Ne dersiniz öyle olur mu?
Kim haklı kim haksız bilmem.
Adalet ve Kalkınma Partisi, ülkenin içinde bulunduğu bilinmezlik durumunu…
İhmallerini…
Ortaya bıraktığı çözümsüzlüklerini…
Yaşanan onca acı ve vahim olaylar sonrasında ihmali bulunanların istifa etmeyişi…
Ekonominin çökme noktasına getirilmesi…
İktidar; ‘Her şey iyi gidiyor’ dese de ardından, çoğunlukla sabır tavsiyesinde bulunması nedeniyle, üzgünüm bu durum hem adaletin hem de kalkınmanın altında kalındığını göstermektedir.
*
Kalkınmaya gelince:
İktidar 22 yılın sonunda, önceki gün (24 Ocak 25) Instagram’da gördüğüm mizahi bir paylaşım -ister kabul edelim ister etmeyelim- Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ülkeyi getirdiği son durumda üretim yapmayıp, maalesef ‘Betondan medet umar’ noktaya getirdiğini gösteriyor.
*
Instagram’daki o paylaşımda:
“Çin’in; toplu üretim”
“Hindistan’ın; Otomotiv”
“Almanya’nın; Otomotiv”
“Japonya’nın Dijital Teknoloji” ürettiklerini…
Türkiye’mizin ise bunların hiçbirini üretemediğini ülkenin gelir kaynağının;
“Trafik Cezası…
Bedelli askerlik…
İmar barışı…
Noter tasdiyi…
Paralı poşet satışı…” yani bir anlamda ceza ve vergiler olduğuna dikkat çekiyor.
*
Yanlış mı?
Kanımca biraz düşünen herkes, bunun yanlış ya da doğru olduğunu bulabilir.
*
Biliyor musunuz insanın içi acıyor!
İtibardan tasarruf olmaz ya, yapılan şu mizah bile ‘Şengen ülkelerinin’ vize konusunda Türk vatandaşlarına karşı ne kadar ketum davrandıklarını, son günlerde de ABD’nin bize 2 yıl sonrası için randevu vermesi, bir itibar zedelenmesi değildir de nedir?
İtibardan ödün verilmez elbette, ancak ‘İtibarın neleri kapsadığını’ da iyi bilmek gerekir…
*
Öncelikle itibar, sanırım:
‘Korumaların sayılarının çok olması…
Araç konvoylarının uzun olması durumu’ olmasa gerek, diye düşünüyorum.
Uçak sayılarının çokluğu…
Sarayların, köşklerin değişik yerlerde değişik mimaride yapılması, ne kadar itibardır bilemem, ama uluslararası alanda ülke ekonomisinin saygın hale gelmesi, getirilmesi…
Üniversitelerimizin dünya üniversiteleriyle yarışır olması …
Dünyaya teknoloji satıyor olmamız …
Dünya’da isim yapmış markalarımızın olması…
Gayrisafi Milli Hasıladan elde edilen kişi başı gelirin, bugünkünden çok daha fazla olması…
Türk vatandaşlarının seyahat için gittiği ülkelerde horlanmaması…
Hatta; “Senin niye yeşil pasaportun var?” diye sorgulanmaması, kaldı ki bu sorgulama benim bir yazar arkadaşıma yapılmıştır.
İtibarın ölçüsü bunlardır ve maalesef bunlar 22 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son on yılından sonra günbegün getirdiği sonuçtur.
*
Nasıl olmuştur, niye olmuştur, bilemiyorum ama bugün, sahiden Türk insanının çok büyük bir kesimi her anlamda fukaralaşmıştır…
*
Ne diyeyim ki?
Bir yöneticinin yaptığı hatalar sonrasında…
Şirketini zarara uğratma alışkanlığını sürdürmesi halinde, kendi patronundan defalarca sabır istemesi, bir anlamda ‘O yöneticinin o işi yapabilme ehliyetini kaybettiği’ anlamına gelir ki zaten patron da bunu anlamıştır.
O yöneticinin tazminatını verir ve gönderir.
*
Ne dersiniz, öyle olur mu?
Biraz daha aklıselim söylemler mi kullansak
Vicdanlar gerçekten yaralandı
Allah aşkına, burada bir yanlışlık yok mu?
“Acımız çok büyük, daha fazla büyütmesek mi?” diyorum.
Hayaller ulaşılamayacak kadar uzak
Ne dersiniz öyle olur mu?
Benim de dileğim budur!
Benim aklıma gelenler bunlardır
“Turpların büyüğü heybede!” de…
Bugünleri tarih yazacak da nasıl yazacak?









