Haber Global ekranlarında yayınlanan "Buket Aydın ile Yüz Yüze" programının bu haftaki konuğu deprem ve deniz jeolojisi uzmanı, Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür oldu. Türkiye''nin deprem gerçeğine ilişkin çarpıcı açıklamalar yapan Görür, İstanbul''da minimum 7.2, maksimum 7.6 büyüklüğünde deprem beklendiğini ve 60 bin binanın ağır hasar alabileceğini kaydetti.
Prof. Dr. Naci Görür''ün açıklamalarından önemli satır başları:
"Deprem olur olmaz daha biz nerede nasıl olduğunu bilmeden bizi ekrana bağlamak istiyorlar. Deprem, her an konuşulacak sosyal bir konu değil. Deprem olduğunda ilk saatlerinde konuşmamayı tercih ediyorum. Önce kendim anladıktan sonra onu söylemek daha doğru. Zaten insanları bilgilendirmeye çalışıyorum. Depremin Türkiye''nin bir gerçeği olarak ele alınmasını istiyoruz.
SOSYAL MEDYADA DEPREM TARTIŞMASI
Genellikle biz, yer bilimci olarak hangi konuyla çalışıyorsak, doğal olanı bilim dünyasında yapar araştırmalarını. O konuda yazar, çizer, anlatır, bilim insanları ile tartışır. Bilim, uluslararası yapılır, Twitter ya da sosyal medyada bilim yapılmaz. Ben sosyal medyanın halkı bilgilendirmek için iyi bir vasıta olduğunu düşünüyorum. Beni 600 bin insan takip ediyor, çoğu genç. Bu insanları deprem konusunda bilgilendirmek, yerel ve merkezi uyarmak suretiyle bu ülkedeki deprem gündemini yaratmak önemli. Bu kentleşme ile bu strateji ile bu depreme karşı tavır, tutum ve davranışlarımızla bu ülkenin insanlarını geleceğe sağlıklı olarak taşımak mümkün değil. Deprem hala ne halk ne de siyasiler arasında henüz gündemde yok.
GÜNDEMDE DEPREM KONUŞULMUYOR
Gündemde deprem konuşulmuyor. Deprem, günlük bir mesele olarak konuşulmamalı ama ülkeyi yönetenlerin deprem gerçeğini bilip bunu da göstermeleri gerekir. Ben bunu kadar başka bir gerçek de göremiyorum. 1939 Erzincan 43 Niksar, 57 Abant, 67 Adapazarı, 99 Düzce, 99 Kocaeli, Van, Elazığ ve daha yeni tekrar Düzce... 100 bin den fazla insanımızın öldüğü bir takvim. Bunun ebedi bir sorun olduğunu anlamak için daha fazla insan ölmesi mi gerekiyor?
BU KENTLEŞME SAĞLIKLI DEĞİL
Deprem, siyaset üstü bir konu. Deprem, her partiden insanı öldürüyor. Bu işe, parti meselesi şeklinde bakmamak lazım. Biz bu konuda halka bazı şeylerin vadedildiğini göremiyorum. Ülkemizdeki yerleşim yerlerinin çok büyük bir kısmı deprem kuşaklarının içinde. Halk bilinçli olsa, kendilerini yönetenlerden can güvenliğini talep eder. Dün Biga sallandı, bir deprem oldu, çok daha büyük olabilirdi. Bugün için şanslıyız ama yakın zamanda binlerin, on binlerin ölmeyeceğini kimse iddia edemez. Biz bu kentleşme ile sağlıklı kentler oluşturamayız. Deprem bir afet olarak kendini gösteriyor. 1939''dan 2022''ye kadar 100 binden fazla insan öldü. Depremin Japonya kadar önemli olduğu bir ülkeden bahsediyoruz ama Japonya''da görece bizden daha fazla olmasına rağmen bu kadar insan ölmüyor. İstanbul depremi deyince ürküyorum. Bu kadar nüfus ve bilinçsizlikle ve hükümetlerin de bu konuyu çözmek için nu kadar yavaş hareket etmesiyle önümüzde iyi bir tablo görünmüyor.
