Myanmar’ın doğusunda peş peşe yükselen beton bloklar, sıradan bir inşaat patlamasından çok daha fazlasını anlatıyor.
Drone görüntülerinden okunan harita, dikenli tellerle çevrili kampüslerde kurulan devasa çağrı merkezlerine işaret ediyor; içeride zorla çalıştırılan gençler, dışarıda ise dünyanın dört yanından kandırılmış yatırımcılar…
Romantik dolandırıcılık diye yumuşatılan yöntemler dünyanın farklı dillerinde yazılmış tek bir sahne gibi: güven kazan, sahte hikâyeyle çek, sonra birikimi sıyır.
Araştırmalar, Myawaddy çevresindeki tesislerin baskınlardan kısa süre sonra tekrar genişlediğini gösteriyor. Uydu fotoğraflarında tek bir çatıda sayılan onlarca terminal, sahadaki teknolojik altyapının ölçeğini ele veriyor.

Fotoğraf: NTV
Bölgenin dijital omurgasında parlayan isimlerin başında Starlink yer alıyor. Resmî lisans yok denecek düzeydeyken bile terminal yoğunluğu şaşırtıcı.
Bölgesel ağ verileri geçen yılın ikinci yarısında Starlink trafiğinin bir anda ülke genelinde zirveye oturduğunu kayda düşüyor. Tablo, suç ağlarının internet erişimini nasıl esnek, taşınabilir ve devlet sınırlarından bağımsız hale getirdiğini gözler önüne seriyor.

Fotoğraf: AFP, baskına ait bir görüntü…
Aynı fotoğrafta bir başka katman daha var o da şirket gücü.
SpaceX yöneticileri, dolandırıcılık merkezlerinde kullanıldığı tespit edilen binlerce terminali uzaktan devre dışı bıraktığını duyurdu. Askerî bir operasyonun hemen ardından gelen bu hamle, iki duygu yaratıyor.
İlki rahatlama: “Demek ki fişi çekmek mümkünmüş.”
İkincisi ürperti: “Peki ya yarın? Fiş, kimin, nerede, hangi gerekçeyle çekilecek?”
Dijital egemenlik tartışmaları tam da bu ikili duygunun kesişiminde filizleniyor.
İnternetin altyapısı giderek daha az sayıda küresel şirketin elinde toplanıyor; yer istasyonları, uydu takımyıldızları, ağa giriş cihazları…
Hepsi, tek bir yönetim panelinden geniş coğrafyalarda etki yaratabilecek kararlara bağlanabiliyor. Uydu internetinin en büyük vaatlerinden biri, otoriter kesintilere karşı dayanıklı bir bağlantıydı.
Fakat aynı sistem, merkezi bir “uzaktan kapatma” mekanizmasıyla çalışıyorsa, güvenli liman hayali sessizce kayboluyor.
Düğmeye basan kim? Denetim hangi hukuka tabi? Şeffaflık nasıl sağlanacak?
Myanmar’daki manzara etik bir paradoks sunuyor. Esir tutulan on binlerce insanın çalıştırıldığı tesislerdeki cihazları susturmak, insani açıdan zor tartışılır bir tercih.
Güneydoğu Asya kaynaklı çevrimiçi dolandırıcılık zararları milyarlarca doları buluyor; bazı yıllarda artış oranları baş döndürücü seviyelere tırmanıyor.
Birleşmiş Milletler kurumlarının tahminleri, yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelirin bölgesel bir sanayiye dönüştüğünü vurguluyor.
Öyleyse nereye bakmalı?
Uydu interneti gibi kritik altyapılar için uzaktan devre dışı bırakma süreçleri, önceden ilan edilmiş ilke setleriyle yönetilmeli.
Hangi suç tipleri, hangi kanıt standartları, hangi denetim mekanizmaları? Tertemiz bir yönerge olmadan her karar kişisel inisiyatif şüphesine açık kalır.
Devre dışı bırakma kararları sonrasında düzenli etki raporları yayımlanmalı. Kaç cihaz, hangi bölgelerde, hangi gerekçelerle kapatıldı? Kaçı itiraz üzerine yeniden açıldı? Bu veriler hem akademiye hem sivil topluma açık olmalı.
İnternet kesmek tek başına yeterli değil. Kurtarma operasyonları, mağdurlara destek, yargısal süreçler ve finansal takip eşgüdüm içinde yürütülmeli. Bankalar ve kripto borsalarıyla anlık istihbarat paylaşımı, fon akışını kurutmanın bir yolu olabilir.
Küresel suç ağları esnek ve hızla uyarlanan yapılar kuruyorlar.
Beton bloklar yıkılsa bile birkaç hafta sonra başka bir sınır hattında yeni bir alan filizlenebiliyor. O nedenle tek atımlık “fişi çektik” hamleleri stratejinin yalnızca başlangıç adımı sayılmalı.
Asıl sınav özgür ve açık internet idealini zedelemeden insan ticaretine, zorla çalıştırmaya, organize sahtekârlığa karşı kalıcı bir set kurabilmek. Hem şirketler hem devletler hem de kullanıcılar için ince ayarlı, şeffaf ve ölçülü bir yol haritası gerekiyor.
Günün sonunda mesele, “kimin kapatma yetkisi var?” sorusundan ibaret değil; “o yetki nasıl, ne zaman, kime karşı ve hangi güvencelerle kullanılıyor?” sorularına verilecek ikna edici cevaplarda düğümleniyor.
İnternetin gökyüzüne uzanan yeni omurgası uydular, özgürlüğün en parlak aracına dönüşebilir; yeter ki güç ile sorumluluk birbirine sıkı sıkıya bağlansın…