Başta Mehmet Şimşek olmak olmak üzere iktidar cenahı her şeyin yolunda olduğunu iddia etse de pazara çarşıya çıkan vatandaş piyasadaki iktidar yanlışlarını, fiyatlara yansıyan beceriksiz politikaları iliklerine kadar hissediyor.
Ama dillerde hep aynı şarkı;
“Biraz sabır”
Kıymetli dostlar,
Ekonomik tablo gerçekten de zorlayıcı görünüyor ve pek çok yapısal sorun birikmiş durumda. Enflasyon, kur oynaklığı, yüksek dış ticaret açığı, gelir dağılımındaki bozulma ve alım gücünün düşmesi gibi meseleler, ekonomik programın eksik kaldığını gösteriyor.
• Cari açık ve ithalat artışı: Ocak ayında ithalat %20 artarken, ihracat yalnızca %5 artmış. Bu, dış ticaret açığının büyümesine neden oluyor ve Türkiye’nin döviz ihtiyacını artırıyor.
• Gelir dağılımı ve maaşlar: Asgari ücret açlık sınırının altında kalırken, emekliler için durum daha da zorlayıcı. Alım gücündeki erime, geniş kesimleri doğrudan etkiliyor.
• Kamuda tasarruf eksikliği: Devlet harcamalarında ciddi bir kısıtlama yapılmadığı sürece, enflasyonun kontrol altına alınması zor görünüyor. Müteahhitler ve lüks harcamalar gibi kalemler sorgulanıyor.
• Küresel etkiler: Global stagflasyon endişeleri, Çin ile gerilim ve ABD politikaları gibi faktörler de piyasalar üzerinde baskı yaratıyor. Altın ve doların yükselişi de bu endişeleri yansıtıyor.
• Ekonomik politikalar: Mehmet Şimşek ve mevcut ekonomi yönetimi, rasyonelleşme sürecine yönelse de, gelir adaleti ve alım gücüne dair adımlar yetersiz kalıyor.
Önerilen çözümler arasında;
• İthalata bağımlılığı azaltmak için üretim odaklı bir ekonomi politikası,
• Kamu harcamalarını kısmak ve kaynakları daha verimli kullanmak,
• Alım gücünü artıracak adil ve dengeli maaş politikaları,
• Kredi genişlemesini dar kesimlere yönelik hale getirmek,
• Vergi reformlarıyla gelir dağılımını iyileştirmek gibi başlıklar var.
Ancak, mevcut yönetimin bu adımları ne ölçüde atacağı belirsiz. Durumun ciddiyeti göz önüne alındığında, ekonomik kırılganlıkların artabileceğini öngörmek mümkün.
Şimdi gelelim Ocak ayı verilerine. Şimdi size soruyorum;
Bu veriler ile 2025 senesinin emekli ve emekçi için normal geçme şansı var mı?
Ocak 2025’e ait ekonomik veriler, Türkiye ekonomisinin çeşitli alanlardaki performansını göstermektedir. Aşağıda temel göstergeler özetlenmiştir:
Dış ticaret:
• İhracat: Geçen yılın aynı ayına göre %5,8 artışla 21 milyar 164 milyon dolar olarak gerçekleşti.
• İthalat: Aynı dönemde %10,2 artışla 28 milyar 847 milyon dolar oldu.
• Dış ticaret hacmi: %8,3 artışla 50 milyar 11 milyon dolara ulaştı.
Ekonomik Güven Endeksi:
• Aralık 2024’te 98,9 olan endeks, Ocak 2025’te %0,8 artışla 99,7 seviyesine yükseldi.
Enflasyon:
• Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE): Ocak 2025’te yıllık bazda %42,12 artış gösterdi.
• Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE): Aynı dönemde yıllık %27,20 artış kaydedildi.
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı:
• Ocak 2025’te, imalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı %74,6 olarak gerçekleşti.
İşsizlik oranı:
• Kasım 2024 verilerine göre, mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %8,6 seviyesinde gerçekleşti.
Türkiye’ye yabancı sermaye geleceği beklentisine madde madde değinmek istiyorum.
• Hukuki güvence ve öngörülebilir ekonomi politikaları oluşturulmalı.
• Vergi politikaları yatırımcı dostu hale getirilmeli.
• Yerel sermayenin kaçışı durdurulmalı ki; yabancılar da güven duyabilsin.
• Uzun vadeli, üretime dayalı yatırımları teşvik eden bir ortam yaratılmalı.
Mevcut şartlarda Türkiye’ye gelen yabancı sermaye büyük oranda kısa vadeli sıcak para niteliğinde. Ancak kalıcı yatırımları çekebilmek için güven veren bir ekonomik ortam şart. Aksi takdirde, Türkiye sadece spekülatif sermayenin gelip çıktığı bir piyasa olarak kalır.