İSTANBUL''U DEPREME HAZIRLAMAMIZ LAZIM
Siyasiler kendini beğendirir, inandıran iktidara gelir. Partiler ve yerel yönetimler birbirleriyle kavga etmez. İstanbul''un depreme hazırlanması gerektiğini Türkiye''deki ve Avrupa''da yer bilimciler söylediler. İstanbul''u büyük bir deprem bekliyor. 23 yıl geçti. Bizim siyasi olarak kavga etmeye hakkımız yok. Yüz binlerin can güvenliği tehlike altında. Bir seferberlik şeklinde İstanbul''u depreme hazırlamamız lazım. Yerel ve merkezi yönetimlerin kavgasıyla bu iş olmaz. bu iş, hala şaka gibi geliyor. İstanbul''da depremin olacağı kesin, bilimsel olarak ortaya konulmuş. Marmara Denizi bir sismik boşluk, bu fay kırılmak zorunda çünkü boşluk dolacak.
''İSTANBUL''DA DEPREM OLMAYACAK'' İDDİASI
Bunlar bilimsel iddialar değil. Bu fikirler bilim literatüründe yok. Bunu diyenler, kimseyi muhatap almıyorum ama bu tür fikirleri olanlar bunu halka söylemez. Halkla bilim tartışılmaz. Ciddi bilim insanı bunu uluslararası bilim insanları ile tartışır ve bunu bilim literatürüne geçirir. Literatürde böyle bir abukluk yok. Hiçbir uluslararası dergide bu yok. Dünyanın en ileri gelen saygın bilim insanlarıyla, 1999 yılından 2014 yılına kadar yapılan deniz araştırmaları sonucu ortaya konulan fikirler, bu depremin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Biri bir şey söylüyor ama bu bilimsel bir konu.
CHP''NİN VİZYON TOPLANTISI
CHP''nin vizyon toplantısına davet edildim. Memnun aldığım birçok sorunun odağına bilimi yerleştirmeleri. Yalnız ben Kılıçdaroğlu''nun ve konuşmacıların hiçbirinde depremin bir sorun olarak ortaya konulduğunu görmedim. Deprem de ekonomi kadar önemli ve onu da etkileyen bir faktör. Biz Marmara''daki ekonominin çarklarının duracağını söyledik, burası ekonominin yüzde 60''ını elinde tutuyor bunun durması ülkenin ekonomik bağımsızlığını yitirmesi demektir. Depremi söylememek doğru değil. Yüz binlerce insanın can güvenliğinin tehdit altında olduğu bir konu. Endüstriyi de etkileyen en önemli parametrelerden bir tanesi. İş dünyası ve sanayinin de hazırlıklı olması lazım. Depremde çarklar durduğu zaman tekrar çalışır hale getirmek zaman alır. Deprem bir realite. Bir gece uyanıp da hani, deprem oldu mu bir yerde olmadı mı diye kendimizi bakmaktan alıkoyamıyoruz. İnsanlarımız ölüyor, bundan daha gerçek bir şey olabilir mi?
DEPREMDE ÖLMEYEN ZAMANLA TELEF OLUR
İstanbul''da altyapı güvenli değil, içme suyu göreceli olarak daha iyi. Deprem en büyük altyapı felaketi, özellikle de kanalizasyon, içme suyu, doğal gaz sistemi ve yollar, köprüler tahrip oluyor. Bunun tahrip olması demek kanalizasyon kolektörlerinin tahrip olması ve içme suyu hatlarının tahrip olması bu kanalizasyon sularının içme suyuna karışma ihtimali fazla. Toprağa da sızarsa çevre felaketi çıkar. Toprak bir kere kirlenirse onu temizlemek çok zor. Bunlar önce toprağa, suya karışır sonra da tarım ve hayvancılığı etkiler ve salgın hastalıklar meydana gelir. İstanbul''da 25 milyon ton atığın ortaya çıkacağı kesin. Bunları siz usulüne uygun bertaraf edemezsiniz, daha önceden olduğu gibi alelade bir yerlere atarsanız bu zaman içerisinde yağan yağmurlarla bu atıklarla başlayan ağır metaller, besin zinciriyle sizi gelir. Depremin öldürmediği nüfus hastalıkla ölebilir.
