Mesnevî'de istişare

"Akıl akıldan üstündür.", "Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.", "Bin bilsen de bir bilene danış..." Bu ve benzeri atasözlerimiz millet olarak istişareye ne kadar çok değer vermiş olduğumuzu gösterir. Sadece atasözlerimizde değil, İslâmî-Türk edebiyatının ilk yazılı kaynaklarından biri olan "Kutadgu Bilig"de, Mevlânâ''nın "Mesnevî"sinde, Sümbülzade Vehbî''nin "Lütfiyye"sinde, bilumum "nasihatnâme" ve "siyasetnâme"lerde istişarenin önemi vurgulanmıştır. "şeb-i arus" haftası (7-17 Aralık 2021) dolayısıyla biz de bugün "Mesnevî"de istişare konusu üzerinde duralım istedik.

Hz. Mevlânâ (ö. 17 Aralık 1273) Mesnevî''nin 4. cildinde şöyle der:

"Aklın varsa başka bir akılla dost ol, görüş, danış.

İki akılla birçok belalardan kurtulur, ayağını göklerin ta yücesine korsun."

Elbette bir akıl başka, iki akıl hatta çok akıl daha başka. Bu gerçeği idrak edemez ve kendi aklımıza güvenerek burnumuzun dikine gidersek başımız belalardan kurtulmaz. Bu yüzden özellikle devlet yönetiminde ben şucuyum, ben bucuyum diye her şeyi en iyi kendimizin bildiğini iddia eder ve başkalarıyla istişare etmeden kararlar almaya kalkarsak sıkıntılardan kurtulamayız.

Şu anekdot; danışmanın, başkalarının düşüncelerine değer vermenin devlet idaresinde başarının sırrı olduğunu ne güzel ifade ediyor değil mi?

Anlatıldığına göre tarihin kaydettiği en güçlü devlet başkanlarından biri olan Franklin D. Roosevelt''e sorarlar:

"-Başarınızın sırrını zekânıza mı, tahsilinize mi, ailenize mi borçlusunuz?"

"-Hiçbirine değil, bütün deliller benden yana olsa bile, yine de karşı tarafın haklı olabileceğini hiçbir zaman aklımdan çıkarmam, muhakememi buna göre yürütürüm. Bence başarımı sadece bu düşünce tarzıma borçluyum."

Demek ki başarının temelinde "ben" değil, "biz" yani ortak akıl yatmaktadır.

Mesnevî''nin bir başka yerinde de şöyle denilmektedir:

"Aklı, bir dostun aklına dost et de ''Onların işi danışmakladır'' âyetini oku, ona göre iş yap."

Mevlânâ''nın okumamızı söylediği Şûrâ sûresinin 38. âyetinde Müslümanın vasıfları sıralanıyor ki onlardan biri de "meselelerinin çözümünde istişare etmeleri"dir. Yani Müslümanlar işlerini istişare ile çözerler.

Celâl Yıldırım bu âyetin tefsirinde şunları söyler:

"Önemli kişisel veya toplumsal meselelerini kendi aralarında bir şûrâ meydana getirip çözmeye çalışmak. Bu, fertlerin yanlış karar vermesini önlemeye, liderlerin kendi başına buyruk olmaktan kurtarmaya yönelik bir tavsiyedir ki hiçbir zaman özelliğini kaybetmez." (Celâl Yıldırım, Kur''ân-ı Kerim Meâl ve Tefsiri, İst. 1982, s. 488)

Hz. Mevlânâ Mesnevî''nin sonuna doğru tekrar meşvereti hatırlatır:

"İyi kişilerle danış, görüş. Peygambere bile ''Onlarla danış'' buyruğu geldi.

İşleri meşveretle yapman şunun içindir: Meşveretle yapılan işte hata ve eğrilik daha az olur."

Düşmez kalkmaz, yanılmaz şaşmaz bir Allah. İstişare ile yapılan işlerde bile bazen hatalar ortaya çıkabiliyor. İstişare etmeden, her şeyi en iyi ben bilirim diye girişilen işlerde karşılaşılacak yanlışları varın siz hesap edin.

Kısacası; atasözlerimizde ve Hz. Mevlânâ''nın meşhur eseri Mesnevî''de ifade edildiği üzere istişarenin sosyal hayatta ve devlet yönetiminde önemli bir yeri vardır. Ancak maalesef biz özellikle devlet yönetiminde istişareye gerektiği ölçüde değer vermiyoruz. Bugün çektiğimiz sıkıntıların temelinde bu gerçeğin yattığı âşikârdır.

ACZİMİN GİRYESİ:

DANIŞMA

Yüce Allah, Peygambere bile "onlara danış" buyurdu,

Bizlerse istişâresiz yönetmeye kalkıyoruz yurdu.

(Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları