Müdafaa-i Hukuk Kongreleri ve İYİ Parti
Son günlerde, terör örgütü PKK’nın kendisini feshettiği yönünde bazı iddialar gündemi meşgul ediyor. Ancak, bu iddiaların yüzeyine bakıldığında, ortaya çıkan gerçek şudur: PKK kendini feshetmiyor, aksine yeni bir mücadele dönemine geçiyor. PKK’nın bu açıklamaları, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı açık bir meydan okuma niteliğindedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerini, kurucu anlaşmalarını ve bağımsızlık mücadelesinin temel ilkelerini hedef alarak, adeta toplumsal ve siyasi bir zafer kazanmayı amaçlamaktadır. Bu açıklamalar, PKK'nın sadece bir terör örgütü olarak değil, aynı zamanda ideolojik bir savaş yürüten, ülkenin temellerini hedef alan bir yapı olarak varlığını sürdürmeye kararlı olduğunu gösteriyor.
PKK'nın "fesih" iddiası, aslında stratejik bir dönüşümün habercisidir. Terör örgütü, askeri alanda elde edemediği sonuçları, şimdi toplumsal ve siyasi alanda elde etmeyi hedeflemektedir. Bunun en belirgin örneği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerinin ve ulusal bütünlüğünün hedef alınmasıdır. Fesih iddiaları, terör örgütünün savaşta kaybeden bir grup değil, yeni bir savaş başlatan bir yapı olarak karşımıza çıktığının en açık göstergesidir.
Bu noktada en büyük tehlike, Türkiye’nin siyasi arenasında yer alan bazı partilerin, PKK’nın fesih iddialarını yanlış yorumlamaları ve terörün sona erdiği yönünde yanılsamalara kapılmalarıdır. PKK'nın yıllardır süren kanlı eylemleri binlerce masum vatandaşın ölümüne yol açmıştır. Ancak, bazı siyasi partiler terörün bu şekilde son bulduğunu ve PKK’nın etkisiz hale geldiğini düşünerek, gerçek tehdidi göz ardı etmektedirler.
Bugün, PKK kendini feshettiği iddiasıyla, toplumsal alanda sempatik bir imaj oluşturma çabası içindedir. Oysa bu, gerçek bir fesih değil aksine toplumda yeni bir ideolojik mücadelenin başlatılmasıdır. PKK, siyasi çözüm ve barış söylemleriyle kamuoyunu etkilemeye, terörün korkunç yüzünü gizlemeye çalışmaktadır. Ancak bu, aslında terör örgütünün Türkiye’nin demokratik yapısını zayıflatmaya yönelik bir stratejiye dönüşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okuyan bu yapının gözden kaçırılması, ülkenin geleceği açısından büyük bir tehlike arz etmektedir.
İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu, diğer siyasi partilerden farklı olarak, PKK’nın fesih iddialarının ardında yatan gerçekleri derinlemesine analiz ederek halkı bu tuzaklara karşı uyarmaya çalışıyor. İYİ Parti lideri Dervişoğlu, bu konuda son derece dikkat çekici ve cesur bir açıklama yaptı.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler kaybetmiş, sanki PKK kazanmış gibi bir hava estiriliyor. Türk düşmanlarına bu zafer duygusunu yaşatmamak için gecemi gündüzüme katarak Anadolu'yu karış karış dolaşacağım ve müdafaa-i hukuk kongreleri toplayacağım.”
Dervişoğlu’nun bu sözleri, sadece terörle mücadeleyi değil aynı zamanda ülkenin bağımsızlık ve güvenlik mücadelesini savunma noktasında bir uyarıdır. Müdafaa-i Hukuk anlayışı, geçmişte olduğu gibi, halkın bir araya gelerek ulusal bir direniş göstermesinin önemine vurgu yapmaktadır. Dervişoğlu’nun bu çağrısı, yalnızca siyasi bir açıklama değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk çağrısıdır. O, halkı uyandırmaya, milleti birleştirerek ortak bir direniş oluşturma yolunda liderlik etmeye çabalamaktadır.
İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, sadece PKK’nın gerçek amacını değil, aynı zamanda bu tehdidin siyaseten nasıl yanlış algılandığını da vurguluyor. Diğer siyasi partiler, PKK'nın kendini feshettiği iddialarına, terörün sona erdiği ve barışa giden yolun açıldığı şeklinde yaklaşırken, Dervişoğlu bu anlayışı net bir şekilde reddediyor. “Bu, tarihi bir yanılgıdır ve Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili büyük bir tehdit oluşturmaktadır” diye çok anlamlı bir uyarı yapıyor.
İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’nun bu liderlik anlayışının, İYİ Parti’nin tüm teşkilatlarında hızla özümsenmesi, son derece kritik bir adımdır. İYİ Parti teşkilatları, sokak sokak, ev ev, kahve kahve dolaşarak halkı doğru bilgilendirip, bu tehlikeye karşı farkındalık oluşturmalıdır. Dervişoğlu’nun, PKK’nın yeni bir dönemin hazırlığındaki stratejik dönüşümünü doğru şekilde anlatması ve partinin teşkilatlarının da bu mesajı en etkili şekilde iletmesi gerekmektedir.
İYİ Parti'nin, Dervişoğlu’nun liderliğinde bu sorumluluğu üstlenmesi, yalnızca seçimdeki başarısı için değil, ülkenin güvenliği ve bağımsızlığı açısından da büyük bir sorumluluktur. Partinin her bir üyesi, terörün sadece askeri bir tehditten ibaret olmadığını, ideolojik ve toplumsal bir mücadeleye dönüştüğünü anlamalı ve bu mücadeleyi halkla birlikte, birlikte kazanılan bir güçle sürdürmelidir.
Değerli Yeniçağ Gazetesi okuyucuları, bugün Türkiye, bir yandan terörle mücadele ederken diğer yandan toplumsal ve ideolojik (Marksist/Leninist/Stalinist) bir savaşa doğru sürüklenmektedir. PKK’nın kendini feshettiği iddiası, sadece gerçek bir çözüm değil, aksine yeni bir tuzak ve toplumsal bir zafer arayışıdır.
Müsavat Dervişoğlu’nun liderliğinde, İYİ Parti ve diğer duyarlı partiler, halkı bu tehlikenin farkında olmaları konusunda uyandırmalı ve toplumu bu yanlış algılarla mücadele etmeye teşvik etmelidir. Siyasetin kendi merkezli düşünen siyasetçileri ile yozlaştırılan siyaset, radikal ve bölücü akımların oyun sahasına dönmüş vaziyette yozlaşıyor!
Diğer siyasi partiler, terörün sona erdiğini düşünerek bu tehlikeye göz yumarak, Türkiye’yi tarihi bir belirsizliğe sürüklemektedirler. Ancak, Müsavat Dervişoğlu’nun liderliği ve İYİ Parti’nin teşkilatlarının liderine ayak uydurması ile Türkiye yeniden güçlü bir mücadeleye ve milli birlik anlayışına ulaşabilir. Terörle mücadeledeki en büyük zafer, sadece askerî alanda değil, toplumsal bilinçle kazanılacaktır. Türkiye'nin güvenliği ve bağımsızlığı için, her bir vatandaşın bu bilincin bir parçası olması şarttır.
Dindarlar savaşı
Melekler ve Şeytanlar
Muhalefetsizliğin tehlikesi
İşte CHP Yazı Dizisi
Bir ülkücü portre
Müdafaa-i Hukuk Kongreleri ve İYİ Parti
Asıl tehdit ortak aklı kaybetmedir
Adalet mi? İnsaf mı?
İstanbul depremi devleti sarsmamalı
Toplumların Özgürlüğü









