Özdağ’ın Tutukluluğu Üzerine
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkan siyasi rakipleri için kullandığı “harcanma, etkisiz hale getirilme” anlamına gelen “telef olma” ifadesinin İmamoğlu gibi bir diğer muhatabı da halkta karşılığı yükselen bir grafik çizen, aylardır tutuklu tutulan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ.
Özdağ hakkında iki ayrı suçlama var: Cumhurbaşkanına hakaret ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme.
Öncelikle, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a yönelik eleştirel sözleri nedeniyle hakkında gözaltı kararı çıkarılan Özdağ’ın gözaltına alınmasının ardından yapılan taramayla X’teki Suriyeliler hakkındaki paylaşımları üzerinden de halkı kin ve düşmanlığa tahrikten suç duyurusunda bulunuldu.
En kısa haliyle Özdağ’a isnat edilmek istenen bu suça bir bakalım isterim.
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi uyarınca “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimi, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
Burada “açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması” yani somut tehlikenin oluşması, suçun oluşması için şart olduğu için önemli.
Nitekim Anayasa Mahkemesi de toplumun bazı kesimlerine yönelik ötekileştirici ifadelerin tek başına suçun oluşması için yeterli olmadığını belirtmiş ve “nefret içeren sözler veya şiddet çağrısı şeklinde bir olgu” aramıştır (AYM; Hakan Aygün Kararı).
Bunların yanısıra, Özdağ’a yöneltilen bu suçun nitelikli hali olarak “zincirleme biçimde basın ve yayın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” olması nedeniyle, suçlamaların “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”yle de ilişkisi var.
Dolasıyla, burada nitelikli hale başvurulması için yapılan açıklamalarla düşünce açıklamasının koruduğu alanın dışına çıkılması da haber verme sınırının aşılması da gerekir.
Oradan olmazsa buradan ceza
Tüm bunlardan hareketle, böyle keyfi uygulamalara yol açabilecek bu suçun yasada yer alıp almaması tartışılabilir ancak mevcut haliyle dahi suçun oluşması belli bir takım unsurları gerektirmekte olup, öyle hoşa gitmeyen, sert ve hatta rahatsız edici her ifadenin bu suçu oluşturması da mümkün değildir.
Dolayısıyla, cumhurbaşkanına hakaretle başlayan sürecin ardından sosyal medya paylaşımlarına dayandırılarak başka bir suçlamayla tutuklanan Özdağ için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
Evet, üslubu sert ancak ifadelerinde şiddet yok. Paylaşımlarının bütünü kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike oluşturmayacak kadar ifade özgürlüğü sınırları içerisinde.
Ayrıca, cumhurbaşkanına hakaret suçunun sağlamadığı tutuklama “imkanının” bu suçla sağlanması ve Özdağ’ın tutuklanması da hukuki güvenliğimiz açısından endişe verici.
Kaçma ve/veya delil karartma şüphesi bulunmadığı halde tutuklama tedbirinin uygulanmasını, son dönemlerdeki uygulamalar yüzünden olağan kabul edilmek oldukça tehlikeli.
Zira, meşruluk, hukukun tamamlayıcısıdır. Hukuksuzluğu, adaletsizliği meşru karşılarsak, işte o zaman umutsuz durumda oluruz.
Kurumlar güçtür
İktidar İçin En Büyük Tehlike Eleştiri
Bayramlaşmama: Bir sorumluluğun reddi
Sık Yapılan ve Kapsamlı Olmayan değişiklikler
Trump tarzı siyasetin tehlikesi
Yeni Anayasa Açıklaması (2): Polonya ve Erdoğan’ın Adaylığı
YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI: (1)
Belediyelere siyasi konjonktüre göre yetki
Onuncuda adalet sağlanacak mı?
HSK’ya Beş Yeni Üye









