Örgütlü cehâlet ve toplum mühendisliği
Toplum mühendisliği; halkın davranışlarını, tutumlarını ve düşünme biçimlerini şekillendirme çabalarını ifade eden bir kavramdır.
Bazı insanlar bu kavramı duyduğunda, doğrudan olumsuz bir anlam yükleyebilirler ama her zaman kötü niyetli olmak zorunda değil.
Örneğin, bir devletin ekonomik politikaları bile toplumu belirli bir yöne çekmeye çalışabilir, bu toplumsal mühendisliğin bir formudur.
Burada dikkat etmemiz gereken, toplum mühendisliğinin hangi amaca hizmet ettiğidir. Eğitim seviyesi düşük olan, sorgulamayan kitleler, toplumsal mühendislik çalışmalarına daha açık hâle gelirler. Çünkü eğitimsizlik, insanları manipülasyona açık hâle getirir.
Halkın büyük bir kısmının eğitimsiz olduğunu düşünün. Devletin ya da bir grubun, halkın düşünce biçimini şekillendirmesi çok daha kolay olacaktır. Tarih boyunca da böyle olmuştur.
Platon'un ünlü “Devlet” adlı eserini ele alalım. Platon, halkın eğitimsiz olmasının, demokrasinin en büyük tehlikesi olduğunu vurgulamıştır. Çünkü eğitimsiz bir toplum, kendi kendini yönetme yetisine sahip değildir. Demagoglar ortaya çıkarlar, halkın hoşuna gidecek şeyler söylerler ve kitlelerin desteğini kazanırlar. Ama çoğu zaman halkın çıkarını gözetmez, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederler.
Günümüze uyarlarsak.
Medya, sosyal medya ve hatta eğitim sistemleri, toplum mühendisliğinin araçları hâline gelmiştir. Özellikle eğitimsiz kitleleri manipüle etmek için kullanılan yöntemler oldukça dikkat çekicidir.
Toplum mühendisliği dediğimizde, sadece devletin değil, özel grupların da bu süreçte yer aldığını görüyoruz.
Medya örneğini düşünün. Gazeteler, televizyonlar, sosyal medya platformları, aslında hepsi birer araçtır. Halkın doğru bilgiye erişmesini sağlamak yerine onları belirli bir ideolojiye yönlendirmek amacıyla kullanılırsa; o zaman toplum mühendisliği devreye girmiş demektir.
Nazi Almanyası dönemini hatırlayın. Propaganda Bakanı Joseph Goebbels, toplumu nasıl manipüle etti?
Halkı, Nazi rejiminin doğru olduğuna inandırmak için medya araçlarını sonuna kadar kullandı. Basit, akılda kalıcı sloganlar, sürekli tekrar edilen büyük yalanlar… Bir süre sonra halk, bu yalanlara inanmaya başladı.
Goebbels’in söylediği bir şey var ki çok önemli: “Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve onu sürekli tekrar ederseniz, insanlar ona inanmaya başlarlar.” Toplum mühendisliğinin en temel noktalarından biridir. Halkı manipüle etmek için kullanılan en güçlü yöntemlerden biri, büyük yalanları sürekli tekrarlamaktır. Yalanı ne kadar büyük yaparsanız, o kadar inandırıcı olur.
Peki, yalanın etkisini nasıl sürdürülebilir hâle getirirsiniz? Eğitimsiz kitlelerle.
Eğitimsiz kitleler sorgulamazlar. Onlara ne sunarsanız onu kabul ederler. Bu yüzden, eğitimsiz bir toplumun yönlendirilmesi çok daha kolaydır.
Ama eğitimli bireyler? Onlar sorgularlar. Eğitimli bireyler, otoriter rejimlerin ve toplumu manipüle etmek isteyen grupların en büyük düşmanıdır. Çünkü eğitimli bir birey, ona sunulan bilgiyi hemen kabul etmez. O bilgiyi sorgular, araştırır, karşılaştırır ve ondan sonra doğru olup olmadığına karar verir.
Peki, sürdürülebilir cehâlet nasıl oluşturuluyor?
Bu noktada bir strateji devreye giriyor. Sadece eğitimsizlik değil, cehâleti sürdürülebilir hâle getirmek de önemli bir nokta. Eğitim sistemine baktığınızda, niceliksel olarak artırılmış ama niteliksel olarak boşaltılmış bir yapı görüyorsanız; burada sürdürülebilir cehaletten söz ediyoruz demektir.
Üniversitelerin sayısı artıyor, ama içi boş, niteliksiz mezunlar veriyorlar. İnsanlar, eğitimli olduklarını düşünüyorlar, aslında eğitimden uzaklar. Sorgulama yetilerinden yoksunlar ve toplum mühendisliğinin en büyük hedeflerinden biri hâline geliyorlar. Kalitesiz eğitimli bireyler, iktidarın yönlendirmesine daha açıktır. Çünkü sorgulama yeteneğinden yoksundurlar.