İSTANBUL''DA 59-60 BİN BİNA ÇÖKEBİLİR
İstanbul''da trafiğe bakın ve park yeri, sokaklarda park yeri sınırlı. 59-60 bin bina çökecek. Bu binalardan sonra o yolların ne kadar kullanılacağını siz düşünün, trafiği düşünün. Göçük altında kalanları, biz amaca uygun yerlere götüremeyiz. İstanbul''da hastaneye gidemediği veya tıbbi ilgi göremediği için kaybedeceğimiz insanlar olabilir. Göçük altındaki insanları kurtarmak da fayda etmeyebilir. Deprem sırasında olabilecekleri tasavvur etmek için normal zamanda İstanbul''da karşılaştığımız keşmekeşleri düşünün bir kıyaslama yapın, göreceksiniz.
İSTANBUL KENDİ KENDİNİ KURTARAMAZ
İstanbul depremde kendi kendini kurtaramaz. Ancak çevre illerden veya yurt dışından gelenler kurtarabilir. İstanbul eğer depreme hazırlanıyorsa acil durum ve müdahale durumundan İstanbul''a konuşlandırılmış yatırımlarla değil çevre illere yatırım yapılarak bu hazırlığı yapmak lazım. İnsan gaflet içinde bu işi konuşmadan aman korkmasınlar demek çağ dışı. İnsanlar bu tehlikeyi bu tehdidi bilmeli. bizi ne ölçüde etkileyeceğini bilmeli ki ve ona göre kendilerini hazırlamalı. Biz insanları korkutmak için söylemiyoruz, bu tehlikenin var olduğunu söylüyoruz ve illeri bu tehdide karşı güvenli hale getirmek istiyoruz. Bunu konuşmamızı istemeyenler, bu iş için adım atmak istemeyenler. Bir yerlere havale etmek doğru değil. 25 kentimizin içinden fay geçiyor. Bu kadar bilinçsizce fayların üzerine ev yapıyoruz, şehirler kuruyoruz. Bu ülkeyi gelecek nesillere sağlıklı götüremeyiz.
İSTANBUL SAĞLIKSIZ BİR KENT
Büyükşehir Belediyesinin ortaya koyduğu 60 bin çok ağır hasar alacak. bu 60 bininde 40 binini de biz çıkaralım, hatta 50 bin çıkaralım. Sadece 10 bin binada ölümlü vakaların ağırlıklı olabileceğini düşünelim. 10 bin bina her biri 4 kat koy. İnsanlar doğrudan ölümle burun buruna kalacak. 16-17 milyonluk bir kent ve son derece sağlıksız gelişmiş, gecekondu mantığı ile büyümüş. Kaçak göçek bir sürü binanın olduğu bir kent. Onun için korkuyoruz. Daha önceden söylediğimiz her şey Türkiye''nin geleni içindeydi. 99 mantığını ve iştahını kaybetmeseydik, 23 sene geçti, bütün ülke güvenli hale gelirdi. 1999 ruhu ve hızıyla bu iş devam etmedi. Bu şekilde sürseydi, bitmişti.
