Erdoğan’ın sözüne hiç kimse inanmadı!

Erdoğan’ın sözüne hiç kimse inanmadı!
Ümraniye ve Balyoz davaları için “Aldatıldık” diyen Erdoğan’a siyasiler, eski istihbaratçılar ve emekli askerlerden tepki geldi. Tantan, “Yargılanmaktan korktuğu için bu tip söylemlerde bulunuyor” dedi

Erdoğan’a ‘kandırıldık’ TEPKİSİ!

Haber: Fatih Erboz

Recep Tayyip Erdoğan’ın, Harp Akademileri Komutanlığı’nda Balyoz ve Ümraniye davalarıyla ilgili yaptığı “Şahsım başta olmak üzere tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldık. Eski Genelkurmay Başkanı ve subayların tutuklanmasına gönlüm razı olmadı” şeklindeki açıklamalarını kimse inandırıcı bulmadı. Yurt Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, Erdoğan’ın yargılanmaktan korktuğunu belirterek, “Yalanları ortaya çıktı. Ülkeyi, halkı hiç düşünmüyor. Halk tarafından yargılanacağı süreç hızlanıyor. Korkudan dolayı ’halkı aldatabilirim’düşüncesiyle bu tip söylemlerde bulunuyor” dedi. Tantan, Erdoğan’ın görevinin halkı doğru bilgilendirmek olduğunu vurguladı.  Casusluk  ile ilgili konuları araştırma görevinin MİT’de olduğunu anımsatan Tantan şunları söyledi: “Deniz Kuvvetleri’nde casusluk davası var. Casusluk davası ile ilgilenmesi gereken MİT. Türkiye’deki casuslarla mücadele MİT’e verilmiş. Peki, TSK’da bu casusluk davası sürerken para mı sayıyordunuz? Niçin buna müdahale etmedi? Deniz Kuvvetleri’ni kapsıyor ve MİT bu çalışma içinde neden yok? Ortada bir casusluk davası var, bunu polis yürütüyor, neden bu davaya müdahale etmedi? Bir kuvvetiniz tamamen tasfiye ediliyor, yetişmiş insan gücü cezaevine giriyor. Size yönelik yolsuzlukta bir anda harekete geçtiniz de, kurumlar itibarsızlaştırılırken, neden buna müdahale etmediniz? ” 
 

Siyasi bedeli olmalı
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ise Erdoğan’ın “kandırıldık” açıklamasının doğru ifade tarzı olmadığını belirtti. Devletin kanun ve prensiplerle yönetilmesi gerektiğini anlatan Öneş şöyle konuştu:  “Kandırıldık, aldatıldık gibi ibareler doğru ifade tarzını ortaya koymuyor. Devlet kanunlarla prensiplerle doğru yönetilmeyi zorunlu kılar ve vatandaşlar da bunun için oy verir. O bakımdan gerek bu iktidar gerek önceki iktidarların hataları üzerine birikmiş sorunlar karşısında ihtiyacımız olan şeyin hukuk üstünlüğüyle şekillenmiş bir devlet yapısı olduğunu bilmemiz lazım. Devlet hayatında böyle söylemler doğru ifade tarzı değildir. Devleti yönetenler, hukukun, kanunların, yasaların prensipleri içinde hareket eder, tarafsız bakarlar. Kandırılmanın karşılığında siyasi bir bedel olmalıdır.” 

Suç unsurudur
Eski MİT Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür de Erdoğan’ın sözlerini ciddiye almadığını söyledi.  Eymür, “10-12 yıl Türkiye’yi yöneten biri ’Kandırıldım, aldatıldım’ diyerek yapılanları geçiştiremez. ’Ne istediler de yapmadık’sözü var. Bu suç unsurudur. Devlet idaresinde kıstaslar vardır. Kim ne isterse yapılamaz” diye konuştu. Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ise 20 Eylül 2010’da  Mülkiye müfettişlerine verdiği ifadede “Ümraniye  davası sahtekarlıktır” sözünü kullandığını açıkladı. Ümraniye, Balyoz, Odatv, Erzincan ve  Zirve Yayınevi davalarının kumpas olduğunu en başından anlattığını belirten Uzun, sözlerini şöyle tamamladı: “Esas kumpasın başlama tarihi, Mayıs 2005’te Hanefi Avcı’nın görevden alınmasıdır. 2. aşaması benim hakkımda yolsuzluk yaptığıma dair gönderilen ihbar mektubudur. Ben 10 Nisan 2013 günü TBMM’de verdiğim ifadede OdaTv, Balyoz, Ümraniye davalarının kumpas olduğunu söyledim Benim başka ne yapmam lazımdı?” 
 

