'Şeriat isteriz' derken...

'Şeriat isteriz' derken...

Ayasofya''da Mustafa Kemal''e akıllarınca "had bildirme"yi gelenek hâline getirmek isteyenler, aynı kalıp cümleleri kullanarak, kendilerini fosilleştiriyorlar.

Birileri laikliği dinsizlik telakkî etmiş, birileri, dinin bütün rüknünün yerine getirildiği bir nizam görmüştür. Açık söylemek gerekirse, R. T. Erdoğan, Eylül 2011''de Mısır''ı ziyaretinde, El-İhvânü''l-Müslimîn idaresinin başına gelecekleri siyasî tecrübesiyle ölçmüş olmalı ki, Mısır''da Müslüman Kardeşler''in onca tecrübelerine rağmen, bir yerlerde tökezleyeceğini/tökezletileceğini anlamış ve onlara, "Laiklik, din karşıtlığı değildir. Müslümanlar iktidarda olduğunda, Hristiyanlar, Yahudiler ve ateistlere de eşit yurttaşlar olarak saygı gösterilmelidir. Laiklikten korkunuz olmasın." demiş, sadece Mısır''da değil; Tunus ve Libya''da da laikliği telkin etmişti.

R. T. Erdoğan laikliğin içini nasıl doldurulacağını elbette biliyor. Kimseyi ürkütmeyin, "laikiz" deyip geçin, demeye getirdiğini de düşünebiliriz.

Laiklik nedir, ne değildir tartışmasına şimdiye kadar girmedim. Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil''in "Din ve Laiklik" kitabı önümde. Pek çok sorunun cevabını veriyor, pek çok tereddüdü izale ediyor.

Yeni bir anayasa yapmak istiyorlar. Hemen her parti kendi anayasasını hazırladı/hazırlıyor.

2016''da TBMM Başkanı İsmail Kahraman "Yeni Anayasada laiklik olmasın." demişti. Ak Parti içinde çok kişi laikliğe karşı tavrını açık ortaya koymuştur.

Şimdilerde de Ak Parti''nin Anayasa taslağına laikliğin girip girmeyeceği merak ediliyor. Muhtemelen girecektir. Ama nasıl? O ayrı mesele.

Laiklikle bağlantılı olarak 31 Mart Vak''ası''nda bir hâdiseye temas etmek istiyorum.

1908''de, II. Meşrutiyet''in ilanından sonra İttihat ve Terakkî vaziyete hemen hâkim olamadığı gibi, yarı iktidar sarhoşluğu baş döndürüyor, kendilerinin Selanik''ten getirdikleri Avcı Taburu nizam sağlayacağına, nizamı bozuyor, isyan çıkartıyordu. Meclis-i Mebusan''ın önüne gelen isyancılara "Ne istiyorsunuz" diye sorulunca, "Şeriat isteriz" diyorlar. Hüseyin Cahit Yalçın bu sözü alıyor ve Tanin''de kayda geçiyor. "Şeriat isteriz" sözünü literatüre Hüseyin Cahit sokmuştur. Kalkışmayı daha 31 Mart''tan (13 Nisan 1909) kırk gün önce, istibdada ve anarşiye ricat (dönüş) olarak açıklayacaktır:

"Cahit önemli bir gerçeği de ifade etmişti. ''Şeriat isteriz'' diyenlerin din ve ahiret ile hiç alakaları yoktur, bunlar birtakım gizli ağızlardır''. Şeriat isteyenlerin sahte olduğuna bir de delil getirmiştir. H. Cahit, ''Bir şeyi istemek için o şeyin olmaması gerekir'' hükmünden hareketle şeriat isteyenlerin, meşrutiyetin ilanından beri şeriata ne gibi halel geldiğini göstermeleri gerekir der. Hüseyin Cahit, şeriat istemenin gereksiz olduğunu çünkü namaz kılmaya, hacca gitmeye ve dini vazifeleri yapmaya engel olunmadığı için şeriatın ahkâm-ı uhreviyesi mevcuttur. Ahkâm-ı diniye konusunda da Mecelle yürürlüktedir. Bugün sadece sarikler için hadd-i şer uygulanmıyor, recm yapılmıyor. Kaldı ki bu uygulamalar sekiz on asırdan beri uygulanmıyordu. O halde şeriatın olmadığını söylemek mümkün olmadığı için H. Cahit, şeriat isteyenlerin niyetlerinin çok samimi olmadığını ifade etmektedir…" (Bkz.: Suat Zeyrek-Hasan-Hakan Ulutin, "31 Mart (13 Nisan 1909) İsyanı Üzerine Bazı Düşünceler", Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi, C. 5, S. 8, 2019)

Bu tür tartışmaların Cumhuriyet''le başlamadığı bilinmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları