Popülistler bir seçim daha kazandı

Popülistler bir  seçim daha kazandı

İtalya''da Pazar akşamı tamamlanan parlamento seçimlerinin ardından ülkenin ilk kadın başbakanı olacak ismin İtalya''nın Kardeşleri partisi lideri, aşırı sağcı ve popülist Giorgia Meloni olduğu da belirlenmiş oldu.

2016''da ABD''deki Trump''ın seçim zaferinin ardından tartışmalarda yeniden geniş yer tutan ve Avrupa demokrasisini de tehdit eden yükselişiyle dikkat çeken popülizm böylece yeni bir zafer kazandı.

Meloni, kürtaj karşıtı, müslüman, göçmen ve yabancı karşıtı, AB karşıtı söylemlerle, "önce İtalyanlar" retoriğini benimseyen bir siyasetçi. Sandığa katılımın yüzde 63''lerde kaldığı seçimlerde, yüzde 26 oy oranıyla birinci gelen partinin lideri iken, kendisine oy verenleri halkın tümü gibi görerek, "İtalya halkı bizi seçti" diyerek galibiyet konuşması yapıyor.

Seçimlerde yüzde 15 civarı oy alarak üçüncü parti olan Beş Yıldız Hareketi de popülist muhalefetin yükselişte olduğunun göstergesi.

Fransa''da cumhurbaşkanlığı seçimlerini Macron''a kaptırsa da ciddi oranda oyunu arttırmayı başaran Marine Le Pen; İsveç''te ay başındaki genel seçimlerden ikinci büyük parti olarak çıkan İsveç Demokratları; Almanya''da önlenemez yükselişiyle AfD; henüz yakın tarihte Avrupa Parlamentosu tarafından demokratik olmayan ülke olarak tanımlanan Macaristan''da iktidardaki Fidesz partisi ve lideri Orban, Polonya''da PiS derken popülizm, Avrupa''yı kuşatıyor.

Kriz dönemleri

Gıda ve yakıt fiyatlarındaki artış, anayasal kurumlara duyulan güven duygusunun kaybedilmesi, eşitsizliğin artması, düzensiz göçün ortaya çıkardığı endişeler ve sebep olduğu toplumsal olayların ardından ortaya çıkan tepki, popülistlerin ise tüm bunlara karşı radikal çözümler sunması, sorunların kaynağı olarak göçmenleri göstermeleri ve sorunlara halkın anlayacağı dilden basit çözümler sunmaları onları popülerleştiriyor. Bu popülerlik ise, popülist politikaların artmasını beraberinde getiriyor.

Popülistler, şiddetli kriz anında, "çözüm bizde" diyerek, düşman gibi gösterdikleri siyasi rakiplerine karşı halktan biri oldukları iddiasıyla iktidara geliyor. Ancak iktidara geldikten sonra gidişatı daha kötü yöne çekebiliyor.

Federico Finchelstein''ın "Faşizmden Popülizme" isimli kitabında kriz döneminden yararlanarak iktidara gelen ve devamında demokratik normları ciddi şekilde baltalayan ülkelere verdiği örneklerde Bolsonaro (Brezilya) ve Orban''la (Macaristan) birlikte Erdoğan da var. (İletişim Yayınları, 2019)

Türkiye, popülizm literatüründe tüm dünyada popüler örneklerden biri.

Kriz zamanlarını fırsat bilerek iktidara gelen popülistlerin potansiyel tehlikesi olarak da daha fazla krize neden olmaları gösteriliyor.

Nitekim, kriz dönemlerinde geçici güvenlik duygusu yaratsalar da devamında ekonomik istikrarsızlıklar ve temel haklarda yaşanan kayıplar beraberinde geliyor. Tıpkı Macaristan örneğinde olduğu gibi.

Bu zaferin Avrupa için önemi ise, bu tarz popülist zaferlerin dalga dalga yayılan etkilerinin kaçınılmaz olmasında…

Yazarın Diğer Yazıları