Savunma sanayii niçin millileşemiyor?

Dost sohbetlerinde biraz damardan girerek şimdiye kadar devletin özellikle savunma sektöründe, bırakın desteklemeyi hiç değilse sanayiciye engel çıkarmasa kalkınmanın çok daha hızlı gerçekleşeceğini savunurum! Kulağa saçma geldiğinin farkındayım. Ancak önce Vecihi Hürküş, Nuri Demirağ, Nuri Killigil ve Şakir Zümre’nin başına gelenleri kısaca hatırlatalım.
Nuri Demirağ: Büyük bir kısmı Ankara’nın doğusuna uzanan yaklaşık bin kilometrelik demir ağ örgüsündeki katkıları sebebiyle soyadı Atatürk tarafından verildi. 1922’de ilk Türk sigara kağıdını üreterek kazandığı parayı yine halk için harcamaya kararlıydı. Bursa’da Sümerbank Merinos, Karabük’te Demir Çelik, İzmit’te Selüloz ve Sivas’ta Çimento fabrikalarını kurdu. 1939 yılında ilk yerli paraşütü üretti. Uçaklarında ilk uçuşu oğluna yaptıracak kadar gözü karaydı. 1944 yılında ürettiği Nu.D 38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı dünya havacılığı klasmanında A sınıfına alındı ama Türk Hava Kurumu, sipariş vermesine rağmen teslim almayarak Demirağ’ı iflas ettirdi. 1945 yılında Milli Kalkınma Partisi’ni kurarak Türkiye’yi yeniden çok partili hayata geçirdi. Tek parti yönetimine kızgınlığını,  “Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir”  sözlerinden anlayabilirsiniz. Demode tipler için lisans verildiğini, yeni icatların ise bir sır gibi saklandığını belirterek,  “Türk tipi uçak”  için gayret gösterilmesinde ısrar ediyordu.
Vecihi Hürkuş: Kahramanlıkları sebebiyle İstiklal Madalyası kazanmıştır. Yunanlılardan ele geçirilen motorlardan yararlanarak Vecihi K VI ile 1925’te ilk uçuşunu yapar. 1930’da bir kereste dükkânında Vecihi XIV uçağını inşa eder. İktisat Bakanlığı,  “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse”  bulamadığından  “Uçabilirlik Sertifikası”  vermez. Hürkuş yılmaz. Uçağına Çekoslovakya’dan sertifika alır. Fakat Türkiye’de izin almadan uçtuğu için önce cezalandırılır, ardından uçuştan men edilir.
Hürkuş, 1932’de ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu Nuri Demirağ’ın desteğiyle kurar. Fakat Vecihi Sivil Tayyare Okulu mezunlarının diplomalarına denklik verilmez ve kapanır. Bu arada yeğenini paraşüt kazasında kaybetse de yine vazgeçmez. Basında hikayeleri yazılmaktadır. Atatürk’ün devreye girmesiyle Almanya’da Tayyare Makine Mühendisliği okur. Fakat THK yetkilileri,  “İki yılda mühendis olunmaz”  diyerek diplomasını kabul etmez. Mühendisliğini mahkeme kararıyla onaylatır. Fakat tayini Van’a çıkarılarak yine istifaya zorlanır. Sonuçta uçakla reklam broşürleri atma işine girişir. 1954’te Hürkuş Hava Yolları’nı kurar ama kazalar, kaçırılmalar, sabotajlar sonunda yine uçuş izinleri iptal edilir. Öldüğünde borç içindedir. İstiklal Harbi’ne katkıları sebebiyle bağlanan maaşı dahi hacizlidir.
Şakir Zümre: Milli Mücadeleye silah, cephane ve teknisyen desteği sebebiyle İstiklal Madalyası sahibidir. İlk Türk denizaltı su bombalarını üretti. 1937’de yurt dışına silah ve cephane dahi sattı. Ancak  “ABD yardımları”  sebebiyle silah ve cephane üretimini terk ederek adıyla anılan kuzine ve soba üretimine başladı.
Nuri Killigil: Enver Paşa’nın kardeşi ve dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın kayınbiraderidir. 1938 yılında Almanya’dan Türkiye’ye döndükten sonra silah sanayiine girer. Silah sanayiinden yüksek vergi alındığı için fabrikası silah sektörü içinde görünmüyordu.
1949 yılında Sütlüce’deki fabrikasında  “bilinmeyen”  bir nedenle büyük bir patlama yaşanır. Kendisi ve 27 çalışanı hayatını kaybeder. Mısır krallığına 50 bin tabanca ürettiği söylenen fabrikada 600 el bombası ve iki bin havan mermisi patlamadan kurtarılmıştır. Zor dönemlerde silah sanayiine el atan işadamları aslında devletin en üst düzeyinden destek görmelerine rağmen bürokratik ayak oyunları yahut doğrudan sabotajlarla bir şekilde devre dışı bırakılmıştır. Daha sonraları da demokrasinin askıya alındığı 28 Şubat dahil bütün olağanüstü dönemlerde dışarıya bağımlılık giderek artırılmıştır. Her şeye rağmen önemli adımlar atılmadı değil. Son on yılda savunma sanayii ihtiyacının milli kaynaklarla karşılanma oranı yüzde 20’den yüzde 50’ye yükseldi.  Geçtiğimiz günlerde, 2023’te kendi savaş uçağımızı yapma tavrımızı Jerusalem Post’a değerlendiren İsrailli uzmanlar, bunun Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşma politikasının bir uzantısı olduğunu ileri sürmüş.  “Bu iş uçak montajı yapmaya kesinlikle benzemez”  diye uyaran İsrailli bir yetkiliye göre, bazı Türk yetkilileri de Ankara’nın kendi uçağını üretme kararını anlamsız buluyormuş! Fakat Savunma Sanayii İcra Kurulu’nun  F-16’larda yaşanan acı tecrübelerin F35 tipi jetlerde tekrarlanmaması açısından koyduğu tavırdan sonra İsrailli uzmanların yüzünü görmek isterdim. Nerelerden nerelere geldik!

Yazarın Diğer Yazıları