1) Sadece Türk kamuoyu değil,Türk Devleti bile İslamcı cemaatler olgusunu  yeterince bilmiyor.
2) 28 Şubat sürecinde TSK cemaatleri Faik Bulut isimli Filistin gerillası olan eski bir solcunun kitabıyla değerlendirmişti ki,
o kitap asla rehber alınabilecek kalitede değildir.
3) Hem TSK, hem MİT cemaatlere sızdı, lakin ajanların bir bölümü cemaatlerde gördüğü itibar ve sağladıkları maddî imkânlar sebebiyle saf değiştirdi. Diğer bir bölümünün verdiği raporlar ise belli bir metodoloji ile tasnif edilmediği ve belge haline getirilmediği için unutulup kayboldu.
4) Tarikatların yüzyıllara uzanan geçmişleri var ancak son dönemde Türkiye’deki inanç yapılanması cemaatleşme şeklindedir. Mevlevilik benzeri tarikatlar artık sadece semboller ve ritüeller ekseninde faaliyet gösteriyor, buna mukabil işin tasavvuf yönünü cemaatler üstlenmiş durumda.
5) Türkiye’deki Tarikat-Cemaat ekolü olarak iki temel eksen öne çıkar ki bunlar, Nakşi ve Risale-i Nur guruplarıdır. Kadiriler gibi bunların dışında olanlar da yok değildir.
6) Hem Nakşiler hem de Nurcular birkaç koldur.
7) Mahmut Hoca ya da Çarşamba gurubu ile İhlasçılar, İskenderPaşa Cemaati, Erenköylü Samiciler, Süleymancılar Nakşi ekolüne yakınken,Yeni Asyacılar, Fetullah Gülenciler, Kırkıncı Hocacılar ve Yazıcılar  Nur Kesimine mensuptur.
8) İstisnasız bütün cemaatlerde önder kim ise o Allah’ın ve Peygamberin yeryüzündeki vekili gibi kabul görür. Cemaat önderine zerre itiraz iması bile cemaat mansuplarına göre tartışmasız küfürdür ve bunu yapanlar tartışmasız cehennemliktir.
9) Bazı cemaatlerde önder Mehdi Aleyhisselam’dır yani öyle görülür.
10) Cemaatlerin tamamına yakını diğer  cemaatleri küfürde olmakla itham eder ve öyle görür.
11) Hiçbir cemaatte sorgulama yoktur. Şahsî irade söz konusu değildir.
12) Cemaat önderleri yeni feodal beyler misalidir ve Doğu’daki ağalık sisteminin abartısız milyon misli bir etkinliktedirler. Cemaat mensupları cemaat ağasının verdiği istikamette oy kullanırlar ve bunu ibadet vecdi ile yerine getirirler.
13) Cemaat guruplarında emre sorgulama yapmanın adı vesvese ve Şeytan’ın insanın içine girmesidir.
14) Tamamı değil ama pek çok cemaat gurubunda önderler zamanla en zengin olandır. Pek çok cemaat mensubu İslama hizmet adına önderin başkanı olduğu vakfa servetini bağışlar.
15) İslamcı cemaatler asla sivil toplum örgütü falan değildir, tersine içine kapanık hücre yapılanmalarıdır ve tamamen kendi aralarında bir dünya kurarlar.
16) İnanç bütün dünyada çok etkili olduğu için bütün istihbarat örgütleri inanç kurumlarına sızmak isterler. Buradan hareketle CIA, Mossad ve MI5 gibi gibi büyük istihbarat örgütleri Türkiye’deki bazı cemaatlere bir şekilde nüfuz etmişlerdir.
17) Cemaatlerin tamamı gayrı millî değildir, millî olanlar da vardır.
18) Tahmin edilenin aksine bu cemaatlerin yüzde 90’ı ihtilalci değildir. Statükocudur. Tamamı değil ama büyük olan cemaatler kim iktidara gelirse onu destekler.
19) Nurcu Gurupların tamamı ve bazı Nakşi Gurupları onlarca yıldır hep Adalet Partisi ile ANAP’ı desteklemişlerdir.
