Stratejik kabızlık

Yazılması gereken onlarca konu varken, yazsan da yazmasan da anlamak istemeyene fark etmeyeceğini bilmek insanı kahrediyor. Çünkü muhatabımız dinlemeye değil yok etmeye odaklanmış! Cumhurbaşkanının kullandığı dil öylesine hoyrat ki, duymamak için sırt çevirmek yetmiyor. Benim bu köşedeki eleştirel üslubum onunkinin yanında miskü amber kokuyor. Sorumlu davranmaya çalışıyorum ama sorumsuzluğu anayasal güvencede olan şahıs vatandaşı “tarafsız kalan bertaraf olur” diyerek tehdit ediyor!

Zirve sarhoşluğu ile başları döndüğü için düşüşe geçtiklerini anlamadılar, şimdi gayya kuyusuna yuvarlanırken iradeleri vurgun yiyor. Vurgundan kafayı buldular, kendilerini kurtaracak reçetenin çok can acıtacağını da hissediyorlar. Şu son günleri biraz daha keyifli geçirtecek masallara ihtiyaç duyuyorlar! Stratejik kabızlık yüzünden yanlarına kendilerini yüksekte gösterecek alçak tipleri topladılar. Onlara “sen dünya liderisin” , “yeryüzü halifesisin” , “anam babam sana feda olsun” , “Yüce Allah’ın tüm sıfatlarını şahsında toplayan lider” diyerek makaradan da olsa övgüler düzecek dalkavuklar arıyorlar.

Ülkede liyakat yerine itaat, uzmanlık yerine uysallık, biat revaçta. Ahlak ayaklar altında, değerler çerez gibi tüketiliyor. Ahlak, dürüstlük, edep çoktan sıfırın altına inerken yurt dışında Türkiye’nin itibarı, derinlerde girdaplar meydana getiriyor. Büyükelçiliklerin kapısına teker teker kilit vurulurken giderayak nerede bir Türk okulu varsa kapatmayı, dalgalanan bayrakları indirmeyi kendilerine kutsal görev edindiler. Daha düne kadar kendilerini yerin dibine sokan kiralık kalemler bunlara yahşiler çekiyor. Uçuk komplo teorilerini ısıtıp ısıtıp bunlara pazarlıyorlar. Nasıl olsa müşterisi çok!

İsrail’e tarihindeki en rahat dönemi yaşar, gemicikler ticareti katlar, T.C. vatandaşına vize uyguladığı halde İsrail’e mütekabiliyet ilkesinin gereği yapılmaz ama Yahudilere destursuz açılan kapılar Müslüman Filistinlilerin yüzüne kapatılır, “ben zaten moderatöre ‘oneminute’ demiştim”  der, geri istedikleri halde Yahudi üstün liyakat nişanını iade etmez, sözcüleriyle tüm dünyaya açıktan “İlişkilerimiz normalleşme sürecinde ama İsrail ile aramızı Gülenciler bozuyor” (Rasim Ozan Kütahyalı, Al-Monitor, 28 Mayıs 2014) mesajları yollar, Mavi Marmara’da katliam yapan İsrailli askerler hakkında mahkeme kararını Interpol’e göndermez... Ama bu sözde düşmancılık oyunundan İslam aleminde liderlik devşirmeye kalkar.

Suriye’de Esad’ı devirerek bölgesel liderliklerini ispatlayacaklardı! Dönemin başbakanı Erdoğan, Reyhanlı saldırısını Gezi olaylarına bağlıyor ve mezhep vurgusu yaparak şöyle diyordu: “Reyhanlı’da 53 Sünni vatandaşımız şehit edildi. Ardından da Taksim olayları meydana geldi... CHP milletvekilleri Esad’la ne görüşüyordu. Mezhebi bir tahrikin içinde, çok ciddi bir tahrikin içinde olmaktan başka ne yaptı ana muhalefet lideri (Kılıçdaroğlu).” 

Suriye’yi işgal için ortam hazırdı. Obama’ya parmak sallayarak ABD’nin kırmızı çizgilerini hatırlatırken dahi beklentisi Suriye’ye hava saldırısı düzenlemesiydi. Komşumuz, ABD jet ve füzeleriyle bombalanırken Türkiye kurtarıcı olarak Şam’a girecekti. Putin karşı çıkınca Obama Büyük Ortadoğu Projesi liderine bu payeyi çok gördü. Hem de Kürecik radar üssü, Libya’ya NATO müdahalesi izni gibi tavizlere rağmen...

ABD defalarca tersler, telefonlarına çıkmaz ama o dünya lideridir. Dışarda dişine göre başka düşmanlar arar... Almanya çatar, “seni dinledik resti” karşısında geri çekilir, bu kez el altından eski komploları tekrar piyasaya sürer. Mesela, daha külliye ile saray arasındaki farkı bilmeyen zatın has vekillerinden Metin Külünk, eski Cumhurbaşkanı aleyhine, “O Kraliçe’nin verdiği nişanı üzerinde taşıyanlar, 29 Mayıs fetih mitingine gelmiyorlar” diyerek laf sokuyor.

Sanki Abdullah Gül o ödülü alırken yanında hükümet üyeleri yoktu! Üstelik zat-ı alileri Yahudi derneği, Üstün Liyakat madalyasını geri istediği halde iade etmiyordu! Ayrıca daha yeni Çanakkale Savaşı’nın 100. Yıl töreninde süper güçlerden sadece İngiltere üst düzey temsilci göndermişti. Veliaht Prens Charles, Çanakkale’deki İngiliz Helles Anıtı’nda düzenlenen törende “ev sahipliği” yapmış ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “konuk” olarak katılmıştı!

Dostlarını zaten kaybettiler, dünya artık onu kale almıyor! Safları sık tutmak için yeni düşmanlara ihtiyaçları var. Aksi takdirde sağduyu hâkim olur ve sorgulama süreci başlar. Aslında millet dibe doğru savrulmanın farkına çoktan vardı, kurtarıcı bekliyor, yönetimi teslim edeceği güvenilir kaptan arıyor. Ha gayret, gitti gidiyor...

Yazarın Diğer Yazıları