofisi'ni yöneten János Lázár'ın gözetimi altındaydı. Ancak 2018 seçimlerinden sonra kurulan Dördüncü Orbán Hükümeti'nde Ofis'e yeni bir gözetmen atandı. Lázár hükümetten uzaklaştırıldı ve Ofis, Dışişleri ve Ticaret Bakanı Péter Szijjártó'nun denetimine terk edildi.

Devir teslim sırasında Szijjártó'nun IH Genel Müdürü István Pásztor ile iki yardımcısı Gábor Diczházi ve Csaba Demcsák'ı bakanlığın Bem Meydanı'nda bulunan merkezine çağırmasıyla karışıklıklar başladı. Toplantının beklenen amacı İH liderliğini görevden almak olsa bile orada çok daha fazlası gerçekleşti.

Pásztor ve iki yardımcısı İH'nin Budakeszi Yolu'ndaki ofisinden Bem Meydanı'na doğru yola çıktıklarında, bir dışişleri bakanlığı güvenlik departmanı yetkilisi Bilgi Bürosu'nu arayarak yaklaşık otuz kişilik bir özel timin oraya doğru harekete geçtiğini, girişlerine izin verilmesi ve her türlü belgeye erişimlerinin sağlanması gerektiğini bildirdi.

Macar medyasına ayrıntıları aktaran ismi meçhul bir kaynak “"Aslında açık bir emirle geldiler ve İH'ye karşı tam olarak hareket etmelerine ve tüm kayıtları incelemelerine izin verdiler” açıklamasını yaptıktan sonra yabancı istihbarata baskın yapan ekip üyelerinin İçişleri Bakanlığı'na bağlı çeşitli kurumlardan geldiğini belirtti. Söz konusu ekip daha sonra İH merkezinde haftalar geçirerek personeli sorguladı, arşivleri aradı ve bilgisayarlara el koydu. Soruşturma sırasında içişleri bakanlığı yetkililerine kendi odaları bile verildi. Bu arada, görevden alınan İH liderleri ofislerine bile dönemedi; kişisel eşyaları dahi çok daha sonra iade edildi.

Görev gücü resmi olarak, istihbarat servisinin siyasi denetimini üstlenen Péter Szijjártó'nun birkaç yıl öncesine dayanan tam bir denetim emri verdiği için IH'ye gönderildiğini iddia etti. Dışişleri Bakanlığı'nın o zamanki idari devlet sekreteri Csaba Balogh, yeni atanan sivil istihbarattan sorumlu devlet sekreteri Tamás Vargha gibi IH merkezine bizzat geldi. Bir liderler meclisi oturumu sırasında İH genel müdürü ve yardımcılarının derhal görevden alındığını duyuran ve herkesin soruşturmada işbirliği yapması emrini veren de oydu.

Ancak İçişleri Bakanlığı özel timi genel ve kapsayıcı bir soruşturma yürütmek yerine aslında çok özel bilgiler arıyordu. Daha sonraki günlerde onların, Orbán ailesinin bazı üyeleri de dahil olmak üzere hükümete yakın iş dünyası figürlerinin ekonomik faaliyetleriyle ilgili IH belgeleriyle özellikle ilgilendikleri ortaya çıktı.

Başbakanın damadı István Tiborcz'un eski şirketiyle ilgili belgelerin ortaya çıkarılmasına özel önem veriliyordu. Elios Zrt adlı şirket, sokak aydınlatması ve kamu aydınlatma projelerinde yer alıyordu. Daha önce, János Lázár'ın gözetimi altında, İH, Elios'un yolsuzluk yaptığı iddia edilen ihalelerini araştırmak üzere Macaristan'ı ziyaret eden Avrupa Birliği Yolsuzlukla Mücadele Ofisi (OLAF) müfettişlerini gözetlemişti.

Sonuçta İçişleri Bakanlığı ekibi aradıklarını bulamadı, çünkü muhtemelen Elios'unki gibi hassas davalarda İH tarafından toplanan bilgiler resmi olarak kayda geçirilmemişti. Her halükarda içişleri bakanlığı ekibi sadece en çok aranan belge ve verileri bulmak konusunda başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda sorguladıkları İH memurları sessiz kaldı ve “üstlerine ihanet etmeyi reddetti”.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Macaristan Hukuk Direktörü Miklós Ligeti'ye göre, eğer bu olaylar gerçekten bu şekilde geliştiyse, “muhtemelen birden fazla suç teşkil etmeleri kaçınılmazdı.” Daha önce İçişleri Bakanlığı'nda çalışmış olan bir avukata göre, yabancı bir makamın dinlemesi teorik olarak haklı görülebilir. Ancak, daha sonra yapılan bir iç denetim sırasında uygun belgeler ortaya çıkmazsa, bu açıkça yasadışı faaliyetlere işaret eder. Zira gözetim operasyonlarının izinlerle düzgün bir şekilde yürütülmesi ve toplanan bilgilerin yasalara göre resmi olarak saklanması gerekir.