Bir başka önemli araç medyadır. Eğitimsiz ya da yeterince sorgulayıcı olmayan kitleler, çoğu zaman bilgilerini medyadan alırlar.
Medya, halkı doğru bilgilendirmek yerine onları yönlendirme aracı hâline getirilirse ne olur?
Bir süre sonra halk, medyada gördüğü her şeye inanır hâle gelir. Gerçekleri öğrenme şansı olmayan bireyler, kendilerine sunulanla yetinmek zorunda kalırlar. Nazi Almanyası döneminde yaşanan tam olarak buydu. Gazetelerde, televizyonlarda yalnızca Nazi propagandası yer alırdı. Halk, yalnızca devletin onlara sunmak istediği bilgiyi alırdı. Gerçekler gizlenir, yalnızca manipüle edilmiş bilgiler halka sunulurdu.
Sonuç? Toplum mühendisliği başarılı oldu.
Buradan çıkarılması gereken çok önemli bir ders var.
O da şu: Eğitimsizlik, cehâlet sadece bireylerin sorunu değildir. Toplumun ve hatta devletin geleceğini etkileyen bir durumdur. Çünkü eğitimli bir toplum, kendisini yönetenleri denetler, sorgular. Ama eğitimsiz bir toplum, liderlerini sorgulamaz. Onları yüceltir, hatta bazen tapar hâle gelir. Demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
Platon’un da dediği gibi, demokrasinin işleyebilmesi için halkın eğitimi şarttır. Eğer halk eğitimsizse, demokrasi, bir süre sonra otokrasiye dönüşebilir. Çünkü eğitimsiz bir halk, kendisini yönetecek kişileri doğru seçemez. Demagoglar başa gelir, güzel konuşan, hitâbet sanatı güçlü olan liderler halkı manipüle ederler. Halk, bu liderlerin niyetini sorgulayacak kapasitede değildir. Çünkü eğitim seviyesi düşüktür. Bu yüzden demokrasinin uzun ömürlü olabilmesi, eğitimin kalitesine bağlıdır.
Bir de "lider kültü" dediğimiz bir kavram vardır. Eğitimsiz toplumlar genellikle bir liderin etrafında toplanırlar. Onlar için lider, kendilerini kurtaracak bir figürdür. Lider, onların yerine düşünür, onların yerine karar verir. Bu toplumlar, kendilerini liderin ellerine bırakırlar.
Ya eğitimli toplumlar? Onlar lidere değil, sisteme inanırlar. Eğitimli toplumlarda sistem her zaman denetlenir ve sorgulanır. Liderler, birer araç olarak görülürler. Eğer toplumun ihtiyaçlarına cevap veremiyorlarsa, değiştirirler. Eğitimli bireyler, her zaman lideri ve sistemi sorgularlar. Onlar için önemli olan, toplumun çıkarlarıdır.
Bu fark çok önemlidir. Eğitimsiz bir toplum, liderin peşinden gider ve onu sorgulamaz. Lider ne derse, doğrudur. Ama eğitimli bir toplum, lideri sürekli denetler. Bu denetim mekanizması demokrasinin de güvencesidir. Çünkü liderler, toplumun isteklerine cevap veremediklerinde değiştirilebilirler. Eğitimli toplumlarda bu çok doğal bir süreçtir. Ama eğitimsiz toplumlar, liderlerine tapar hâle gelirler. Bu yüzden, otoriter rejimler eğitimsiz toplumlarda daha kolay kök salarlar.
Peki çözüm ne?
Çözüm, eğitimin kalitesini artırmakta yatıyor. Sadece daha fazla okul açmak, daha fazla üniversite mezunu vermek çözüm değil. Asıl mesele; sorgulayan, eleştiren bireyler yetiştirmektir. Çünkü sadece bu şekilde toplumu manipüle etmek isteyen güçlere karşı durabiliriz. Sorgulayan bireyler, toplumu daha iyi bir noktaya taşıyabilirler. Bu da nitelikli bir eğitimle mümkündür.
Toplum mühendisliği ve sürdürülebilir cehalet kavramları üzerine düşündüğümüzde, aslında bu sürecin ne kadar yaygın olduğunu ve pek çok farklı alanda karşımıza çıktığını görebiliyoruz.
Bireyler olarak yapmamız gereken en önemli şey, sorgulamak. Bilgiyi sorgulamak, medya organlarını sorgulamak, liderleri sorgulamak...
Çünkü ancak bu şekilde manipülasyondan kurtulabiliriz.