Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Narinleri koruyamamanın utancı

Günlerdir aranan Narin’den kötü haber geldi. Küçücük bir kız çocuğunun ölümünün ardından ne söyleyeceğini bilemiyor insan. Ölüm anında yaşadığı korkuyu düşününce, boğazım düğümleniyor.

Tuhaf bir mahcubiyet de var tabii. Küçücük bir kız çocuğunun öldürüldüğü topraklarda yaşayan bir yetişkin olarak, toplum içindeki sorumluluğumuzu yerine getiremedik; küçücük bir çocuğu koruyamadık.

Narin’in ölümü, bireysel bir suç vakası olmasının yanı sıra, toplumsal bir trajedidir de.

Çelişkili ifadeler, gözaltına alınıp serbest bırakılanlar… Toplumun tepkisiyle mi hareket ediliyor, deliller ne, bilmiyoruz.

Dosyada gizlilik ve yayın yasağı var.

O yüzden “Narine ne oldu”, “kim, nasıl canına kıydı”; bunları konuşamıyoruz, zaten üzerine konuşacak kadar kesin ve net bilgiler de yok.

Narin’e ne olduğunu konuşamıyorsak; topluma ne olduğunu konuşalım.

Adalete ne olduğunu da tabii…

Çocuklarının sokaklarda güvende olamadığı bu toplumdaki çürümüşlükten bahsedelim.

Tam da son yazıda Polatların tutuksuz yargılanmasını, kamuoyunda oluşan adaletsizlik duygusunu konuşmuştuk; Narin’e yapılanların sorumlusunun (veya sorumlularının) günlerdir bulunamamasının adaletsizlik ve güvensizlik duygusunu nasıl pekiştirdiğini de görelim.

Ve Narin’den önce koruyamadığımız diğer çocuklar…

Çocuklar geleceğimizdir, diyoruz; geleceğe dair güzel ne varsa yitirdiğimiz gibi, çocuklarımızı da yitiriyoruz.

Öldürülen her çocuğun ardından gereken önlemler alınsaydı, onları öldürenler cezalarını çekselerdi, Narin daha güvende olacaktı.

Tıpkı bugün Narin’e bunu yapanların cezalarını çekmesiyle, gereken koruyucu önlemlerin alınmasıyla, en azından bugünden sonra nice Narinlerin güvenliğini arttırabileceğimiz gibi…

Ancak Narin’in kaybolma sürecinin başından beri yaşananlar, bir köyün adeta İspanyol yazar Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” kitabındaki gibi herkesin bildiği cinayete karşı sessiz kaldığı düşüncesi, bizlerin vicdanını daha çok sızlatıp, öfkesini körüklerken; Narin’in katilleri gibileri için de cesaretlendirici oluyor. Böylece, öldürülen her çocuğun ardından sokaklar daha da güvensiz oluyor.

Toplumsal değerlerimiz ve aile yapılarımız ile ilgili yanlış ve vazgeçmemiz gereken gelenekler, öte yandan korumamız gereken birliktelik, yardımlaşma, dayanışma gibi toplumsal değerlerimiz arasındaki ayrımı görmek gerekir.

Çocuk hakları konusunda bilinç, sosyal hizmetler, toplumdaki şiddete karşı alınması gereken önlemler ve daha pek çok hususta çocukları koruyabileceğimiz politikalar belirlemeliyiz.

Çocuklarımız tehlikede, geleceğimiz tehlikede… Onları korumamız gerek, onlara adil ve güvenli bir toplum gerek.

Yazarın Diğer Yazıları