Sokaklarda insanlar bıçakla…

Sopayla…

Silahla birilerini öldürülüyorlar.

Markette çocuk bıçaklanırken, okullarda kızı erkeği birbirlerine neredeyse hasımlar.

*

Bir zamanlar söylendiği gibi ‘Dindar nesil’ yetiştirilmesi ne kadar başarıldı bilemiyorum, ama yetiştirilmek istenen ‘Kindar nesil’ yetiştirildi galiba.

Bu düşünceyle yola çıkanların gözleri aydın olsun.

*

Aynı kasabanın karşı mahallesinde yaşayan biri, o mahallenin karşı yakasındaki gencine karşı kindar yetiştirilecek!

Olacak şey mi bu?

İkisi de bu ülkenin insanı.

Hatta aynı kasabanın…

Aynı mahallenin, birbirine komşu olan ailelerin çocukları, aklı başında biri olarak, bu insanlar ‘Birbirine öfke kusan’ olarak yetiştirilecek!

Sahi kindar nesil yetiştirmek de ne demek?

*

Ama yok!

Bugün 15-25 yaş aralığındaki gençler, birbirlerine karşı -nedensiz bir şekilde-kindar yetiştirildiklerinden muhataplarına karşı da kin besliyorlar.

Çünkü onların dünyalarına ‘Kin tohumları ekilmiş’ bir kere!

*

Sonra ne olacak?

Bu hasımlık ilerleyecek…

Mesafeleri açacak…

Var olan dostluk, istenilen(!) kindarlığa dönüşecek…

Aynı bağın gülleri…

Aynı mahallenin çocukları oldukları unutulacak!

*

Bu durum bana 12 Eylül öncesi anlayışı hatırlatır oldu.

Bırakın aynı kasabanın çocuklarını…

Aynı ailenin çocukları…

Aynı mahallenin fakir aile çocukları arasında dahi -sanki ‘Kan davası’ varmışçasına- sağcısıyla solcusuyla bir kindarlık oluşturulmuştu.

Sonra ne olmuştu?

Birbirlerine kindar olanlar, aynı cezaevinin, aynı koğuşunu paylaşmak kaderleri olunca birbirlerini anlamaya çalışmışlar ve:

“Biz sizinle niye kavga ediyoruz ki?” deyivererek, bir anlamda cezaevi şartları o insanların aklını başına getirmiş olmalıydı!

Biraz da öyle oldu.

Olmadı mı?

Oysa her ikisinin ailesi de birbirleriyle iyi görüşen ailelerdi.

Komşulardı…

Birbirlerinin külüne muhtaçlardı da ne oldu?

Birbirlerine kindar aileler oldular.

Birbirlerinin kaşı…

Saçı…

Bıyıkları beğenilmemişti.

Yürüyüşü…

Konuşması…

Tavrı…

Tipi beğenilmemişti de almışlardı başlarına belayı.

*

Maalesef bugünlerde de o günlerin başka versiyonunu yaşıyoruz.

Kindar ve dindar nesil yetiştirmek isteyenler, kendileriyle övünüyorlardır kuşkusuz.

Kindar nesil yetiştirilecek...

Hasım yaratılacak, sonra da:

“Aynı bağın gülleriyiz” denilerek, ‘Gül’ün o masumiyeti üzerinden -bozdukları- kardeşliğin onarım mesajları verilecek.

Allah aşkına bu bir çelişki değil mi?

*

Ancak bugün var olan bu eser, hiç de öyle insan odaklı…

Hoşgörülü…

Hassas…

Akıllı…

Görgülü bir nesil değilmiş gibi geliyor bana.

Aksine, birbirini sevmeyen…

Birbirini anlamak istemeyen…

Hep benim olsun isteyen…

Sevgi ve dostluktan nasibini almak yerine, kindarlıktan nasibini alanlar arasında savrulup gidiyoruz.

*

Okullar öyle…

Sokaklar öyle…

Meydanlar öyle…

Maalesef devletin kurumları dahi öyle!

*

“Başardık” denilmesine az kaldı

Sanırım bu düşüncenin mimarları mutludurlar.

Ya komşusuna niye kindar olduklarını anlamayanlar?

Acaba onlar da mutlu mudurlar?