Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Sanki hiçbir şey olmamış gibi!

Cumhurbaşkanı Erdoğan bayram namazı çıkışında verdiği demeçte, "PYD ve YPG terör örgütüdür bize göre..." demiş...

Ne günlere kaldık!

Sanki son iki yıl öncesinin başbakanı kendisi değildi ve PYD ile görüşmeleri kendisinin Dışişleri Bakanı Davutoğlu yapmıyordu, Diyarbakır'da Barzani'yi ağırlamıyordu, el ele fotoğraflar vermiyordu objektiflere! Sanki Oslo'da PKK ile pazarlıkları kendisinin bilgisi ve emirleri doğrultusunda MİT düzenlemiyordu! 

Sanki 29 Temmuz 2013 tarihinde PYD lideri Salih Müslim, Ahmet Davutoğlu'nun özel dâvetiyle Türkiye'ye gelmedi, Dışişlerinin yetkilileri ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile üç gün süren görüşmeler yapmadı.

Sanki aynı günlerde Genelkurmay Başkanlığı 'PYD'yi, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu' olarak tanımlamamıştı...

Sanki ülkenin en önemli iki kurumunun, Genelkurmay Başkanlığı ve Hükümetin PKK ve PYD'ye bakış açıları arasında böylesine önemli bir fark yoktu!

Sanki iki yıldır 'çözüm süreci' adı altında sınırlarımız içinde ve 'Orta Doğu'da lider ülke Türkiye' adı altında Suriye'de ateşle oynayan kendisi değildi!

Sanki Suriye, aslanlardan artan bir et parçasını arsızca çekiştiren çakalların, sırtlanların savaş meydanı değildi de, Türkiye'nin himmetini bekleyen bir vilâyetimizdi!

Oysa gerçek bu değildi!

Topraklarının altındaki petrolün şımarttığı bölgede Osmanlı yıkılmaya başladığında, 80'li yıllarda "Osmanlı bizi yüzyıllarca sömürdü" diyen Zeki Yamânî'nin ve bölgedeki hânedan artıklarının kendi ülkelerine ve milletlerine ihânetleri de devam ediyordu. Petrolden evvel sâhip oldukları üç-beş tane devenin hesabını Osmanlı'ya soranlar da bedel ödemeye devam ediyorlardı.

Orta Doğu'daki ateşe odun atan ve Körfez Savaşı'ndan bu yana bölgede oluşan dengelerin içinden yağ çıkarmaya çalışan bir grup da Kürtlerdi.

PKK'nın Irak ve Suriye'deki kolları, son dönemde bölgede oluşan parçalı dengeler arasında kendilerine yer bulma gayretindeydiler, uluslararası güç dengelerinin ve odaklarının kucağında büyütülen PKK, Orta Doğu'daki  uzantıları, yüzyılın başındaki devletçikler gibi kendilerine ait olacağını sandıkları bir devletin hayaliyle taşkın heyecanlarını yaşıyorlardı.

Devlet olmayı kâğıt üzerinde yazılıp çizilen bir anlaşma metni sananların yeni bir yanılgısını da şimdi tekrar Kürtler yaşıyorlardı.

Devlet olmanın yalnızca siyâset değil daha çok bir medeniyet meselesi olduğunu anladıklarında başlarına gelecek olan, Ermenilerden farklı olmayacaktı ve bu ülkeye pasaportla girmek zorunda kalacaklardı. Türklerden olumlu ya da olumsuz zerre-i miskal bir ayrı muamele görmeden yaşadıkları bu topraklara bakıp iç geçireceklerdi.

Şu ânda cesâret devşirdikleri iki unsur, Orta Doğu'daki güç sâhiplerinin denklemleri arasında kendilerine biçilen bir geçici değer ve AKP hükümetinin terör konusunda ve dış politikasındaki sefillikti. Bölgede Osmanlı misyonuna sâhip olmak, Türk'ü tasfiye etmek demek değildi. Türk'ün tasfiye edilebildiği Orta Doğu coğrafyası ne Araplara, ne Kürtlere ne de diğerlerine vatan olmamıştı.

Umulur ki Kürtler bunu anladıklarında iş işten geçmemiş olsun!..

Yazarın Diğer Yazıları