Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Ey kral n’apıyorsun!
Adana’dan kalkan uçaklar Irak’ı bombalarıyla yerle bir ederken katledilenleri aklına getirmeyen
Türkiye, Suriye işgaline hazırlanan soykırımcı  “Melikler Ordusu”nda yer alacak mı?
2003’te Irak’ı işgal eden Amerikan ve İngiliz kuvvetleri ile bunlara katılan diğer ülke askerlerinin yaptıkları katliam ve yıkımlar BM’nin “soykırım tanımı”na tamamen uygun.
Bu tespit OpEdNews’ten Sherwood Ross’un analizinde yer alıyor. ABD ve İngiltere’nin 1990-2012 yılları arasında birlikte gerçekleştirdikleri eylemler neticesinde 3,3 milyon Iraklının öldüğü belirtilmiş. ABD’li Illinois Üniversitesi’nde uluslararası hukuk profesörü olan Francis Boyle, bunun özellikle altını çiziyor. “ABD ve İngiltere’nin Irak’ta yaptıkları BM’nin soykırım tanımına tamamen uyuyor. Bu tanım bir topluluğun hayat şartlarını kasıtlı olarak azaltarak bu topluluğun yok olmasına sebebiyet vermek” . (...) Özellikle Bush ve Blair yönetiminde 1,4 milyon Iraklı 2003 yılındaki işgalde öldürüldü. (Barış Tarımcıoğlu, Haricihaber.com) Afganistan ve Irak’ı hallaç pamuğu gibi atan Amerika ve İngiltere ile destekçilerinin şimdi el attıkları ülke Suriye. (...) İsrail Maariv Gazetesi’ne göre, Amerika çok uluslu bir koalisyon oluşturuyor ve bu koalisyonun içinde İngiltere, Ürdün, Türkiye ve İsrail de var. (Rotahaber, 6 Aralık 2012) Kısaca melikler bir kere daha bir Müslüman ülkesine girecek,  “orayı ifsad edecek ve azizlerini zelil hale getirecekler” dir. (28/Neml, 34)
...Esed’in halkını katlettiğini söylüyoruz, Adana’dan kalkan uçaklar Irak’ı bombalarıyla yerle bir ederken katledilen Iraklılar aklımıza gelmedi. Şimdi Suriye’de aynı katliam tekrarlanıyor, başarımızı kanlı iç savaşı örgütleme performansımızla ölçüyor,  “başarısızlığımız” ın Esed’in hâlâ gitmemesi olduğunu söylüyoruz. (...) Baas bir baskı rejimidir, doğru, ama birlikte hareket ettiğimiz Katar Şeyhi  “Yasemin”  adlı şiirinden dolayı şair Muhammed ibn el Dib el A’cemi’yi müebbet hapse mahkûm ederken bizler çıkıp  “Ey Kral, n’apıyorsun?” diye soramıyor, Bahreyn’deki sivil katliamları görmüyoruz bile. İsrail gazetesinin iddia ettiği gibi Türkiye, Suriye’yi darmadağın edecek  “melikler ordusu” nda yer alır mı?
Ali Bulaç/Zaman


 

Esad’ın tasfiyesinden payımıza düşecekler
Bir: Suriye’nin Lübnanlaşması, iç savaş ve paralelinde bölünmüş ülkedeki tüm dinsel azınlıkların, mezhepçi dış politikası nedeniyle Türkiye’den hasımlık algılaması.
İki: Dış politikasının Türkiye’yi iç savaşın tarafı olarak konumlandırması. Silah transferleri ve sonucunda yaşanması muhtemel sivil katliamlarındaki ahlaki pay ve sorumluluk.
Üç: Suriye Kürtlerinin siyasi aktör olarak temayüzü sonucunda Türkiye’nin Kürt sorununun bölgeselleşmesi.
Dört: PKK’nın eline geçmesi mukadder olan gelişmiş Suriye silahları.
Beş: Sorumsuzca ve cahilane kullanılan Türkmenler nedeniyle bu küçük azınlığı hedef alan misillemeler.
Altı: El Kaide problemi.
Kadri Gürsel/Milliyet

 

 

“Devlet”in “Kürdistan”la entegrasyonu(!)
 “Irak Kürdistanı’ndaki hizmetleri”ni gururla anlatan Aydın Selcen, sıra “dört parçalı tezgah”ın Türkiye ayağına geldiğinde -hizmetlerinin karşılığı olarak-  “Diyarbakır Büyükelçiliği” ile ödüllendirilir artık... Ancak önce biri bize izah etmeli; ne uğruna beşer onar feda ediyoruz biz “Mehmet”lerimizi acaba?
Kuzey Irak’ta istihdam eden 30 bin Türk vatandaşı var. Diyarbakır’dan gelen garsonlar, dev petrol şirketlerinde yöneticiler, Gülen cemaatinin üniversitesinde okumak için Maraş’tan, Manisa’dan Erbil’e gelen öğrenciler... Buranın adı,Başbakanlık ve Dışişleri yazışmalarında resmi olarak ‘Irak Kürdistan Bölgesi.’ Eski fobiler yok. Dikkat ediyorum, Türk işadamları kompleks yapmadan ‘Kürdistan’lafını kullanıyor. Mesud Barzani, Neçirvan Barzani, Barham Salih gibi Kürt siyasi figürleri Ankara’nın düşmanı değil, bölgedeki en güvendiği dostları artık...
Bir zamanlar asla vize vermeyen, verince de devlet politikası olarak sınırda kök söktüren Ankara, artık Erbil’de günde 600 vize veriyor!
(...)
Devletin tepe noktalarında bir yetkiliye göre, “Zamanla bu sınırlar sadece haritada bir çizgi olarak kalacak. Ama tabii Kürt meselesinin de çözülmesi lazım.” (...)
Gecenin sonunda Selcen bir konuşma yapıyor:  “Bizler devlet memuruyuz, yani sizlerin hizmetkârınızız. Hizmetin en niteliklisini sunmamız, burada bize verilen dış görevdir. Irak Kürdistanı artık Türkiye ile içli dışlıdır. Ama biz siyaset üstündeyiz. Bu görevin siyasi aidiyetle bir bağlantısı yok...” 
Gecenin kalan bölümünde, herkes o Büyük Çınar metaforundan söz ediyor...  
Aslı Aydıntaşbaş/Milliyet