2018'in yaz aylarında yaşananlar, o yıllarda bazı güçlü hükümet figürleri arasında gelişen ciddi güvensizliği açıkça ortaya koydu. Denetim resmi olarak Szijjártó ve dışişleri bakanlığı tarafından emredilmiş olsa da denetimi yürüten ekip çoğunlukla İçişleri Bakanlığı tarafından denetlenen çeşitli ulusal güvenlik kurumlarından kişilerden oluşuyordu. İçişleri Bakanı Sándor Pintér önceki yıllarda János Lázár ile anlaşmazlıklar yaşamıştı.

Ancak olaylara aşina olan çok sayıda kaynağa göre, operasyon Viktor Orbán'ın yakın çevresinden, İH'nin Başbakan'ın aile üyelerinin ticari faaliyetleri hakkında ne tür bilgiler topladığını belirlemek için başlatılmış olabilir. Ayrıca Lázár'ın gözetimi altındaki IH'nin genel faaliyetlerini de ortaya çıkarmak istemiş olabilirler. İncelemenin ardından Viktor Orbán bizzat IH'ye giderek istihbarat servisinin önceki yıllardaki çalışmalarını sert bir dille eleştirdi.

Macaristan'ın 1989 sonrası istihbarat tarihinde neredeyse benzeri görülmemiş olan ve bugüne kadar gizli tutulan baskın, arkasındaki siyasi manevralar ve izlemenin tartışmalı yasallığı ile birlikte, Direkt36 tarafından Macar ulusal güvenlik kaynakları ve olaylara aşina hükümet politikacıları ile yapılan görüşmelere dayanarak ortaya çıkarıldı.

LÁZÁR'IN İSTİHBARAT SERVİSİ

Viktor Orbán hükümetinin 2018 yılına kadar en güçlü bakanı olan János Lázár, altı yıl boyunca Enformasyon Ofisi'ni yönetti. Ofis 2012 yılında onun gözetimine verildi; başlangıçta bir devlet sekreteri olarak yönetti, ancak daha sonra Başbakanlık Ofisi'nin başında bir bakan veya esasen özel kalem müdürü oldu.

Enformasyon Ofisi, 1990 yılında İçişleri Bakanlığı'nın III/I Departmanı'nın yasal halefi olması adına sivil istihbarat teşkilatı olarak kuruldu. Birincil görevi, halk arasında casusluk olarak bilinen dış istihbarattı.

Başbakanlık Ofisi'nin başı olarak Lázár aynı zamanda İH'nin faaliyetlerini etkileyen AB işlerinden de sorumluydu. Dış istihbarat servisinin iç işleyişini bilen çok sayıda kaynağa göre, Lázár döneminde IH, Avrupa Birliği kurumlarına karşı casusluğa giderek daha ciddi kaynaklar ayırmaya başladı. Bu amaçla IH içinde neredeyse bir departman oluşturuldu. En yaygın yöntemlerden biri, AB kurumsal sistemi içinde çalışan Macar vatandaşları aracılığıyla, ya onların işbirliğiyle ya da onların bilgisi olmadan gözetleme yoluyla bilgi toplamaktı.

Bu ilgi, AB fonlarıyla ilgili suiistimalleri araştıran OLAF'ın faaliyetlerine kadar uzandı.

Macar medyasına demeç veren eski bir istihbarat görevlisi “İH, OLAF misyonları da dahil olmak üzere Macaristan'ı ziyaret eden neredeyse tüm AB delegasyonlarını gözetim altına aldı” iddiası ise ortalığı büsbütün yangın yerine çevirdi.

IH özellikle, bu AB organının müfettişleri, birçoğu tartışmalı bir şekilde o zamanlar kısmen István Tiborcz'a ait olan Elios Zrt şirketine verilen kamu aydınlatma projelerini incelemek üzere Macaristan'a geldiklerinde aktif hale geldi.

OLAF müfettişleri, kısmen AB fonlarıyla finanse edilen ihaleler hakkında bilgi toplamak üzere dört inceleme görevi yürüttü. Görevler hakkında bilgi sahibi bir kaynağa göre bu ziyaretler 7-9 Ekim 2015; 23-28 Mayıs 2016; 9-13 Ocak 2017; ve 26-29 Mart 2017 tarihlerinde gerçekleşti. Macar uyruklu OLAF müfettişleri bu görevlere katılmış, ikinci ziyarette bir İtalyan müfettiş de onlara eşlik etti.

Konuyla ilgili bilgi sahibi diğer bir kaynak “Örneğin OLAF yetkilileri Elios davasıyla ilgili olarak telefonda yoğun bir şekilde konuştular ve bu konuşmalar dinlendi, daha sonra Bilgi Bürosu bunları inceledi” dedi. Müfettişler Macaristan'da kaldıkları süre boyunca sadece dinlenmekle kalmadılar, aynı zamanda İH operasyonlarının bir parçası olarak fiziksel olarak da takip edildiler. Direkt36'ya konuşan Macar istihbaratından birkaç kaynağa göre, hem resmi hem de özel görüşmelerinin gizli kayıtları yapıldı.

Görünen o ki Macar istihbaratının operasyonu AB müfettişlerinin gözünden kaçmamış. Takip edildiklerini fark ettiler ve bazen kendilerini takip eden gözetleme ekibiyle oyun oynamaya karar verdiler. Örneğin, takip edildiklerinin farkında olduklarını açıkça gösteren hareketler yapıyorlardı. Gözetim ajanlarının ifşa olduğuna dair raporlar İH'ye bile ulaştı. Aslında bir istihbarat görevlisi OLAF yetkililerinin gözetlendiğini ancak kendi izleme ekiplerinin deşifre olduğu ortaya çıktığında öğrenmişti. Bazı AB yetkilileri sadece Macaristan'da soruşturma yürüten OLAF yetkililerinin değil, diğer AB bürokratlarının da fiziksel olarak izlendiğine ve gizli dinlemeler yapıldığına dair raporların Brüksel'e ulaştığını doğruladı.

Macaristan'daki toplantılara katılan AB yetkililerinin Macar mevkidaşlarından dikkat çekici şekilde şüpheli sorular aldıkları birçok örnek vardı. Örneğin, resmi toplantılar sırasında ne tür bir cep telefonu kullandıkları soruldu. Bir başka örnekte, 2000'li yıllardan kalma eski bir “aptal telefon” ile toplantılara katılan Avrupalı bir yetkili, Macarlar tarafından ısrarla, neredeyse çaresizce, akıllı telefonu olup olmadığı ve neden yanında getirmediği konusunda sorgulandı.

Toplantıların konusuyla tamamen ilgisiz olan bu beklenmedik sorular hemen şüphe uyandırdı çünkü "akıllı telefonlar" öncelikle arama ve SMS için kullanılan eski cihazlara kıyasla gözetleme yoluyla çok daha fazla bilgi sağlayabilme potansiyeline sahipti.

OLAF, aralarında Macar yayın organlarının usulsüzlükleri rapor etmesinin ardından Elios'un dahil olduğu kamu aydınlatma projelerine ilişkin soruşturmasını 2015 yılı başında başlattı. Direkt36, yüksek değerli kamu ihalelerinin nasıl Tiborcz'un eski şirketine uygun hale getirildiğini ortaya çıkardı ve en az bir örnekte, ihale ilan edilmeden önce Elios ile bir belediyenin temsilcileri arasında önceden istişare yapıldığını kanıtlayan gizlice kaydedilmiş bir ses kaydı yayınladı.

OLAF sonuçta Elios'a verilen ihalelerde çok sayıda usulsüzlük yapıldığı sonucuna vardı. AB organı Macaristan'ın AB fonlarından 40 milyon Avro'yu geri ödemesi gerektiğine hükmetti, ancak hükümet bu miktarı ulusal bütçeden karşılayarak diğer bir tabirle Macar vergi mükelleflerinin parasını projelerin ödemesi için kullanarak bunu yapmaktan kaçındı.

AB ve kimi Macarlara göre János Lázár'ın soruşturmayı izlemekte kişisel bir çıkarı olabilir. Elios'un ilk büyük kamu aydınlatma projesi, Lázár'ın o dönemde belediye başkanı olduğu Hódmezővásárhely kentindeydi. Bu proje Elios'a daha sonra çok sayıda başka kamu aydınlatma ihalesini kazanmak için kullanacağı referansları sağladı. OLAF soruşturması sırasında Lázár ve Tiborcz kişisel ilişkilerini sürdürdüler; örneğin Kasım 2017'de şehir merkezindeki bir restoranda birlikte yemek yerken fotoğraflandılar.

OLAF, soruşturmaları veya personelinin gözetimi hakkındaki sorulara yanıt vermedi. Ajansın sözcüsü “OLAF yasal olarak soruşturmalarının gizliliğini korumakla yükümlüdür, bu nedenle söz konusu soruşturmaların ayrıntılarını tartışamayız” diye yazdı ve güvenlik önlemleri hakkında da yorum yapamayacaklarını ekledi.