20) Demirel Nurcuların ve İhlasçıların gözünde 70’li yıllarda Büyük Mücahit (Evliya) olarak görülürdü. Keza daha sonra Özal’a bu şekilde bakıldı.
21) MSP ve Erbakan bu cemaat guruplarının her zaman boy hedefi idi ve fitne olarak görülürdü.
22) Bu büyük cemaat gurupları 90’lı yıllarda Tayyip Erdoğan’dan nefret eder ve ona asla oy vermezdi. TGRT’de program yaparken 1994 mahallî seçimlerinde Dalan-Kesici ve Livaneli ile beraber yine aday olan Tayyip Erdoğan’ı da programa çağırdım diye neredeyse kovuluyordum.
23) Bugün bu cemaatlerin yüzde 95’i  AKP’lidir ve bazıları Tayyip Erdoğan için Mehdi Aleyhisselam bile diyebilmektedir.
24) İktidardan düştüğü gün AKP’yi önce bunlar terk edecektir.
25) Bu cemaatlerden en etkin olanı İran’ı tehdit, İsrail’i dost görür.
26) Cemaatlerin yüzde 95’i Atatürk’ü sevmez.
27) Cemaatlerin yüzde 80’i Türkiye’yi Dar-ül Harp yani Kafir devlet görür ve devletten çalmayı ibadet sayar.
28) Cemaatlerin yüzde 80’ine göre vatan seccadenin serildiği yerdir. Cemaatler Osmanlıyı sever, lakin  bazıları Türk kavramından hoşlanmaz.

NOT: Hasan Kundakçı Paşa’nın Alfa yayınlarından çıkan “Mehmetçik’ten Anılar” kitabı ile Emine Özgenç’in Bengü Kitabevinin çıkardığı “Eylül 12’den Vurdu” isimli eserini tavsiye ediyoruz.

İşte AKP’nin Hizbullah’tan korkma nedeni!..
1) Hizbullah tıpkı Milli Görüş Hareketi misali bir cemaat ya da tarikat değil İslam ambalajlı bir siyasi harekettir. Hizbullah’ın imaj ya da algı olarak toplumumuzdaki karşılığı din ambalajı ile korku ve dehşet salınmasıdır.
2) Bugün Türkiye’de en mütedeyyin insan bile Hizbullah’tan nefret eder.
3) Hizbullahçıların AKP vurdumduymazlığı sayesinde yani çıkarılan yasanın 5 yıldır olduğu gibi bu yıl yürürlülüğünü ertelememesi sebebiyle serbest kalması ve firar etmesi toplumda sadece infial değil aynı zamanda AKP bağlamında bazı tereddütlerin yeşermesine sebep olmuştur. AKP bir tarafta polisiyle, yargısıyla, telefon dinlemesi ile  devleti ele geçirme suçlamalarına muhatap olurken, öbür yanda Hizbullahçılarla özdeşleştirilerek kamu vicdanında sorgulanır hale gelmiştir.
4) Korku ve şiddet olan Hizbullah algısının AKP ile özdeşleşmesinin imaj erozyonuna sebep olacağını gören Tayyip Erdoğan tıpkı referandumda MHP’nin, “AKP Öcalan’la görüşüyor” iddialarını verdiği karşılık misali üslûp olarak çok çok sert bir ifade kullanarak toplumun hafızasında yer etmek istiyor ve oluşma ihtimali olan AKP-Hizbullah beraberliği kanaatini  baştan yıkmak istiyor.
5) AKP’nin Hizbullaha yönelik olarak İstanbul’da yaptırdığı operasyon salıvermenin toplumdaki infialinin kamuoyu araştırmaları ile belirlenmesinin sonrasına rastlar.
6) Kemal Kılıçdaroğlu AKP’nin çok iyi bir açığını yakalamıştır ve bu konu asla unutturulmadan her vesile ve imkan kullanılarak sürekli gündemde tutulmalıdır. CHP, Hizbullah’ın vahşet görüntüleri  ile AKP’nin affını bilbortlara  taşımalıdır... Tayyip Erdoğan’ın verdiği panik görüntüleri,  Hizbullah’la özdeş gösterilmekten nasıl rahatsız olduğunun teyididir.