 

 

Simavi ödülü Çakırözer’e
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Sedat Simavi Ödülleri’nin sahipleri belli oldu. Bu yıl “Gazetecilik Ödülü”nü, Beşar Esad röportajıyla Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer kazandı.

 

 

Hayret!.. Misyon medyası “Ergenekon kazandı” yazmadı
Mursi yargı margı tanımam, seçime kadar ben ne dersem o olur olacak anlamına gelen kararnameyi yayınlayınca..Mısırlılar sokaklara döküldü.. Sloganı yapıştırdılar: Firavun Mursi..
Mısır’da bunlar olurken bizim misyon medyası Mursi’ye tam destek verdi.. Mursi’ye firavun oldun diyenleri Ergenekoncu ilan ettiler.. Sokaklara dökülen eylemcileri de Cumhuriyet mitinglerine giden halka benzettiler.. Mısırlı aydınları, liberalleri, demokratları sokaktan siyaset yapmakla suçladılar.. Mübarekizmi geri getireceklerini iddia ettiler..
Mursi kararından vazgeçerse Mısır oligarşisine yenilmiş olacağını söylediler..
Mursi fazla dayanamadı.. Başbakan Erdoğan’a telefon açtı, onun da terkiniyle olsa gerek kendini tek adam ilan eden kararnameyi iptal etti..
Geri adım attı..
Veya taktik olarak geri çekiliyormuş gibi yaptı.. Son hamlesini anayasayla yapacak!..
Neyse bu Mısırlıların meselesi.. Ben şunu merak ediyorum.. Misyon medyası Mısır’da demokrasi kaybetti, Ergenekoncular kazandı diye yazacaklar mı? Yoksa üstüne mi yatacaklar..
Mehmet Tezkan/Milliyet

 

 

Kantarın topuzunu iyice kaçırdılar
Fişlemenin
daniskası
...Direnç hattı bir avuç meslek insanından ve onların bir avuç patronundan ibarettir. Bir avuç da güçlü ve imanlı reklamveren var!
... Sağdan ve soldan sayıldıklarında iki elin parmaklarını geçmeyecek adamlar ve bir o kadar da reklamveren  “Eski Türkiye” nin medya düzenini ayakta tutmaya devam etmektedir.
Eski Türkiye’nin medyası...
Türkiye’nin en çok reklam veren 30 şirketi...
Bu iki grubun emrinde olan ve 30 şirketin dışındaki reklamverenleri de yönlendiren reklam pazarlama şirketleri...
İttifakın genel tanımı budur.
Tek tek isimleri üzerinde de çalışmanın zamanı geldi. En azından merakları gidermek için değil mi? Mesela neden, Yeni Türkiye’nin en çok kazanan Koç, Sabancı, P&G gibi çok değerli şirketleri hala reklam bütçelerini bu ülkede hiçbir şey olmamış gibi dağıtmaya devam edebilmektedirler?
(...)
Artık bu adaletsiz düzeni açık ve ikna edici bir şekilde sorgulamanın zamanıdır...
Şu soruyla başlamak da uygun görünmektedir:
İş dünyası, değişimi kabullenerek adil olmayı mı deneyecek, yoksa birşey olmamış gibi eski düzeni finanse etmeye devam mı edecek?
Mustafa Karaalioğlu/Star

 

 

“Hukuk”tan ümidini
kesen Balbay’dan
13 Aralık çağrısı:
“Halk kurtarsın”
Türkiye’de hukuk artık en üstün siyaset, pazarlık, haddini bildirme ve intikam aracı haline geldi. (...) Artık, adalet terazisini Silivri arazisinden alıp kaldırmak gerekiyor.
(...)
13 Aralık’ta CHP, örgütleri ve milletvekilleriyle, yığınsal bir katılımla Silivri’de olacak. (...) Birazcık vicdanı olan insanların da  “Bakalım CHP ne yapacak!” diye kenardan seyretmek yerine bir ucundan bu sorumluluğa ve güce katılması gerekiyor.
Hapishanedeki en yaygın söz şudur:
 “Allah kurtarsın...”
Milletvekilleriyle bu dileği paylaştıktan sonra,  “Bunun altına şunu da koymak gerekiyor”  deyip ekledim:
 “Halk kurtarsın...”
Bütün iç ve dış hukuk yollarının tükenmesiyle birlikte, adaleti artık halkla birlikte arayacağız.
Mustafa Balbay/Cumhuriyet