“BEYAZ KİTAP” VAKALARI

OLAF ile ilgili ve diğer izleme dosyalarını araştıran görev gücü çeşitli ulusal güvenlik kurumlarından üyeler içeriyordu. Bunlar arasında karşı istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Ofisi (AH ya da CPO diye biliniyor), dinlemenin teknik yönleriyle ilgilenen Ulusal Güvenlik Özel Servisi (NBSZ ya da SSNS) ve kolluk kuvvetlerini tarayan iç güvenlik kolu olarak faaliyet gösteren Ulusal Koruyucu Servis (NVSZ ya da NPS) yer alıyordu. Tüm bu servisler, operasyona katılan polis birimleri gibi İçişleri Bakanı Sándor Pintér tarafından denetlendi. Orbán'ın eski koruması tarafından yönetilen ve Başbakan'a en sadık olduğu düşünülen Terörle Mücadele Merkezi (TEK) de baskının hazırlanmasına katıldı.

Eski bir üst düzey ulusal güvenlik yetkilisine göre, İH liderlerinden biri baskınla karşılaştığında hemen İçişleri Bakanı Pintér'in en yakın sırdaşlarından birinden yardım istemeye çalıştı ve onunla yapılacak görüşmelerin operasyonu durdurabileceğini umdu. Ancak bu yaklaşıma verilen yanıt, olaylar üzerinde hiçbir etkilerinin olmadığı yönünde oldu.

Baskının detaylarını bilen bir başka kaynak ise İH'nin aranması talimatının muhtemelen Pintér'den değil Orbán'ın yakın çevresinden geldiğini öne sürdü. Üçüncü bir kaynak ise İH merkezinin “görünüşe göre Orbán'ın onayıyla” işgal edildiğini söyledi.

Macaristan Dışişleri Bakanı'nın Facebook sayfasında baskınla ilgili yapılan resmi açıklama Péter Szijjártó'nun tam bir denetim emri verdiğinin altı çizildi.

İçişleri Bakanlığı'nın özel timi sadece OLAF'ın gözetimiyle ilgili bilgi aramakla kalmıyordu; Lázár'ın liderliğindeki İH'nin yerel siyasi ve ekonomik aktörlerin faaliyetleri hakkında bilgi edinebileceği tüm vakaların kayıtlarını istiyorlardı.

2018'deki baskından haberdar olan bazı kaynaklar, tüm çabalarına rağmen İçişleri Bakanlığı özel timinin aradıklarının çok azını bulduğunu belirtti. İstihbarat teşkilatının binasını haftalarca işgal etmelerine ve kapsamlı aramalar yapmalarına rağmen elleri boş döndüler. Bir istihbarat görevlisi o günler verdiği bir demeçte “Her dosyayı okudular ve pek çok şeyi dışarı çıkardılar... Her şeyi kontrol ettiler” demişti.

Görev gücündeki NBSZ personeli, bilgisayarlardan ve diğer elektronik cihazlardan potansiyel olarak silinmiş verileri çıkarmakla görevlendirildi. Ayrıca İH'nin güvenli dahili iletişim telefon sistemine (Secfone) girmeye, sunucuyu kopyalamaya ve geçmiş iletişimlerin şifresini çözmeye çalıştılar. Fakat girişimleri hepsi başarısızlıkla sonuçlandı.

Merkezileşme 2022'de sivil istihbarat teşkilatlarının İçişleri Bakanlığı ile Dışişleri ve Ticaret Bakanlığı'ndan alınarak Orbán hükümetinin şu anki en güçlü bakanı ve aynı zamanda propaganda faaliyetlerinden de sorumlu Bakan Antal Rogán liderliğindeki Başbakanlık Kabine Ofisi'ne bağlanmasıyla devam etti. Macaristan'da “Süper istihbarat Teşkilatı” olarak adlandırılan Ulusal Bilgi Merkezi (NIK) de tüm istihbarat verilerini tek bir yerde toplamak üzere Başbakanlık Kabine Ofisi altında kuruldu. 2024 baharında Orbán, Marcell Bíró'yu yetkileri genişletilmiş yeni bir ulusal güvenlik danışmanı olarak atadı.

Fakat bu Macaristan'da hukuksuz uygulamalara işaret eden gözetleme faaliyetlerini ortaya çıkardığı ilk örnek değil. 2021 yılında uluslararası Pegasus Projesi kapsamında, Macar devletinin 2018 yılından itibaren Pegasus casus yazılımını kullanarak gazetecileri, avukatları, muhalif siyasetçileri ve yetkilileri hedef aldığını ve izlediğini ortaya çıkmıştı.

Şimdi ise bütün bu gelişmelerden sonra arası AB ile son derece gergin olan Orbán hükümetinin, Batı ile ilişkisinin nasıl devam edeceği tam bir muamma.

1x-1.webp