İmralı’ya haksızlık ettiğimi fark ettim.

Artık onu ne bebek katili yerine koymak için adlandıracağım ne teröristbaşı ile özleştireceğim.

*

Bu konuda ben de modaya mı takılı kaldım ne?

Doğrusunu isterseniz ben modadan anlamam ki.

“Başkaları şöyle” diyor diye, ben de aynısını yapmaya çalışmam.

Ben, hep ‘Kendim’ olmaya çalıştım.

Eksiğimle, fazlamla; doğrumla, yanlışımla ben, ‘Kendim’ oldum.

*

Oysa benim kara parçasına kastım ne ki bir bebek katili ile onu özdeşleştireyim!

Oysa orası ilk mübadeleye kadar içinde insanların yaşadığı, normal bir hayatın sürdürüldüğü iç denizimizde bir ada.

İlk mübadelede, oradakilerin memleketlerine dönmeleriyle birlikte, belli bir dönem kendi haline bırakılan İmralı, daha sonra hep insanın içini ürperten bir isimle anılır oldu.

O yıllarda adada 250 hane, bir okul, üç manastır varmış.

Tamamı Rumlardan oluşan bin 200 kişi yaşıyormuş.

*

Mübadele sonrasında da keşke boş olarak tutulmasaymış da mübadeleyle gelen soydaşlarımızın bir kısmı oraya yerleştirilerek, hayatlarını -diğer adalarda olduğu gibi- orada devam ediyor olsalarmış.

*

Askeriyeye devredilmiş.

Yapacak bir şey yok.

Zamanında büyüklerimiz, öyle karar vermişler ve öyle yapmışlar.

*

1935 yılında inşaat ustası hükümlü Fahri Usta tarafından oradaki kilise onarılarak koğuşa çevrilmiş ve böylece cezaevi ilk konuklarını da o zaman kabul etmiş.

Cinayet suçundan yargılanan 50 hükümlü, İmralı adasında cezalarını çekmeye başlamışlar.

*

Ve burası ogün bugündür cezaevi olarak kullanıyor.

Oranın bugünkü bir numaralı suçlusu da bir bebek katili.

Böyle derken kendisine iftira atmıyorum…

Doğruyu söylüyorum.

Masum biri olsa bugün ne işi vardı orada?

Hele düne kadar ‘Bebek katili’ denilerek söylemediklerini bırakmayanlar, bugün ona aracı gönderiyorlarsa, gazilerimizin de şehitlerimizin de vebali önce o katil üzerine, sonra da ona paye verenlerin üzerinedir.

*

Bana göre Özgür Özel ve CHP, doğru bir karar verdi ve görüşmelerle ilgili doğrudan bebek katilini muhatap almadı.

“Çözüm mecliste” dedi ve doğru söyledi.

Bundan sonrasında o da değişik bahanelerle fikir değiştirir ve onu doğrudan muhatap alırsa, benim vicdanım da ona ‘Yazıklar olsun!’” der.

*

Bu dünyanın, öbür dünyası da var.

Birilerine bu dünyada hesap sorulamıyorsa, öbür dünyada ona da bir hesap soran var.

İnananlar için bu böyle!

*

Bu insanların yakınları bir kere bile:

“Dün, bu millet size nasıl bakıyordu, bugün nasıl bakıyor? Niye böyle oldu?” diye sormaz mı?

Ne cevap verilir, nasıl bir cevap verilir bilmem.

Tarih yazacak…

Bebek katilini de yazacak…

Bugün ona methiyeler düzenleyenleri de…

*

“Bu zamana kadar ‘İmralı’ derken, özür dilerim, sözüm sana değildi İmralı.”

Bundan böyle onu ismiyle anayım ki hakkın yenmesin!

Ama lütfen, sen bana alınma İmralı!