Marka Algısı
Marka algısı tüketicilerin satın alma kararlarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Görsel unsurlar marka kimliğinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Algı yönetimi, uzun vadeli bir başarı için gereklidir.
Sosyal sorumluluk projeleri marka imajını güçlendirmektedir. Rekabette öne geçmek için yenilikçi ve yaratıcı olmak şarttır.
Bir an için gözlerinizi kapatın ve iki bardak kola tattığınızı hayal edin. Biri Coca-Cola, diğeri Pepsi.
Hangisi hangisi?
Araştırmalar gösteriyor ki, tüketicilerin %80'i bu kör tadım testinde iki kola arasında bir fark ayırt edemiyor ve Coca-Cola bulamadıklarında Pepsi yerine başka bir içecek tüketiyorlar.
Peki, bu durumda Coca-Cola'yı neden tercih ediyoruz?
Cevap basit: Algı.
Coca-Cola, yıllardır süren ustaca bir algı yönetimi ve marka inşası ile zihnimizde "kola" denince akla gelen ilk isim haline geldi. Kırmızı rengi, ikonik şişesi, Noel Baba ile özdeşleşmesi ve daha birçok unsur, Coca-Cola'ya özel bir aura kazandırdı.
Peki bu algı nasıl oluştu?
Coca-Cola, 1886'dan beri var olan köklü bir geçmişe sahip. Nesilden nesile aktarılan bir nostalji ve güven duygusu yarattı.
Coca-Cola, her zaman yenilikçi ve yaratıcı pazarlama stratejileri ile tüketicinin zihninde yer edinmeyi başardı.
Mutluluk, eğlence ve keyif gibi kavramlarla özdeşleşerek tüketicinin duygularına hitap etti, kültürlere göre kampanyalar oluşturdu ve Müslüman ülkelerde Ramazan Bayramı reklamı yayınladılar.
Coca-Cola'nın logosu, rengi ve şişesi gibi görsel unsurları son derece ikonik ve akılda kalıcı. Bu da bilinirliğini ve tercih edilme oranını artırıyor.
Coca-Cola, sadece bir içecek markası olmanın ötesine geçerek çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyor. Böylece duyarlı ve sorumlu bir marka imajı çiziyor.
Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, Coca-Cola'nın zihnimizde yarattığı algı, Pepsi'nin geride kalmasına sebep oluyor.
Bir başka önemli faktör de tüketici alışkanlıkları ve alışveriş davranışlarıdır.
Pek çok insan alışveriş yaparken bilinçsizce marka tercih eder veya daha önce deneyimledikleri ürünleri tekrar satın alırlar. Marka sadakatinin oluşmasına ve tüketicilerin yeni ürünler denemek yerine tercih ettikleri markalara sadık kalmasına neden olabilirler.
Peki, bu durum Pepsi için bir son mu?
Elbette hayır.
Pepsi de son yıllarda algı yönetimi ve marka inşası konusunda önemli adımlar atıyor. Yeni nesil tüketicilere hitap eden daha modern ve dinamik bir imaj çizmeye çalışıyor.
Gelecekte Coca-Cola ve Pepsi arasındaki bu tatlı rekabette hangisinin galip geleceğini zaman gösterecek.
Şunu çok iyi biliyoruz ki, algı yönetimi ve marka inşası pazarlama dünyasında hayati bir öneme sahiptir.
Bir dahaki sefere kola içerken şunu düşünün; Gerçekten tadı için mi içiyorum, yoksa zihnimdeki algı mı beni bu markayı tercih etmeye yönlendiriyor?
Aynı durum siyasi partiler için de geçerlidir. İki siyasi partinin tüm söylemleri ve seçmenlerinin aynı olmasına ve birbirlerinden ayırt edilememelerine rağmen. Akabinde ve detayında ikisinin de hırsız olmasına karşın seçmenler her zaman kendini daha iyi pazarlayanı tercih etmektedir.
Herkes çalar ama en iyi benim seçtiğim aday/parti çalar demektedir.
İki kekliğin bir kayada çok kullanışlı eleman yardımıyla aman aman ötmesinin dayanılmaz hafifliğini yaşayanlar unutmasınlar; kekliği düz ovada avlarlar!
Unutmayın: Algı her şeydir.
Not: Konuya ilgi duyanlar “Algı Yönetimi ve Psikolojik Savaş” kitabımı okuyabilirler.