Birçok partinin depremle ilgili planları var ama onlar da pek dile getirmiyor. CHP''nin de böyle bir planı olduğunu sanıyorum ama nedense daha dile getirilmedi, şu anda bunu söylemek istiyorum, sizin en başta dile getirmeniz gereken konu insanlarımızın can güvenliği, Halk ürkmesin anlayışının, bu çağ dışı anlayışın dışına çıkmamız lazım. Bir parti çıkıp deprem planını açıklamalı. Hiç kimse evine çatısı başına çökecek şekilde girmemeli. Bir parti çıkıp da kendini adıyorsa, ben iktidara geldiğim zaman ben kenti depreme dirençli hale getireceğim, çocuğum okulda göçük altında kalır mı diye korkmayacaksanız diyeceksiniz, korkmayacaksınız, bu bizim hakkımız değil mi? Bakın seçim geliyor, siyasilerin en önem verdiği şey halkı memnun etmektir. O halde halkımızın da bütün partilere, bu siyaset değil, bütün partilerden depremle ilgili yapacaklarını da talep etmeleri lazım. Yüzde 90''ı kentlerin deprem kuşağı içerisinde. Deprem programı olmayan bir partiye halk, oy vermemeli. Depremin siyaseti yok, herkes ölüyor.
İSTANBUL''DA MİNİMUM 7.2 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM OLUR
1999 tarihinden itibaren her an olmak kaydıyla, Marmara''da bir deprem olma olasılığı yüzde 64''tür. Bu, çok büyük bir olasılık. 1992''de Şarköy depremi var, Marmara''nın doğusunda. Marmara''nın kuzeyinde doğru düzgün deprem yok. Bunun sağı ve solu kesin kırılmak zorunda. Bu sadece bizimle de ilgili değil. Biz bilmiyoruz diyelim ama bunu sadece biz demiyoruz. Deprem olmayacak diyen de yok. İstanbul''da maksimum 7.6 büyüklüğünde, minimum 7.2 büyüklüğünde bir deprem olur. bu bilimsel çalışmalarla uydularla, gözlem yöntemiyle, jeolojik yöntemlerle ortaya konulmuş bir bilimsel gerçeklik bu.
Avrupa Yakası çok etkilenecek. zeminin göreceli olarak kötü olduğu yerlerde deprem dalgalarının hızı azalır ve oralarda yer ivmesi daha fazla olur, daha çok sarsar, bir sıvılaşma ve heyelanlar meydana gelir. Depremin etkisi daha fazla olur, 1999 depreminde Avcılar''da 1000 kişi öldü. Bu genel bir durumu yansıtıyor. ancak Avrupa Yakasında da göreceli daha sağlam yerler olabilir.
Deprem olduğu zaman, depremin kalbinin içinde araştırma yaparken, depremin en yoğun olduğu yerde ayakta kalanların binaların sayısı çökmüş binalardan daha fazlaydı. Sefer tası gibi çöken binalardan kurtulmak mümkün olmamıştı. Çürük dedik, şurası daha çok etkilenir dediğimiz yerde bütün insanlar ölecek diye bir anlayışa kapılmaması lazım. Bu depremin şiddetine bağlı. Binanızın temeline bağlı, zemindeki temele bağlı, bir binanın sağlamlığı birçok farklı parametreye bağlı. Eğer siz deprem bakımından avantajlı olmayan bir yerde oturuyorsanız dahi siz depremde güvende olabilirsiniz. biz hep onu diyoruz, kenti dirençli hale getirin, bugünkü teknolojilerde düşük yer yok, deprem parametreleri göz önüne alınırsa her yerde dirençli binalar yapılabilir.
MECLİS''TE FAY YASASI ÇIKMADI
Düzce''deki 6''ya yakın depremde yıkım görece az oldu. Avrupa yakasında ve deprem bakımından görece güvensiz bir yerde de olsak binamız dayanıklı ise biz emniyetteyiz demektir. Baskı uygulanıyor insanların üzerinde, psikolojik olarak anlatmak lazım ama bir realite var. Naci Görür konuşmazsa deprem olmayacak mı? Depremden ummadığınız bir anda darbe yemek midir doğru olan? İnsanlar depremde ne yağacağını, kime oy vereceğini bilmeli. Bugün hangi aklı başında yer bilimciye sorsan, Maraş ve çevresinde deprem bekler. Malatya''da deprem bekler. Bu, bilimsel bir öngörü. Elazığ''da da deprem bekliyorduk, 2020''de oldu. Halk, istemeli, talep etmeli, belediyenin en temel görevi evleri can güvenliğini koruyacak hale getirmek. Hafif, deprem güvenliği olan binalar yapın, kentlerimizi dirençli hale getirmeye çalışın.