“Kumpas varsa buna mani olmak sizin göreviniz” 
İstihbaratçılardan sonra emekli askerler de Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Aldatıldık” açıklamasını samimi bulmadı. Emekli Orgeneral Edip Başer, Erdoğan’ın mazeretinin havada kaldığını söyledi. Başer, “Üzerinden atma diye bir şey söz konusu olamaz. 2 çocuk yaramazlık yapar da ‘Ben yapmadım o yaptı’ der. Devleti yönetmeye soyunmuş insanların böyle şeyleri olmaz” dedi. Edip Başer, gerek dönemin Başbakanı olarak Erdoğan’ın gerekse de bakanların, Balyoz ve Ümraniye davaları ile ilgili yaptıkları açıklamaların hafızalardaki tazeliğini koruduğunu söyledi. Başer, “Türkiye barsaklarını temizliyor, iyi ki bu generallerle savaşa gidilmiyor gibi incitici, küçültücü sözler söylediler. Bunları mazeret kabul etmek mümkün değil. Öyle bir konu ki yanlış yönlendirme diye bir şey olmaz. Kolkola gezmişsiniz, ‘O koşullarda beni yanlış yönlendirdiler’ sözleri havada kalan bir mazeret” diye konuştu.

Sorumluluk ona ait
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Başkanı emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş ise Erdoğan’ın nabza göre şerbet verdiğini belirterek, “Kendini affettirme, sorumluluktan kaçma anlayışı var. İktidar her zaman iktidardır. Bütün sorumluluk ona aittir” dedi. Erdoğan’ın  üzüntüsünü bildirmesinin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını söyleyen Karakuş, şöyle devam etti: “İktidar, devleti yönetmen için seçimle veriliyor. Bu egemenliği bir başkasına devretmeniz mümkün değil. Egemenliğinizi tehdit eden bir şey varsa ve bunu hissedememişseniz, bunun sorumluluğu sizdedir. Komplo, kumpas varsa buna mani olmak sizin görevinizdir.” 

Zırhlı aracını verdi
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen de istihbarat kuruluşlarının görevinin devleti yönetenlerin yanıltılmalarını engellemek olduğunu vurguladı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile çok sayıda emekli ve muvazzaf askerin cezaevine konulmalarını “aldanma” ile savunulamayacağını anlatan Eslen, “Devleti yönetenlere bilgi temin eder. Devleti yönetenlerin aldatılmasını önler. Bu sözler samimi ise bir yönetim acziyeti ortaya çıkar. Ben samimi oluğunu düşünmüyorum” dedi. Erdoğan’ın Balyoz ve Ümraniye davaları sürerken “Bana kuvvetli bir savcı lazım, ben bu davanın savcısıyım” sözlerini de anımsatan Eslen, iddianameyi hazırlayan Savcı Zekeriya Öz’e zırhlı aracını makam aracı olarak tahsis etmesinin unutulamayacağını söyledi.

İnce: Bunun adı kurnazlık
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan’ın ’Aldatıldım’ açıklamasını değerlendirdi ve Erdoğan’ı ‘kurnaz’ olarak tanımladı. İnce şunları söyledi:  “Hem dünya lideri hem de ’aldatıldım, kandırıldım’ diyor. Aslında bunu kurnaz olarak tanımlıyorum ben. Kayseri’de ’görüşen şerefsizdir’dedikten sonra ‘Biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor’ diyecek kadar kurnaz. Muhalefetin grup toplantısı saatinde muhtarlarla toplantı yaparak ekranları millete kapatacak kadar kurnaz. Malvarlığı davasında çocuklarının düğününde takılan takılardan zengin olduğunu açıklayacak kadar kurnaz.”