25 KENTİN İÇİNDEN FAY GEÇİYOR
25 kent var, içinden pay geçiyor, meclisten henüz bu fay yasası çıkmadı. Halk bilsin, korkmaması için de bizim devletimiz ortaya çıksın ve desin ki endişe etmeyin. Biz depreme karşı en dirençli kentleri oluşturmaya karar verdik desinler. Depremle ilgili devlet kurum ve kuruluşlarına da görev verdi. Hangi binalar güvensizse onlar ortaya çıkarılmalı ve görev verdi devlet, bunlar gönderildi. Bu son derece çağdaş ve yapılması gereken ama işlenmiyor. Bazı ilçe başkanlarıyla görüştüm. Belediye başkanları nasıl yapacağız, hani para, diyorlar. İlk kez bu hükümet, depreme karşı risk azaltma planını uyguladı ama onu hayata geçirecek örgütlenmeyi henüz yapmadı. Bu planlar genelde masa başı şeklinde yürütülüyor. Bu hükümetin kentsel dönüşümü çağdaş bir şekilde başlattı ama rant odaklı bir duruma dönüştü. Bu parti meselesi değil, biz bizi yönetenlerden ve yönetecek olanlardan talepkâr olmalıyız. Gece rahat uyuyalım, bunu istemek hakkımız.
KENTLERDE MİKRO BÖLGELEME YAPILMALI
Mikro bölgeleme çalışması yaptığınız zaman, o kentin zemini nasıldır, nerede sıvılaşma olur, deprem dalgaları geldiği zaman, nerelerde nasıl hasar verir, heyelan nerede olur, kaya düşmesi nerede olur gibi problemler çözülmüş olur. Kentin gelişim planlamasını ve gelişim planlamasını yapar, yeşil alan olacak yerler belirlenir. Çünkü sıvılaşma olan yerler çok tehlikelidir. birçok kentte sıvılaşma olan bölgelere bina diktiler. Kentlerde en fazla hasar görecek yerler mikro bölgeleme ile ortaya çıkar ve çalışmalar yapılır.
AFET BAKANLIĞI KURULMALI
Mikro bölgeleme bir kentin niteliğini ortaya koyar. Önce mikro bölgeleme yapılmalı, bu masa başında yapılmaz, masraflı bir iştir. 10 15 milyon dolardan az değildir, mikro bölgeleme çalışması. Bütçe verilmeden bu iş yapılmaz. sondajla olur bu iş, analizle olur, bunu yaptığınız zaman tehlike analizini çıkarırsınız ortaya. Deprem üretme kapasitesi ve zamanı da budur diye tehlike ortaya koyulur. Siz o tehlikeyi bildikten sonra, diyelim ki benim kentim 7 büyüklüğünde bir depremle etkilenir diyorsanız, bu tehlike gerçekleşirse ne kadar zarar verir, onu araştıracaksınız. Halk, nasıl etkilenecek, altyapı nasıl etkilenir. Yollar, köprüler, viyadükler ayakta kalır mı, yapı stoku nasıl zarar görür, onu ortaya çıkarırsınız, sonra çevre bundan ne kadar hasar alır, ekonomi nasıl etkilenir.
Vali olarak, nerede ne kadar zarar olacağını öğrendikten sonra zarar azaltıcı önlemler alırsınız, altyapıyı depreme dirençli hale getirirsiniz, daha deprem gelmeden önce onun azaltıcı zararlarına karşı önlem alırsın. Minimum zararla bu depremin etkilerini azaltacaksın. Bu Türk hükümetinin de bunu kabul etmesi lazım. Bu afet, bir bakanlık altında toplanmalı. Bu bakanlığa çok ciddi bütçe verilmeli. Halkla omuz omuza bu iş yürütülmelidir. Eğer bunu yapabilirsek, Türkiye''yi depreme dayanıklı bir hale getirmemiz lazım."